Dengesi bozuk siyasal yapımızın en büyük sorunu ideolojik tariflerin doğru dürüst yapılmamış olması, taban örgütlenmesine olanak vermeyen hukuksal yapı ve elbet bundan faydalanan siyaset tacirliği!

Beğenelim beğenmeyelim CHP önemli bir siyasal kurum. Tarihi eskilere dayanıyor. Eh ömür uzun olunca da doğrular ve yanlışlar da çok oluyor. Her sorunun ardında CHP arama alışkanlığı bu günlerde mecburi hal aldı. AKP’yi eleştirmek riskli olunca, hiçbir cezai yaptırımı olmayan ana muhalefete saldırma kolaycılığı da medyanın sarıldığı sihirli çubuk!

Yandaş medya zaten öteden beri kimliği gereği biat etmiş ve suskunlaşmıştı. Liberal kardeşlere gelince öngörüleri çıkmayıp, birden işlerinden olmaya başlayınca bağırmaya başladılar. Onlara ‘günaydın’ demek lazım…

NEDEN SÜREKLİ CHP TARTIŞILIYOR?
1-Türkiye’nin meclise yansımış en büyük örgütlü muhalefeti CHP
2-Kutuplaşmış yapı, ayrıntılı biçimde siyasal kimlikler ortaya çıkarmaya engel. Siyasal İslam korkusu, laiklik kaygısı, yaşam biçimine yönelik tehditler, öteden beri kaba bir ayrım doğuruyor. Bu yüzden CHP geniş bir kitlenin sığınağı olarak algılanıyor.
3-Yüzde 10 barajı çeşitli koalisyonları partilerin kendi içinde yapmaya itiyor. CHP’de mecburen siyaset yapmak durumunda kalan büyük bir kitle bulunuyor.
4-CHP’nin sert bir milliyetçi savrulmaya yöneldiği dönemde başka arayışlara giren sosyal demokrat kişiler, CHP varken o partilerin başarılı olamadığını gördüler ve geri döndüler. CHP’nin solculaşması dışında bir seçenek olmadığına inanıyorlar.
5-Büyük sermaye ve onun izdüşümü kurumlar AKP’nin sermayeyi yönlendirmesiyle, umduklarından çok daha büyük bir yara aldılar ve bu durumu tehdit olarak görüyorlar. Merkez sağda gidecek adresleri kalmadığı için, dolaylı da olsa CHP’de siyaset yapıyorlar.
6-CHP kurucu parti olduğu için, tarihsel olarak türlü gruplarla çatışmış bir geçmişe sahip. Gündem değiştirmek isteyen iktidar, her fırsatta CHP’ye yüklenerek hem kutuplaşma yaratıyor, hem de hesabı görülmemiş bir sorun üzerinden güç tazeliyor.
7-Askerler ve CHP arasında bir yakınlık olduğu iddiası türlü davalarla gündeme geliyor. 12 Eylül’ün en ağır yarasını alan kitle partisi CHP olmasına karşın, toplumsal bellek bunu anımsamıyor. Kürt sorununda ilerici adımlar atma çabası, darbe sonrası kadrolarının veto yemiş olması kitlelerce bilinmiyor.
8-Türlü yapısal sorunlara, ideolojik savrulmalara/zaaflara karşın okur, yazar oranı, entelektüel arayışı en yüksek olan parti CHP. Hal böyle olunca kimi koltuk kavgasına yönelik, kimi siyasal tartışmalar eksik olmuyor.
9-CHP yenileşme, değişme ve dönüşme çabası sarf ederken yanlış verilerle yola çıkıyor. Kolaycı çözümler arıyor.
 
Hal böyle olunca sürekli bir iç çekişme ortamı doğuyor.

Bu ve benzeri gerekçeler, veriler çoğaltılabilir. Hemen tamamı haklıdır. CHP’yi Atatürk’ün partisi gören ve atılan her adımın buna ihanet olacağına düşünen büyük bir milliyetçi/batıcı/laik/Türk/Sünni kitle olduğu gibi, artık bu yolla bir milim ilerlenemeyeceğini düşünen, hatta liberal bir çizgide olmayı bile yeğleyen bir kitlenin olduğunu da biliyoruz. Bayağı, pragmatik telaş içinde olanlarsa çabası.

TÜZÜK KURULTAYI NE ANLAMA GELİYOR?
Genel başkanların iki dudağına sıkışan siyaset, demokratik arayışları, yöntemleri gülünç kılmakta. Bilinen söylemle; artık milletvekili olmak için kişinin seçim çevresinde olmasına gerek yok. Ankara’da, genel başkanlara yakın yerlerde görünür olmak ve ‘Ağam, paşam, önderim, devletlüm’ türü söylemlerle alkış tutmak yeterli sayılıyor. Bu kimi siyasal bünyelerde geçerli olmakla birlikte, büyük oranda sosyal demokrat, sosyalist ve ulusalcı çevrelerde başarı getirmiyor. Başka bir deyişle halkın katılımı olmayan yapılar; milliyetçi, İslamcı, liberal sağ partiler bu yöntemden rahatsızlık duymazken, öteki siyasal partiler bu noktada sorun yaşıyor.

12 Eylül darbesinin ardından gelişen ve aşılamayan olağanüstü siyasal iklim, bugün dipdiri ve üstelik daha otoriterleşerek durmakta. İki kutuplu dünyanın yıkılması ardından doğan yapı partilerin demokratik ve özgür olması yerine bir sığınak işlevi görmesine neden oldu. Korku havasını iyi sezen dönemin CHP yöneticileri, hızla Kürt sorununda yol almaktan vazgeçtiler ve hazır seçmeni olan ulusalcı söylemi geliştirdiler. Bozulan denge her daim hazır yüzde yirmi oy demekti. Bu ortamda katılımcı demokrasiye, parti içi yarışmaya gerek yoktu elbet.

Neresinden baksanız sorunlu olan derin devlet, karanlık güçler, toplum mühendisleri birlikteliği, gün geldi bir infazla CHP başkanını koltuğundan indirdi. O güne dek sus pus olan çevreler, bir yanıyla Baykal’ın gidişini talih olarak görüp, timsah gözyaşı dökerek yasak savdılar. Yepyeni bir süreç doğmuş, belki iktidar olma olanağı gelmişti. Tedirgin edici ve kaygan siyasal süreç ideolojik bir yenileşme tartışmasına olanak vermedi. Ardı ardına gelen seçimler soluk almadan pratik çözümler bulma zorunluluğu doğurdu ve öz yine gözden kaçtı.

Bu kurultay ertelenmiş bir tartışma adına fırsat olarak algılanırsa anlamlıdır. Ya demokratik siyasetin önü açılacak ve geniş kitlelerin katılımı için olanak sağlanacak ya da aynı tas aynı hamam devam etmek adına vaziyet idare edilecek. Ayrıca bu kurultay bir anahtar işlevi görme adına önemli. Yapılan tüm hatalara, sıkıntı yaratan milletvekili tercihlerine karşın, artık bir ideolojik/siyasal tartışma zemini doğması adına kullanmak mümkün bu kurultayı.
 
Unutmamak gerekir ki hem CHP haziran ayında seçimli bir olağan kurultay toplayacak, hem de Türkiye ardı ardına yerel yönetim seçimleri, cumhurbaşkanı seçimi ve genel seçim yaşayacaktır. CHP’nin temsil edeceği kitle ve takınacağı tutum siyasal yelpazenin biçimlenmesi adına önemlidir.

YARIN: SOL KANAT ARAYIŞI