Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Gazeteleri boş bırakmaya gelmiyor! Eleştiriye ve uyarıya ara verince yanlışlar alıp başını gidiyor! Belirtmem gerekir ki, yanlışların çoğu bilgisizlikten değil özensizlikten kaynaklanıyor. Ama öyle de olsa, “Birkaç harf yanlışından ne çıkar? Okur zaten onları düzeltir!” dememeliyiz. Çünkü okurlar bu konuda sanıldığından daha duyarlı. Köşemize gelen mektuplardan anlıyorum bunu. İzledikleri yayınlarda eksik-yanlış görmek istemiyorlar. Tersi olunca […]

Gazeteleri boş bırakmaya gelmiyor! Eleştiriye ve uyarıya ara verince yanlışlar alıp başını gidiyor!

Belirtmem gerekir ki, yanlışların çoğu bilgisizlikten değil özensizlikten kaynaklanıyor. Ama öyle de olsa, “Birkaç harf yanlışından ne çıkar? Okur zaten onları düzeltir!” dememeliyiz. Çünkü okurlar bu konuda sanıldığından daha duyarlı. Köşemize gelen mektuplardan anlıyorum bunu. İzledikleri yayınlarda eksik-yanlış görmek istemiyorlar. Tersi olunca da hatır gönül tanımıyor, eleştirilerini en sert biçimde dillendiriyorlar…

Bu hafta yine iki değerli gazetemizdeki yazım yanlışlarından “tadımlık” örnekler aktaracağım. Tadımlık diyorum, çünkü tümünü paylaşmaya sayfalar yetmez!

Yer darlığı yüzünden, örnekleri tek tek irdeleme ve yorumlama olanağımız yok. Zaten aktaracağım yanlışlar, uzun boylu açıklama gerektirmeyecek türden. Çoğu özensizlik ürünü. Düzeltmenler görevini yapsa, bu basit şeyleri konu etmek zorunda kalmayacağız biz de. Örneklere geçelim:

-“İYİ Parti sahnede oldukça AKP ve MHP sağın ek sözcüsü olamayacak, sağ bloku parçalama sürecinde İYİ Parti alternatif olarak kalacaktı. (…) İYİ Parti kuşkusuz bu sürçten en karlı çıkan parti durumunda. Meclis grubundan sonra şimdi de muhtemelen bir ki büyükşehir ve önemli ilçe başkanlığını kazanacak.” (Yaşar Aydın, “Çözülen sosyal demokrasi”, BirGün, 7 Ocak 2019)

-“Ne derste ne başka bir yerde, dinlere ve inançlara saygısızlık etmem değildir.” (“Hedefteki hocadan Akit’e suç duyurusu”, BirGün, 30 Nisan 2019, s. 6.)    

-5 Mayıs 2019 tarihli BirGün Pazar’da Haydar Ergülen, “ ‘İyi ki varsınız!’ alfabesi”ni yazmış. Ergülen, varlığından sevinç duyduğu kişilerin kısa portrelerini çizerken, “güler yüzlü” sözcüğünü bir yerde bitişik bir yerde ayrı yazmış. “Özensizlik”ten başka hangi sözcükle açıklayabiliriz bunu?

-Milletvekilliği yapmış bir meslektaşımızın soyadı bile yanlış yazılabiliyor en eski gazetemizde: “CHP Parti Meclisi Üyesi Barış Yardaş…” (“Demirağ’a saldıran 6 şüpheli serbest”, Cumhuriyet, 13 Mayıs 2019, s. 5)

-“Milli Eğitim, ülkemizi muhasır medeniyetler seviyesine çıkaracak olan çocuklarımız için akılcı, bilimsel ve laik eğitim yönünde kararlar almalıdır.” (“Öğretmen ve öğrencileri fişleyin talimatı”, Cumhuriyet, 19 Mayıs 2019, s. 6)

Bu son örnek dizgi yanlışı mı bilgi yanlışı mı, bilemedim!

***

HAFTANIN NOTU

Örgütlü kötülük!

Kırk yıl düşünsem, günün birinde Hikmet Çetinkaya, Emin Çölaşan ve Necati Doğru hakkında “FETÖ’cülük”ten dava açılacağını aklıma getiremezdim! Yaşayarak gördük ki, AKP iktidarında “olmaz” diye bir şey yoktur! Adamlar sanki Tanrı’nın sevgili kulları olarak, her koşulda “olmazı olur kılmak” için gelmişler yeryüzüne! Öyle ki, ömrünüz bugünkü iktidarın koynunda beslediği “Gülen Cemaati” ile savaşarak geçmiş olsa bile, eğer muktedirin tekerine çomak sokarsanız, böyle trajikomik durumlarla karşılaşabilirsiniz! İktidar, yargıya sızmış kripto Cemaatçiler ve medyadaki işbirlikçileri eliyle hakkınızda iğrenç kumpaslar kurabilir. Hele bir de Saray’ın salvoları eşlik ederse bu kumpaslara, yandı gülüm keten helva! Toplum zaten susturulmuş. Bir süre sonra herkes kanıksar, alışır, olağan saymaya başlar başınıza gelenleri.

Evet, ülkemizde erki ele geçirenlerin “ileri demokrasi” masalıyla geldikleri yer burasıdır!

Cumhuriyet gazetesi davası kapsamında aylarca hapis yattıktan sonra ikinci kez cezaevine giren Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Emre İper’in uğradıkları haksızlığa hayıflanırken, karşımızda hukuk devleti değil, “örgütlü kötülük” olduğunu düşünmeye başladım! Böyle bir yapının siyasal karşıtlarını yok etmek için yapamayacağı kötülük yoktur.

Cumhuriyet yazarları işte bu yüzden şimdi yeniden Kandıra Cezaevi’ndeler… Hepsine selam olsun!