Google Play Store
App Store

Türk-İş ve Hak-İş bağlayıcı Çerçeve Anlaşma Protokolü imzalarsa, toplu pazarlık düzenini altüst eden ve kamu işçisinin grev hakkını ortadan kaldıran bir yola girmiş olacak

Kamu işçisinin grev hakkı tehdit altında

KAMUDA iki büyük toplu pazarlık sürüyor. Milyonlarca kamu görevlisini (memuru) ve 200 bin civarındaki kamu işçisini kapsayan toplu pazarlıklar. Bu iki toplu pazarlıkta ortaya çıkacak ücret zamları milyonlarca emekçinin yaşam koşullarını etkileyecek, dahası diğer toplu iş sözleşmeleri ve ücret düzeyi için emsal olacak. Memur toplu pazarlığını bir sonraki yazımda ele alacağım. Bu hafta kamu işçileri toplu pazarlığına bakalım.

30 YILLIK UYGULAMA DEĞİŞİYOR

Kamu işçileri toplu pazarlığı Türk-İş ve Hak-İş ile hükümet arasında kamu işçileri için yapılıyor. Bunlar bildiğimiz anlamda toplu pazarlık değil. Çünkü ülkemizde işçi konfederasyonlarının toplu iş sözleşmesi (TİS) ehliyeti yok. TİS imzalayamazlar, uyuşmazlık tutamazlar ve grev kararı alamazlar. Ülkemizde TİS ehliyeti işkolu sendikalarına ait. Ancak 1990’lı yıllardan bu yana Türk-İş ile hükümet arasında bir tür centilmenlik anlaşması niteliğinde çerçeve protokoller imzalanıyor. Daha sonra bu protokoldeki esaslar dikkate alınarak işkolu sendikaları tek tek kendi toplu iş sözleşmelerini bağıtlıyor. Sendikalar özel koşullara bağlı olarak farklı düzenlemeler yapabiliyor ve protokolde yer almayan konularda toplu iş sözleşmesine hüküm koyabiliyor. Veya çerçeve protokolde yer alan düzenlemeleri, örneğin ücret zammını beğenmeyen sendika grev yolunu tercih edebiliyor. Bu protokol sadece merkezi idare ve KİT’leri kapsıyor, belediyeler bunun dışında kalıyor.

Ancak kazın ayağı artık öyle değil. Kamu işçilerinin grev hakkı kaşla göz arasında yok edildi. Artık kamu işçisinin greve çıkması neredeyse imkânsız hale getirildi. Hem merkezi idare hem de belediye işçileri için grevsiz ama bağlayıcı TİS protokolü imzalanmasının yolu açıldı. Nasıl mı oldu? Sendikalara ve Meclis’e danışılmadan alelacele çıkarılan bir KHK ile!

ANAYASA’YA AYKIRI, UCUBE DÜZENLEME

Taşeron işçilerin kamuya alınmasına ilişkin 24 Aralık 2017 tarihinde yayımlanan 696 sayılı KHK ile 6356 sayılı yasaya eklenen Ek Madde 1 ile kamu işçileri için grevsiz toplu pazarlığının kapısı açıldı. 696 sayılı KHK daha sonra 7079 sayılı Kanun ile kalıcı hale getirildi. 696 sayılı KHK ile eklenen hüküm (6356/Ek Madde 1) özetle şöyle: Hükümet, kamu işveren sendikaları ile isçi sendikaları konfederasyonları arasında merkezi idarede KİT’lerde, yerel yönetimlerde ve yerel yönetimlerin şirketlerinde çalıştırılan işçilerin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolü imzalanabilir. Bu protokol hükümleri geçerlilik süresi içinde bu madde kapsamındaki idareler ile taraf konfederasyona üye olan sendikalar için bağlayıcıdır.

