Antalya’nın ikiz güzelliği gibi algılanır uzaktan bakınca “Kaş-Kalkan” diye birlikte telaffuz edilir. Kalıplaşmış turizm metinlerin...

Antalya’nın ikiz güzelliği gibi algılanır uzaktan bakınca “Kaş-Kalkan” diye birlikte telaffuz edilir. Kalıplaşmış turizm metinlerin vazgeçilmez cümlesi her ikisi için de bıktırıcı sıklıkta kullanılır:
“Mavi ile yeşilin kucaklaştığı doğal güzellikler cennetinin…” Falan filan gibi bir dolu sahte övgü sözleriyle pompalandığı bu yerlerin gerçekleri görmezden gelinir.
Yıllardır okuduğum tatil, turizm yazılarında devamlı olarak Kalkan’ın muhteşem gelişmesi anlatılıyordu. Ben de ara sıra böylesi yörelere geliyorum ve geçiyorum, okuduğum metinlerdeki güzellikleri bir türlü tespit edemiyorum.
Belki de benim bakışımda bir sorun vardı ya da bakacak yeri doğru seçemiyordum. Mesela davetli olarak gittiğiniz çok yıldızlı bir tatil köyünün sağlık havuzlu banyosundan bakınca her yer bir anda mavi-yeşil olabiliyordur!?.
Kalkan’a ilk olarak 1980 yılının temmuz ayında karikatürcü arkadaşım sevgili İsmail Gülgeç ile birlikte gelmiştim. Kaş’tan bu tarafa gelen yol o yıl açılmıştı, pek çok yerde iş makinelerinin durup bize yol vermesini beklemiştik.
Kalkan’ın limanında durup başımızı yamaca çevirince en dıştaki evi görebiliyorduk. Mezarlık ise erişilmesi zor bir mesafedeydi, kentin çok dışındaydı.
Şimdi mezarlık Kalkan’ın merkezinde! Gelişmeyi anlayın artık.
Yaklaşık bir haftadır Kalkan’dayım… Her yere alabildiğine “iyimser gözle” bakmaya çalışıyorum. Maviyi bulmak zor olmuyor ama yeşil biraz aramak gerekiyor. Başınızı denize çevirince önünüzde alabildiğine mavilik uzanıyor.
Yeşil de gördüm önceki gün!
Kesilmiş zeytin ağaçlarının dalları, bir duvarın dibine sıkıştırılmış, ağaçlardan arındırılan alana dinozor benzeri bir makine ıslak beton döküyordu.
Bir başka yerde, diğer dinozor sivri burnu ile doğal kayaları parçalayarak inşaat malzemesi taş haline getiriyordu.
Kalkan denizden bakılınca üzerenize doğru kayan konutlar vadisine benziyor artık…
Dağ, taş, tepe, düzlük, karşıki yamaç, beriki vadi, dere yatağı, köy sapağı, rıhtımın üstü, Kaş yolunun altı, otogarın sağı, Fethiye yolunun solu ne kadar arazi varsa hepsi inşaata açılmış durumda…  
Ama daha iyi hali Kalkan’ın…
Çünkü bu yoğunluktaki konutlaşmaya karşın Kalkan’da şu anda 4000 konut var… Bazı binaların iki üç daireli olduğunu düşünürseniz bina sayısı yarı yarıya azalmış olur. Bu azalmış haliyle bile Kalkan’ın her metre karesinde bir konut varmış gibi görünüyor.
İki dönemdir Kalkan Belediye Başkanı olan Mustafa Şalvar, Kalkan’ın imar planı hakkında bilgi verdi:
-Kalkan’ın imar planı 1994’te çıkarıldı. Buna göre yerleşim 35000 kişinin yaşayacağı şekilde genişleyecek!
Şu anda Kalkan’ın kış nüfusu 2950 kişiden oluşuyor.
Yaz aylarında bu rakam 10.000’e fırlıyor.
Kalkan’ın minik bir plajı var. Elli şemsiyenin altına yüz kişi otursa plaj doldu dersiniz. Başkan Şalvarlı’ya aktarıyorum, itiraz ediyor:
-Plajımız 300 kişilik kapasiteye sahiptir!
Üç yüz kişi nedir ki? Şimdiden yazları on bin kişi geliyor. Fazla uzak olmayan bir gelecekte Kalkan’ın nüfusu yaklaşık 10 kat artacak!
Bina sayısı da öyle tabii…
Karadeniz’de yaylaya çıkan çocuklardan kız olanların sırtına bir küçük bir sepet iliştirilir. Minicik sepetin içine de taşıyacağı kadar da yük konulur.
Bu minik sepete mendirek taşı yükleyebilir misiniz?
İşte turizm beldesi Kalkan’ın minik plajıyla, bütün yamaçlarına yığılan villalar arasında böyle bir ilişki var.
-Kalkan’ın sırtlarına kaldıramayacağı kadar çok ağır yük yüklüyorlar!
Başkan Şalvarlı açık olarak ifade ediyor:
-Kalkan’da iki sektör var, 1 Mayıs- 31 Ekim arası turizm, 1 Kasım-30 Nisan arası ise inşaatçılık faaliyet gösteriyor.
Turizmle inşaat kardeş olursa, bir süre sonra emin olun bir kardeş diğerini boğar!
Hangisinin katil, hangisinin de kurban olacağını ilkokul çocukları bile tahmin edebilir. Büyükler ise edemiyorlar…
Her yere “mavi-yeşil bakanlar” sizin de haberiniz olsun:
-Bir turizm beldesi olarak Kalkan katlediliyor!