Öncelikle kötüler hep kazanıyor, yani “Acaba hayatta ne zaman kazanacağım?” diye düşünmeye son. Kötü olduğunuz an kazanmaya başlıyorsunuz.

Ayrıca kötüler her zaman kazandığı için, kazananın yanında olmak size daha da çok kazandırıyor. Yaptığınız onca kötülük de yanınıza kâr kalıyor. Kötülüğü hiçbir zaman “Öteki tarafta başıma bi şey gelmesin” düşüncesiyle yapmamazlık etmeyin. Bugün bir kötülük yap, denize at, denizde bir tekneye çarpsın, onu da kırsın. Sonuçta ahlaki değerlerinizi de bir kenara bırakın ki kötülük sırasında çok kirlenmesin.

Sonuçta kötülüğe inanan her birey, kendi kötülüğünü haklı çıkartmak için çalışmalıdır. Bu gün gelir, birisinin ölmesini emredersiniz, sonra da ortalığa çıkıp “O da bana kurabiye dedi, hakaret yağmurlarında şemsiyesiz kaldım, çok mağdurum, o yüzden iyi ki de ölmüş, alkışşşş” diyerek kendinizi haklı gösterebilirsiniz.

Kötülüğe ne yatırırsanız, mutlaka iki katını alırsınız. Hem de faiz gibi korkunç mekanizma işlemez kötülükte. Kötülüğün faizi olmaz, kötülük insanlarla, toplumlarla ve onların davranışlarıyla ölçülür. Eğer gerçekten çok kötü bir insansanız sadece en yakın dostlarınızı değil, tüm çevrenizi başarılı bir şekilde etkiler ve onları da sizden biri yaparsınız.
Rivayetlerde ve dünya tarihinde ülkelerini içlerindeki kötülükle çok yüksek yerlere getirmiş, oralarda da tek başına bırakmış büyük insanlardan bahseder.

Kötülük her ortamda yayılabilir, ama kötülüğün iyi yaşayabilmesi için genelde beton gerekir. Yeşili, denizi, bulutları görmemiş, güneşin altında uzanamamış insanlarla kötülük sayesinde çok rahat bir şekilde iletişim kurabilir, onların da sizin ağzınızdan dökülen kötülük pırlantacıklarından faydalanmasını sağlayabilirsiniz.

Ne kadar kötü olduğunuz değil, ne kadar insanı kötülüğe iteceğiniz önemlidir. Yoksa siz evinizde kendi kendinize kötülük yapın, her şeyden nefret edin, nefretinizi çevrenizle paylaşmadıkça, kötülüğünüz yerine asla ulaşmaz. Bunu sakın unutmayın.

Kötülüğünüzün iyi ve hızlı bir şekilde yetişmesini istiyorsanız, unutmayın kötülük hayatlarını yaşayamamış olanlara ve hep zor durumda olanlara çok daha iyi bulaşır. Maalesef insan doğasının gereği kendini ezilmiş, aşağılanmış, yok sayılmış insanlarda bulunan “huzursuzluk ve tepki enerjisi” günümüzde kitle iletişim araçlarıyla bile taşınacak kötülük sporlarıyla hızlı bir şekilde yeşermekte, boy vermektedir.

Kendi kötülüğünüzü haklı gördüğünüz andan itibaren, kendinizi “En haklı benim, kimse benden daha doğrusunu bilemez” diye düşünmeye başlarsanız da kötülüğünüz tadından yenmez. İktidar olmanın verdiği gücü kötülüğe kullanmak için illa ki politik çarklarda bir yerde olmanız gerekmez. Siz de kendi evinizin, işyerinizin önünü bir kötülük panayırına çevirebilir, sizin gibi olmayan insanları azaltarak onların azalarak yok olmasını sağlayabilirsiniz. Sonuçta kötülüğün de bir başladığı nokta var, önemli olan insanın kendi içindeki potansiyel kötülüğü ortaya çıkarabilmesi.

Şimdi kötü olmanın zor bir şey olduğunu düşüneceksiniz, hayır! Kötülük o kadar iyi ki evde camın önünde durup hiçbir şey yapmadan da pasif bir kötü olabilirsiniz. Sadece sesinizi çıkartmayın, bir gün sizin de sıranız gelecek ve o hayallerinizdeki kötülüğü yapacaksınız.

Günü gününe çalışır, çok ister ve daha da çok isterseniz, bir gün siz de çok iyi bir kötü olabilirsiniz.