Attila Aşut
yazievi@yahoo.comKuzey Kıbrıs’ta 11 adaylı Cumhurbaşkanlığı yarışı
Halk 11 Ekim’de sandık başına gidecek ama görünürde “seçim havası” yok! Küresel salgın yüzünden sönük geçen seçim çalışmaları daha çok medya üzerinden yürütülüyor. Başbakan Ersin Tatar’a şans tanınmazken, yarışın son aşamasının görevdeki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile ana muhalefet partisi CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman arasında geçmesi bekleniyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) koronavirüs salgını yüzünden 6 ay ertelenen Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu 11 Ekim Pazar günü yapılacak. Aynı tarihte tek maddelik bir Anayasa Referandumu da gerçekleştirilecek. Sandık başına gidecek seçmenler, bu nedenle 2025 yılına dek görev yapacak yeni cumhurbaşkanının yanı sıra Yüksek Mahkeme’nin halen 8 olan yargıç sayısının artırılması için de oy kullanacak.
Küçük ve bölünmüş bir ada ülkesi olan KKTC’de 198 bin 867 seçmeninin oy kullanacağı Cumhurbaşkanlığı seçiminde 4’ü parti adayı, 7’si bağımsız olmak üzere toplam 11 aday yarışıyor. Seçimler ertelenmeyip de geride bıraktığımız 26 Nisan’da yapılsaydı, bu yarışa 5 aday katılacaktı.
11 Ekim’deki seçimlere Ulusal Birlik Partisi’nden (UBP) Ersin Tatar, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden (CTP) Tufan Erhürman, Yeniden Doğuş Partisi’nden (YDP) Erhan Arıklı, Milliyetçi Demokrasi Partisi’nden (MDP) Fuat Türköz Çiner, “parti adayı” olarak girerken, şimdiki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yanı sıra Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay, eski Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaş, Alpan Uz, Mustafa Ulaş, Ahmet Boran ve Arif Salih Kırdağ ise “bağımsız” katılıyor.
SALGIN GÖLGESİNDE BİR SEÇİM
Oy verme günü çok yaklaşmış olmasına karşın KKTC’de henüz “seçim havası” gözlenmiyor. Koronavirüs dolayısıyla halkın ciddi boyutta ekonomik sıkıntı yaşadığı ülkede insanlar seçimden çok geçim derdiyle ilgileniyor.
Ayrıca küresel salgın önlemleri çerçevesinde kitlesel toplantılar ve yüz yüze görüşmeler yapılamadığından sönük geçen propaganda çalışmaları daha çok basın-yayın organlarında ve sanal ortamda yürütülüyor. Adaylar da halka doğrudan dokunamadan, uzaktan yapılan seçim etkinliklerinin kendilerini mutlu etmediğini söylüyor. Bu koşullarda seçime katılma oranının yüksek olması beklenmiyor.
KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı yarışında adayların seçim propagandasının ana temasını “Kıbrıs sorunu” ve ekonomik durum oluşturuyor. Hemen bütün adaylar, “Kıbrıs vizyonu”nu eylem planlarının en başına koymuş durumdalar. Bu arada “Türkiye ile ilişkiler” konusu da adayların önemli tartışma başlıkları arasında yer alıyor.
MUSTAFA AKINCI, “FEDERAL ÇÖZÜM”DEN YANA
Görevdeki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Federal Kıbrıs” tezinin en kararlı savunucularından. Yıllardır tek çözümün federal model olduğunu savunuyor. Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkilerin ise “eşitlik ve karşılıklı saygı” temelinde yürütülmesi gerektiğini söylüyor. Bağımsızlıkçı söylemleri nedeniyle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la zaman zaman gerginlik yaşayan Akıncı, bu konuda şöyle diyor: “Biz ne Güney Kıbrıs’ın azınlığı ne de Türkiye’ye bağımlı bir alt yönetim olmak istiyoruz.” Akıncı’nın seçim kampanyasının ana sloganı olan “Kararlılık ve İrade” de bu yaklaşımı yansıtıyor.
