Kelimeyi, Mustafa Nihat Özön tarafından hazırlanan Osmanlıca Türkçe Sözlük içinde buldum. Kağıda basılı sözlüklerin sanallardan avantajlı tarafı da burada, bir kelimenin anlamını...

Kelimeyi, Mustafa Nihat Özön tarafından hazırlanan Osmanlıca Türkçe Sözlük içinde buldum. Kağıda basılı sözlüklerin sanallardan avantajlı tarafı da burada, bir kelimenin anlamını ararken, onlarca başka kelimeyi görüp işaretleyebiliyorsunuz.

Yazının başlığındaki “kıymetnaşinas”ı da böyle buldum. İçindeki ses uyumu, telaffuzu ve en önemlisi de anlamıyla büyüleyici bir kelime olan kıymetnaşinas, “değer takdir edemeyen” anlamına geliyor.

İyi, güzel, olumlu bir kardeşi de var: Kıymetşinas!

Onun karşısında da; “kıymet bilen, kıymet tanıyan” yazıyor.

Toplumun diğer kesimlerini bir yana bırakıp, “sol yanımıza” bakarsak rahatlıkla bir tarih yazabiliriz:

“Kıymetnaşinaslık tarihi!”

Ne yazık ki, sol içinde “kıymetnaşisanlık” neredeyse temel doğru haline gelmiştir.

Geçtiğimiz günlerde dini referans alan sağcı parti tarafından bir bakanlar kurulu kararıyla vatandaşlığı iade edilen Nâzım Hikmet 1930’ların ilk yarısında Türkiye Komünist Partisi (TKP) içinde muhalif olduğu için partiden ihraç edilmiş, ardından da TKP ile ilişkisi kesilmişti. O kararların alındığı 1933 yılında “Gece Gelen Telgraf” adlı kitabı yüzünden komünizm propagandası yapmak suçundan tutuklanarak Bursa Cezaevi’ne gönderilmişti.

Devlet “komünistsin” diye hapse atıyor, TKP ise onu partiden kovuyor. Bu operasyonu yapanların eylemine uygun tek kelime var:

-Kıymetnaşinas!

Bu özelliğimiz o yıllarda kaldı mı?

Ne gezer? 1940’lar, 1950’ler gizli partinin bütün refleksi, partiye gönül verenleri “polis” diye itham etmek üzerine gelişti. 1960’larda gün yüzüne çıkan sosyalizm mücadelesi bir süre dayanışma üzerinden gelişti. Sonra yine klasik hastalık belirgin çizgi oldu.

Hayatlarını sosyalizmi vermiş olan pek çok değerli insanımız aynı hoyratlıkla damgalandı: Oportünist, Revizyonist, Karşı Devrimci, Sol sapmacı, Goşist!

Hepsini açıklayıcı kelime eski sözlükte duruyordu:

-Kıymetnaşinas!

Hiç değer bilemedik.

En çok protesto edilen, okumama kampanyalarıyla kuşatılan gazetenin BirGün olması da bunun bir göstergesi değil mi?

Emek dünyasının haberleriyle nefes alıp veren başka kaç gazete var?

Kıymetnaşinas ruh bir türlü bünyemizi terk etmiyor:

-O olaydan sonra BirGün’ü bıraktım, Hürriyet alıyorum!

Aferin! Ne kadar iyi bir şey yapmışsın, diyemiyoruz elbette…

Sadece gazeteye karşı kıymetnaşinas davranılmıyor. Gazetenin de kendisine gönül verenlere, emek verenlere karşı kıymetnaşinas tavırları oluyor.

Çünkü solcuyuz!

 

AYDIN BOYSAN GECESİ

Bütün bunları yazmama sebep Faruk Şüyun’un Beşiktaş Belediyesi adına düzenlediği “Ustalara Saygı” etkinliğinin bu akşamki (26 Ocak) konuğu Aydın Boysan Ağabey’imizdir.

Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde saat:20.00’de yapılacak olan saygı gecesinde Aydın Boysan’ın demlenmiş dostları sırayla onun yanına gelerek “eski defterleri” açacak.

Melih Âşık, Ali Sirmen, Bener Dortunç, Alişan Çapan, Hüseyin Baş, Naci Güçhan, Mete Tapan, Mustafa Alabora, Refik Durbaş, Turgay Fişekçi, Turhan Günay ve Okan Bayülgen Aydın Ağabeyin huzurunda dinleyicilere Aydın Boysanlı hikâyeler anlatacaklar.

Biz aramızda 44 yaşına basanlara “dört dörtlük” oldun derdik.  Aydın Boysan bu yıl “iki çarpı dört dörtlük” oldu. Her girdiği ortama evvela rakı sonra neşe getiren Aydın Ağabey bu yıl “Delikanlı’88” modeliyle aramızda dolaşıyor.

Onun hayatı, Davutpaşa Çöp İskelesi, Ispanak Viranesi, Samatya Narlıkapı Çıkmazı ve Yeşilköy Bamya Tarlası’nın özel eğitiminden geçmiş halde bugünlere ulaşmıştır. Uluslararası ödüllü bir mimar, 30 kitaplı bir yazar, neşeli bir seyyah, kalender bir sofra arkadaşı ve Mevlânâ’yı kıskandıracak bir dost yelpazesiyle Aydın Boysan gerçek bir yaşayan efsane olmuştur.

Faruk Şüyun’un böylesine kapsamlı bir saygı gecesi de “kıymetnaşinas” kelimesinin kardeşini de unutmadığımızı gösteriyor.

Aydın Boysan’na Saygı Gecesi “kıymetşinas” yanımızın ölmediğini ispat etme fırsatı tanıyor.