Google Play Store
App Store

Geçen hafta bölgemizde ve ülkemizde önemli 2 gelişme oldu.

Birincisi; Putin’in özelikle Libya, Suriye ve Ukrayna işgallerinde kullandığı paralı asker grubu Wagner’in kurucusu Yevgeni Prigojin’in, “Putin yönetime” karşı isyan ederek, iki büyük kenti ele geçirmesi, sonrasında başkent Moskova’ya doğru ilerlerken Rus Ordusunun bazı unsurlarının da Wagner’i destekleyen mesajlar vermesi Rusya’yı bir anda karıştırdı…

Belarus Başkanı Lukaşenko’nun aracılıyla isyanın durdurulması ve Prigojin’in affedilmesi, Rusya Başkanı Putin için itibar kaybına sebep oldu.

Önceleri “Wagner ve komutanını hainlikle suçlayarak ölümle tehdit eden” Putin’in, 24 saat geçmeden tüm tehditlerini geri alması, Rus Ordusu üzerindeki otoritesinin giderek kaybolduğu algısını yarattı!

Bu kırılgan durumun, Ukrayna savaşı sırasında Putin’in güç kaybına neden olacağı ve emperyalist yayılmacılığa yeniden cesaret vereceği aşikâr!

Umarım ki, Rusya’nın içinde bulunduğu bu kaos, Rusya/Ukrayna arasındaki vekalet savaşının bitmesine neden olur…

Savaşın vahşeti yerine barışın önemi, geçte olsa hatırlanır!

Dahası, dünyanın en güçlü liderlerinin de Birgün sonlarının geleceği anlaşılır!

Diğeriyse; İYİP Kurultayında Genel Başkan Meral Akşener’in hem kendi partisine, kurucularına, milletvekillerine ve üyelerine hem de başta CHP olmak üzere seçim öncesi birlikte yol yürüdüğü muhalefete karşı, bugüne kadar rastlanmayan sertlikteki konuşması…

Önce;” CHP’den 15 milletvekili alarak kurulan İYİP için diyet ödemekten yorulduğunu açıklayan Akşener, konuşmasında seçimlerdeki ittifak ortağı CHP’ye sert mesajlar verdi:

Dedi ki; ”Hayatımın en büyük pişmanlığı CHP’den 15 vekil istemek oldu.

O gün bugün bu 15 milletvekilinin bedelini ödeyemedik.

Ömer Seyfettin’in “Diyet’ine” döndü bu iş! ”

Devamla; “Beraber gittik, seçime girdik. Biz psikolojik olarak kendimizi çok kötü hissettik. Ben kendimi çok aşağılanmış, çok çaresiz hissettim.”

Sonra Akşener; "Bundan sonra sürekli fedakârlık yapan, geri çekilen bir lider ve parti olmayacağım. Masada son sözü söyleyen bir siyasi partinin lideri olacağım. Parti içinde de son sözü ben söyleyeceğim" dedi…

***

Akşener bu sert sözleri öfkeyle neden söyledi?

Demek ki CHP tarafından “Demokrasi adına verilen 15 milletvekilinin” bir perde arkası varmış ki, Akşener’in aşağılanmış hissine kapılmasına neden olmuş...

Oysa, AKP’nin yarattığı “teokratik otokrasiye” karşı önemli bir direnç oluşturulacağı düşünülen “yeni bir partinin kuruluşu”, kendi mahallesinde bir umut olacaktı…

Peki Hal böyleyken, Meral Akşener’i “çaresiz hissettiren” ilişki ne olabilir?

Neden psikolojisi bozulmuştur?

Bu sözler bilinçli edildiğine göre,” parti kuruluşundan ittifaka, 6’lı masanın oluşumundan masadan kalkılmasına kadar” halkı ve demokrasimizi yakından ilgilendiren neler yaşanmıştır?

Hissettiklerini samimi olarak açıklayan Akşener’in “ülkenin geleceği adına”, bildiklerini paylaşması gerekir…

***

Akşener’in Kurultay konuşmasında ittifakın artık bittiği mesajı verilmişti…

Parti yetkilileri de bu doğrultuda kararlı olduklarını açıklamışlardı…

Nitekim, Cumhuriyet Gazetesinden Selda Güneysu’nun haberinde;” ‘daha güçlü  bir İYİ Parti’nin oluşturulması için 11 büyükşehir belediye başkanlıklarının bu kez CHP’ye bırakılmayacağı, Adana, Mersin, Antalya ve Manisa’da mutlaka İYİ Partili adaylarla seçime girileceği“ açıklanıyor…

İlginç günler geçiriyoruz.

Dünkü ortaklar, bugün ayrıştılar. Yarın ne olacakları belli değil…

Siyasi Partiler ve siyasetçiler, “önce ülke, yurttaş ve devlet demedikleri, önce ben, koltuğum ve partim” dedikleri sürece, bu ülkeyi işgal etmiş siyasal İslamcılar, laik demokrasiyi yok etmeye devam ederler ve ülkeyi sömürmekten geri durmazlar…

“Kadınları sahiplendireceğiz, çocuklara tacizi affedeceğiz, ormanı da suyu da memleketi de parsel parsel satacağız, biz ülkenin pazarlamacısıyız” diyenler, kalıcı hale gelirler…

“Dindar ve Kindar gençlik” yetiştirerek, farklı kimlikli yurttaşların can ve mal güvenliğini yok ederler…

***

Nitekim dün bunlar yaşandı.

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni ve BİRGÜN Gazetesi yazarı MERDAN YANARDAĞ sadece düşüncesini ifade ettiği için gözaltına alındı.

Devleti işgal eden AKP, hukuk dışı keyfi davranmaya devam ediyor.

Ülkemizi, “Anayasal bir devlet olmaktan” çıkardı...

Aslında Yanardağ’ı göz altına almakla;” anayasadaki düşünce ve ifade özgürlüğü, yurttaşın bilgi edinme ve kamunun haber alma hakkı yok sayıldı.

Yani, ANAYASA SUÇU İŞLENDİ.

Bir gün, bu suçu işleyenler mutlaka hesap verecek!

Bilinmeli ki, çok doğru bir özdeyişimiz vardır…

“Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner…”