Ülkenin en deneyimli siyasetçilerinden olan Akıncı, daha önce Kurucu Meclis üyeliği ve Lefkoşa Türk Belediye Başkanlığı yaptı. 1987-2001 yılları arasında Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) Genel Başkanlığı görevini yürüttü. Kıbrıs sorununun siyasal eşitlik temelinde kurulacak iki toplumlu ve iki bölgeli federasyonla çözüleceğine inanıyor.
Akıncı, 5 yıllık hizmet dönemini kendi içinde değerlendirip vicdan muhasebesini yaptıktan sonra yeniden aday olmaya karar verdiğini söylüyor ve Kıbrıs sorununda “çözüm odaklı” siyaset anlayışını sürdüreceğini özellikle belirtiyor. Akıncı, “çözüm”den ne anlaşılması gerektiğini ise şöyle açıklıyor: “Bu, Birleşmiş Milletler parametrelerinde öngörülen iki kesimli, iki toplumlu, iki kurucu devletin siyasi eşitliğine dayalı federatif bir yapılanmadan başka bir şey değildir.”
Kıbrıs konusunda federatif çözümden yana olan parlamento dışındaki sol/sosyalist partiler de Mustafa Akıncı’yı destekliyor.
ERSİN TATAR, “İKİ DEVLET”Lİ ÇÖZÜM İSTİYOR
Başbakan Ersin Tatar ise 52 yıldır sürdürülen “federal devlet” görüşmelerinin sonuç vermediğini söylüyor ve artık iki devletli “konfederal çözüm” istiyor. Onun seçim sloganı ise “Yeni Bir Geleceğe Yürüyoruz”. Ucu açık ve amacı belirsiz görüşmelere karşı olduğunu söyleyen Tatar, “Seçilirsem, federasyon dışındaki alternatif önerileri de masaya getireceğim ve Türkiye ile kardeş devlet ilişkisi içinde olacağım” diyor. Seçimin yapılacağı 11 Ekim’de partisinin 45’inci yıldönümünü kutlayacağını anımsatan Tatar, “Böyle bir günde Cumhurbaşkanı seçilerek KKTC’yi dünyada hak ettiği yere taşımak istediğini” belirtiyor.
Ersin Tatar’ın Türkiye’yle iyi ilişkilere büyük önem verdiği, bu amaçla Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’la sık sık bir araya geldiği biliniyor. Tatar’ın, “Türkiye Cumhuriyeti benim arkamda” söylemiyle güç toplamaya çalıştığı, ancak bu tutumun KKTC’deki muhalefet tarafından tepkiyle karşılandığı gözleniyor. Sol eğilimli muhalefet partileri Tatar’ı, “Türkiye’nin memuru” olarak görüyor.
ERHÜRMAN DA “FEDERAL KIBRIS” DİYOR
CTP’nin Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman da Mustafa Akıncı gibi federal çözümden yana. Kıbrıs sorununun çözümü için “sonuç odaklı” görüşmeler yapacağını söylüyor. Ancak iç ve dış politika konusunda Mustafa Akıncı’yı pasif bulduğunu belirtiyor ve kendisinin “proaktif politika uygulayacağını” vurguluyor.
Erhürman, amacının, “Kıbrıs sorununa bir an önce kapsamlı çözüm bulunması, proaktif bir dış politika ve kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratmak” olduğunu belirtiyor. “Yeni bir Cumhurbaşkanlığı vizyonuna ve stratejisine ihtiyacımız var” diyen Erhürman, kendi Cumhurbaşkanlığı vizyonunu şöyle açıklıyor: “Hangi partiye mensup olduğuna bakılmaksızın bu ülkenin yetişmiş tüm insanlarının katkısıyla, geniş kadrolarla çalışacak ve hem dışarıda hem de içeride halkımıza liderlik edecek bir Cumhurbaşkanlığı. En önemli görevi olmasına karşın müzakereciliği tek görev alanı olarak görmeyecek bir Cumhurbaşkanlığı. Ve yeni stratejinin bir gereği olarak, tüm görev alanlarında eşzamanlı olarak hareket halinde olacak bir Cumhurbaşkanlığı…”
Erhürman’a göre “Kıbrıs Türk halkının kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiye, demokrasiye, tartışma konusu olmayan evrensel özgürlüklere, insan haklarına ve kimliğe sahip olması, çözümden sonra sürdürülebilirliği ve siyasal eşitliği destekleyecek sosyal ve ekonomik denkliğe ulaşmanın temel koşullarının başında gelmektedir.”
