Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

“Kıbrıslı Türklerin Türkçesi, Türkiye Türkçesinden kimi farklılıklar gösteriyor. Sözgelimi onların ‘şapka’ sorunu yok! Türkçeyi Arapçanın etkisinden arındırmak istercesine, heceleri ince-kalın diye ayırmadan seslendiriyorlar. Örneğin ‘acil’, ‘adil’ gibi ilk hecesi uzun söylenmesi gereken sözcükleri uzatmadan, dümdüz okuyorlar. Ayrıca ünsüz harflerin sertlerini yumuşatıp yumuşaklarını sert söylüyorlar. Ülkenin adı bile konuşma dilinde ‘Kıbrıs’ değil ‘Kıprıs’. Pabuca ‘babuç’, taşa ‘daş’ diyorlar. (…) Kıbrıs ağzında ‘k’ harfinin yerini ‘g’ almış. Kalbura ‘galbur’, kalına ‘galın’, kaşığa ‘gaşık’, kalabalığa ‘galabalık’, komşuya ‘gomşu’… diyorlar.”

Bu satırlar, 4 Şubat 2019 tarihli BirGün’deki “Kıbrıs Türkçesiyle Tanışırken…” başlıklı yazımızdan…

Kuşkusuz, harf dönüşümleri, Türkiye’deki yerel ağızlarda da görülen bir olgudur. Sözgelimi Doğu Karadeniz bölgesinde de “k” harfi genellikle “g” diye seslendirilir.

Başka özellikleri de var Kıbrıs Türkçesinin. Bana öyle geliyor ki Ada’nın yerli halkı, Türkçenin yapısına daha uygun bir dil kullanıyor. Örneğin “sp” ve “st” ünsüzleriyle başlayan Batı kaynaklı sözcükleri, “Türkçede sözcükler çift ünsüzle başlamaz” kuralı uyarınca, / ı / ve / i / ünlüsüyle seslendiriyorlar. Örnek vermek gerekirse spora “ıspor”, stada “ıstad”, staja “istaj”, stopa “ıstop”, statüye “ıstatü” diyorlar.

Kuzey Kıbrıs, Türkiye’den sonra çağdaş Türkçenin konuşulduğu tek ülkedir. İnsanlar kendi aralarında Kıbrıs ağzıyla konuşsalar da yazı dili tümüyle ölçünlü Türkçedir. Böyleyken, Türkiye’de düzenlenen “Türkçe Konuşulan Ülkeler” toplantılarına KKTC çağrılmaz! Kendi aralarında bile Türkçe anlaşamadıkları için ortak dil olarak Rusçayı kullanan “Türki devletler”, Kuzey Kıbrıs’tan üstün tutulur nedense. Macaristan bile “Türkçe konuşan ülke” sayılıp bu toplantılarda ağırlanırken “Yavru Vatan” dedikleri KKTC görmezden gelinir! Çünkü dünyanın tanımadığı bir ülkeyi uluslararası bir toplantıya çağırmaktan çekinir TC yöneticileri. Yani iç kamuoyuna karşı KKTC’yi resmen tanır gibi yapanlar, uluslararası ortamlarda böyle davranmaktan özenle kaçınırlar! Nitekim bir ay önce Türkiye’de düzenlenen “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Devlet Başkanları 8. Zirvesi”ne de çağrılmadı KKTC.

ADA’DAKİ “KÜÇÜK TÜRKİYE”

Oysa Kuzey Kıbrıs, yalnızca çağdaş Türkçesiyle değil, daha pek çok özellikleriyle de “Küçük Türkiye” görünümünde bir ada parçasıdır. KKTC’ye ilk gidişimde karşılaştığım kimi yer adları beni hayli şaşırtmıştı. Kendimi bir anda Türkiye’de sanmıştım! Çünkü 1974 müdahalesinden sonra Ada ikiye bölününce, Kuzey Kıbrıs’taki birçok köy ve kasabaya Türkiye’deki yerleşim yerlerinin adları verilmişti! Benim saptayabildiğim o yer adları arasında Alsancak, Ardahan, Bafra, Balıkesir, Bayraklı, Boğaziçi, Bostancı, Cihangir, Çukurova, Dikmen, Dumlupınar, Erenköy, Esentepe, Gelibolu, Kalecik, Karşıyaka, Malatya, Manisa, Maraş, Meriç, Tuzla, Yalova, Yeşilköy, Yeşilyurt da var.

