Yukarıya aldığım kavram, yaşanan siyasal durumun ülkemizdeki tam karşılığını göstermesi bakımından özenle seçilmiştir. Bu düzeni kurmak için önde koşan, sonra da kafasını taşlara vuran kimselerin kendilerini tarif etmek için kullandıkları bir kavram olması önemini ve elbette değerini arttırmaktadır. Bilimsel bir tarif olmamakla birlikte, gelecekte, içinde bulunduğumuz günleri anlatacak bilim insanları için anahtar işlevi görecektir. “Kullanışlı Aptallar” her yanda sıkça rastlayacağınız, ilişki kurmaktan kaçınamayacağınız, varlıklarından kendinizi sakınamayacağınız kimselerdir. Çağın, bölgemize düşen salgın ve tedavisi mümkün olmayan hastalığına tutulmuşlar ve bunun farkında bulunmamaktadırlar.

“Kullanışlı Aptallar” zekâ ile kurnazlık bilerek ve isteyerek birbirine karışsın isterler. Etik ölçü sorunu yaşanan dönemde, bu karmaşa onları değerli gösterip, saygınlık kazandıracaktır. Bir takım bilgilere sahiptirler, ancak bunu sağlıklı tahlil etme yeteneğinden yoksun ve sıradan/bayağı çıkar bataklığı içinde olduklarından, asla anlamlı bir bütün, tutarlılık oluşturamazlar. Çoğunlukla parıltılı cümleler kurarlar. En değerli kavramların içini kolayca boşaltarak görevlerini yerine getirmiş olurlar. “Barış”, “Özgürlük, “Adalet”, “Hoşgörü”, “Demokrasi”, “Diyalog” gibi sözcükleri hızla eskitirler.

Mutlaka bir efendileri olsun isterler. Ancak sanki o efendilerine kendileri yön verirmiş gibi davranırlar. Büyük toplumsal ödev üstlendikleri izlenimi uyandırarak çeşitli sıfatlar edinir, iktisadi ve toplumsal çıkar elde ederler. Yüzlerine bile sövseniz bunu demokrasi gereği kabul ederler. Yanılmak günlük sıradan işleridir. Asla mahcup olmaz, utanmazlar. Bunu da ticari, siyasi ranta çevirir, kolayca “kandırıldık” der ve özür dilerler. Her koşulda kazanan olmayı başarmak ilkeleridir.

Sürekli bir mağduriyet yaratmayı bilirler, yerli yersiz tartışmalara girerek kendilerinden söz ettirmeyi başarırlar. Yalan ve gerçek arasında bir ayrım gözetmedikleri için, kurdukları cümlenin sorumluluğunu taşımazlar. Herhangi bir değerleri yoktur. Bir gün ‘ak’ dediklerine ertesi gün ‘kara’ derler ve bunun erdem olduğunu iddia ederler. Bu yolla hem yalancılığı meşru kılar, hem de erdem kavramını çiğnemeye başlarlar. Hepsi mutlaka liberaldir.

“Kabataş Yalancısı” sıfatı tümünü kapsar. Sayelerinde vicdan sözcüğü yeterince kirlenmiş, paspasa dönmüştür. Hakikati söyleyenlerin dilinin kaba olduğunu söyleyerek algı oluştururlar. Vicdanları hiçbir zaman olmamıştır. Yüzlerine tükürseniz ilkin bunu mevsim yağmuru olarak algılar, ardından da serinlik verdiği için memnuniyetlerini dile getirirler. Siz yaptığınızdan utanırsınız da, onlarda herhangi bir değişim olmadığını görünce, boşa giden tükürüğünüze yanarsınız!

Sahici hiçbir duygu edinmezler. Çocukların ölümü, kentlerin yakılması, silahlı çatışmalar olması, bombaların patlaması, zindanların tıka basa dolması, adaletin örselenmesi, darbe girişimleri ya da karşı darbe uygulaması, toprağın kirlenmesi, suyun zehir olması, doğa katliamı, tarımın çökmesi, havanın tükenmesi, çevre katliamı, depremin kapıda olması, beton kentler, tükenmeyen gözyaşları anaların, umurlarında olmaz! Tüm bu durumlar için söyleyecek söz bulur, konumlarını güçlendirecek biçimde pazarlarlar.

AB kapısında kanaat önderi, Pensilvanya’da mürit, üniversitede akademisyen, cumhurbaşkanına danışman, havuzda köşe yazarı, sahnede oyuncu, raflarda romancı, darbe tehlikesi bittikten sonra elinde terlik demokrasi nöbetçisidir “Kullanışlı Aptallar”. İşçinin direnişini, Taksim’in isyanını, madencinin öfkesini sulandırmak için ortaya çıkarlar… Kısa zamanda hızlı dönüş yapma becerilerine uyum sağlamak güçtür…

Lakin…

Ama…

Kullanışlı olmanın bir süresi vardır ve sonunda tükenir. Aptallıksa baki kalır!