Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), geçen hafta önce Ocak ayı sanayi üretim endeksini, ardından Şubat ayına ilişkin imalat sanayinde...

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), geçen hafta önce Ocak ayı sanayi üretim endeksini, ardından Şubat ayına ilişkin imalat sanayinde kapasite kullanım oranını (KKO) açıkladı.
Bu iki veri, Türk sanayiinin dünya krizinden ağır bir darbe yediğini gösteriyor. Ocak ayında Türkiye’nin toplam sanayi üretimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21,3 oranında azalmış. İmalat sanayiinde ise durum daha da kötü; üretim düşüşü yüzde 24,2 düzeyinde gerçekleşmiş. Benzer şekilde, imalat sanayiinde KKO’da da önemli bir düşüş kaydedilmiş. KKO geçen Şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre 15,5 puan azalarak yüzde 63,8 düzeyinde gerçekleşmiş.
Bu rakamlar, 2001 krizindeki değerlerin bile oldukça gerisinde (2001 krizinde Kasım ayı üretim azalışı yüzde 14,1 iken Nisan ayı imalat sanayiinde KKO yüzde 68,5 idi).
Dolayısıyla durum 2001’den çok daha vahim. Bu kez, hem sorun daha büyük hem çözüm daha güç. Sorun daha büyük, çünkü söz konusu makroekonomik büyüklüklerdeki gerileme bu kez daha yüksek. Çözüm daha güç, çünkü kriz bu kez bizim krizimiz olmayıp dünya kaynaklı. Bunu biraz açalım. Hatırlanacaktır, 2001 krizi bugünkü gibi iç talep daralmasından kaynaklı bir krizdi. İç talep yetersizliği dış talep yaratılarak yani ihracat arttırılarak giderilmiş ve krizden çıkılmıştı. Şimdi bu tür bir çözüm mümkün gözükmüyor. Çünkü imalat sanayi ihracatında son üç aylık dönemde yüzde 21,8’lik bir daralma var. Ayrıca Türkiye’nin ihracatta önemli paya sahip ülkelerdeki (AB örneğinde olduğu gibi) kaybını yeni pazarlarla telafi edebilmesi (çünkü dünya krizi nedeniyle yeni pazar olabilecek ülkelerde de gelir kaybı yaşanıyor) olanağı da bulunmuyor (ayrıntısı için BirGün’de yayımlanan “İhracatta Ülke Çeşitlemesi Zor Gözüküyor” başlıklı yazımıza bakılabilir)
Dolayısıyla krizden çıkabilmek için ağırlıklı olarak iç talep yetersizliğini gidermek gerekiyor. Nitekim TÜİK’in Şubat ayı imalat sanayi KKO sonuçları bu tür bir çözümün ipuçlarını çok açık bir şekilde gösteriyor.
TÜİK’e göre, 2009 Şubat ayında işyerlerinin tam kapasite ile çalışmamasının nedenleri yüzde ağırlıkları itibariyle şöyle sıralanıyor:
» İç pazarda talep yetersizliği (49,8)
» Dış pazarda talep yetersizliği (28,9)
» Mali imkansızlıklar (4)
»Yerli mallarda hammadde yetersizliği (3,1)
»İthal mallarda hammadde yetersizliği (1,6)
»İşçilerle ilgili meseleler (1,2)
Görülüyor ki, iç talep yetersizliği ilk sırada yer alıyor. Bu durumda, sanayi çarkının yeniden dönebilmesi için ağırlık olarak (ihracat da artırabilire ancak bu kriz koşullarında düşük bir olasılık olarak gözüküyor) iç talebi canlandırmaktan başka bir seçenek gözükmüyor.
Böyle bir seçeneğin politik olarak gerçekleşebilmesi için IMF’nin devre dışı bırakılması gerekiyor. Aksi durumda, IMF’nin devreye sokacağı reel gelirleri azaltacak, kamu harcamalarını daraltacak “ümük sıkıcı” politikalarla iç talep daha da gerileyebilir ve KKO bugünleri aratan bir duruma gelebilir. Bu ise krize su yerine benzin dökmekten başka bir anlama gelmeyecektir. Bizden hatırlaması. Gerisi hükümetin bileceği iş…