Böylece sendikaların ücret ve sosyal haklar konusundaki pazarlık gücü konfederasyonlara devredilmiş oldu. Ancak konfederasyonlara uyuşmazlık çıkarma ve grev hakkı verilmedi. Hüküm tam bir ucube niteliğinde. Türkiye’nin 60 yıla yaklaşan toplu pazarlık rejimini altüst edecek akıl ve hukuk dışı bir düzenleme. Bir yanda kamu işçileri adına toplu pazarlık prosedürü yürüten ve grev kararı alabilen işkolu sendikaları var. Öte yanda ücret ve sosyal haklar için bağlayıcı çerçeve protokol yapabilecek ancak grev kararı alamayan konfederasyonlar var. Konfederasyon protokolü imzalarsa üye sendikalar için bağlayıcı olacak. Sendikalar grev yapamayacak. Dahası geçmişte belediyeleri kapsamayan Çerçeve Anlaşma Protokolü şimdi belediye ve şirketlerindeki işçileri de kapsayacak. Bu hüküm açıkça Anayasa’ya aykırıdır. Çünkü özgür toplu pazarlık ve grev hakkını ortadan kaldırıyor.

GREV YOLU KAPATILIYOR

Bu düzenleme ile kamu işçilerine grev yolu nerdeyse kapatılmış durumda. Bu hüküm esasen kadroya alınan veya belediye şirketlerine geçirilen ve sayıları 700 bini aşan eski taşeron işçileri hedefliyor. Toplamda 1 milyona yaklaşacak kamu işçileri için özgür toplu pazarlık ve grev hakkını yok eden bir cendere olacak bu hüküm. 2020 yılı ortalarında gündeme gelecek, kadroya ve belediye şirketlerine alınan işçileri kapsayacak toplu iş sözleşmelerinde uygulanması beklenen bu hüküm, halen sürmekte olan kamu işçileri toplu pazarlığı için de önemli bir tehlike oluşturuyor. Eğer Türk-İş ve Hak-İş 6356/Ek Madde 1 kapsamında Çerçeve Anlaşma Protokolü imzalarsa üye sendikaların elleri kolları bağlanacak.

Söz konusu KHK’nin hemen ardından 25 Aralık 2017 ve 2 Ocak 2018 tarihli BirGün’deki yazılarımda bu hükmün toplu pazarlık ve grev hakkına darbe olduğunu yazmış ve “Böylece kamu işçilerinin toplu sözleşme sürecinde grevli özgür toplu pazarlık dönemi sona erecek ve yetkili işçi konfederasyonu ile imzalanacak protokol ile tıpkı memurlar için olduğu gibi kamu işçileri için de ‘ücret disiplini’ sağlanmış olacak” demiştim. Umarım haklı çıkmam.

NE YAPILABİLİR?

Bu ucube düzenleme DİSK dışındaki işçi konfederasyonları tarafından, sessizlikle karşılandı. Türk-İş ve Hak-İş, işkolu sendikalarının toplu pazarlık ehliyetini ve kamu işçisinin grev hakkını yok eden bu düzenleme konusunda tek laf etmedi. Anlaşılan kendilerine verilen bağlayıcı protokol imzalama gücünden memnunlar. DİSK ise 25 Aralık 2017’de düzenlediği basın toplantısında işçi konfederasyonlarına verilen bu yetkinin özgür toplu pazarlık düzenini ve kamu işçilerinin grev hakkını ortadan kaldırdığını açıkladı.

Kamu işçisinin grev hakkını ortadan kaldıran bu maddeye karşı ne yapılabilir? Bu ucube düzenlemeyi baypas etmek mümkün. Bunun yolu, işçi konfederasyonlarının imzalayacakları protokole “işbu protokol 6356 sayılı yasanın Ek Madde 1 kapsamında değildir” hükmünü koymalarıdır. Çünkü yasa emredici bir düzenleme getirmiyor. “İmzalanabilir” diyerek bağlayıcı protokol imzalanmasını işçi konfederasyonlarına bırakıyor. Böylece eskiden olduğu gibi bağlayıcı değil, yol gösterici bir protokol imzalanabilir.

Sendikaların konfederasyonları bağlayıcı protokol imzalamamaları yönünde uyarmaları yerinde olacaktır. Düşük bir ihtimal olan bir diğer yol ise özgür toplu pazarlık ve grev hakkını kullanmak isteyen sendikaların konfederasyonlardan ayrılmalardır. Türk-İş ve Hak-İş bağlayıcı Çerçeve Anlaşma Protokolü imzalarlarsa toplu pazarlık düzenini altüst eden ve kamu işçisinin grev hakkını ortadan kaldıran bir yola girmiş olacaklar. Umarım böyle bir adımdan kaçınırlar.