ÖZ TÜRKÇE KİŞİ ADLARI

Kıbrıs’ta benim en çok ilgimi çeken durumlardan biri de genç bireylerin adlarıydı.

Yaşlı kişiler arasında Faiz, Faize, Hüda, Resmiye, Teberrüken gibi Arapça kökenli az sayıda sözcüğü ad olarak kullananlar olsa da yeni kuşaklar çocuklarına daha çok öz Türkçe adlar veriyor. İşte Kıbrıslı gençlerin taşıdığı adlardan birkaçı:

Ada, Armağan, Aydaş, Aydın, Aytaç, Bağış, Barış, Başak, Başaran, Benek, Biray, Birikim, Çağdaş, Çağıl, Çağın, Çağla, Çağrı, Çakıl, Çetin, Çimen, Çise, Çisel, Demir, Deniz, Devrim, Doğuş, Dolunay, Erek, Erinç, Erk, Erkut, Eylem, Göksel, Gürsel, Işın, İçim, İl, İlkay, İlke, İnanç, İzlem, Gökmen, Görkem, Güven, Kut, Kutay, Kutlay, Olgun, Ongun, Onur, Ödül, Öncel, Önder, Özde, Özge, Özgen, Özgül, Özgün, Özgür, Özker, Özlem, Özüm, Sarper, Seçim, Selin, Simge, Sonuç, Şölen, Tümay, Uğraş, Ulaş, Ulus, Umut, Uygar, Ülgen, Ülke, Ürün, Üstün, Yağış, Yalçın, Yılbay…

Kıbrıs’taki kimi aydınlar, “Kıbrıslı Türk” tanımlamasını “Kıbrıslıtürk” diye yazmayı yeğliyorlar. Böylece kendilerini Türkiye kökenlilerden ayrı bir yere koyuyorlar. Kıbrıslı Rumlar için de benzer biçimde “Kıbrıslırum” yazımını kullanıyorlar.

Bu yazım biçimi Kıbrıs’ta yaygın değil. Daha çok liberal aydınlar arasında karşılık buluyor. Tutar mı, bilmiyorum. Ama ben Kıbrıs halkının Türkçesini çok seviyorum…

***

HAFTANIN NOTU

Geçen hafta Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde çok hüzünlü ama aynı ölçüde anlamlı bir etkinlikteydik. Kısa adı “AnTİYap” olan Ankara Tiyatro Yapımcıları Derneği üyelerinin özverili emeğiyle düzenlenen buluşmada “Yıldızlar Bize Bakıyor”- du! Yakın dönemde yitirdiğimiz tiyatro sanatçılarımıza adanmıştı bu etkinlik.

Kimler yoktu ki “kayan yıldızlar” arasında? Meral Niron, Gönül Orbey, Işık Toprak, Erol Demiröz, Jale Aylanç, Nusret Çetinel, Halil Esen, Bülent Yıldıran, Adnan Çelik, Hüseyin Özay, Cahit Çağıran, Kemal Kuruçay, Turgay Yıldız, Semra Dinçer, Hasan Akıcı, perdeye yansıtılan yüzleriyle öte yakadan selamlıyorlardı bizi! Derneğin derlediği ölüm dizelgesinde 40 sanatçımızın adı vardı. Ama ancak 15’i sığdırılabildi geceye. AnTİYap Başkanı Ali Nihat Yavşan, “Yitip giden sanatçı dostlarımız, yoldaşlarımız anılarımızda, belleklerimizde, kalbimizde yaşayacak ve bizlere yol göstermeyi sürdürecek” diyerek andı her birinin adını. Çoğu Ankara kökenli bu sahne emekçileri, aile üyeleri ve yakın arkadaşlarının anlatımlarıyla duygusal bir ortamda anıldı. Ortam hüzünlüydü ama umut da vardı. Gidenlere de kalanlara da selam olsun!