Cumhurbaşkanlığını “simgesel ve törensel” bir makam olmaktan çıkararak daha işlevsel kılmayı düşünen Erhürman’ın parlamenter düzen içinde bunun nasıl başaracağı sorusu önemini koruyor. Çünkü Mustafa Akıncı’nın salgın sürecinde Cumhurbaşkanı olarak yaptığı birkaç girişim hükümet tarafından iyi karşılanmamış ve engellenmişti. Akıncı o nedenle hükümet politikalarına karışmamaya özen gösteren bir profil çizmişti. Ne var ki bu kez de Akıncı, siyasal rakiplerince “pasif davranmak”la eleştirilmişti.
Önceki hükümette Başbakanlık yapan Tufan Erhürman, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi, KKTC’deki Doğu Akdeniz ve Yakın Doğu üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı. Yazar kimliği ile de tanınan Erhürman’ın “Kıbrıs’ta Federalizm: Öznesini Arayan Siyaset”, “Kıbrıslı Türklerin Halleri”, “Kıbrıs’ın Kuzeyinde Yeni Sol” adlı kitaplarının yanı sıra üç de romanı bulunuyor.
KUDRET ÖZERSAY, ESNEK BİR ÇÖZÜM ARAYIŞINDA
Bağımsız Cumhurbaşkanlığı adaylarından Kudret Özersay, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi çıkışlı ve şu anda Uluslararası Hukuk profesörü. Uluslararası görüşmelerdeki deneyimi en büyük kozu. KKTC’de üç ayrı cumhurbaşkanının (Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat ve Derviş Eroğlu) Kıbrıs görüşmelerinde “müzakereci” olarak görev yapmış. Daha sonra ülkesinde “Temiz toplum, temiz siyaset” hareketine önderlik etmiş. 2015 yılında da Cumhurbaşkanı adayı olmuş ama kazanamamış. 2016 yılı başında Halkın Partisi’ni kurarak aktif siyasete girmiş…
Erhürman başkanlığındaki önceki hükümette de şimdiki gibi Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Özersay, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda esnek bir tutum içinde görülüyor. Kendisini ne “federasyon yanlısı” ne “federasyon karşıtı” kesimde konumlandırıyor. Bu konuda tüm çözümlere açık olduğunu söyleyerek “orta yolcu” bir çizgi izliyor. Nihai çözümün yakın bir gelecekte gerçekleşmeyeceğini belirterek Kıbrıs’ta iki devletin işbirliğine dayalı bir ortaklık modelinin verili koşullarda daha gerçekçi olduğunu savunuyor. Özersay, bu seçimde yeniden aday olma gerekçesini ise şöyle açıklıyor:
“Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda yıllardır devam eden var olma mücadelesini çok daha ileri bir noktaya taşımak için, haklarımızı uluslararası alanda çok daha iyi bir şekilde savunmak için, sesimizi dünyaya duyurmak için, değişen dünya düzeninde, Doğu Akdeniz bölgesinde biz de varız diyebilmek için Cumhurbaşkanlığına aday oldum. Başarmak için cesaret gerekir, bu seçim partiler üstüdür. Güvendiğim tek şey, halkın iradesi, gücü, kudretidir.”
ARIKLI: “FEDERASYON İÇİN MASAYA OTURMAM!”
Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı Erhan Arıklı ise bu seçimlerin “en aykırı” adayı. YDP, Kuzey Kıbrıs’ta daha çok “Türkiye kökenli” Türklerin siyasal örgütü olarak biliniyor.
Erhan Arıklı, 1962 Kars / Ardahan doğumlu. 1975 yılında ailesiyle Kıbrıs’a yerleşmiş. 1985 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirmiş. Daha sonra Uluslararası Girne Amerikan Üniversitesi’nde ve Azerbaycan Beynelhalk Üniversitesi’nde yüksek lisans; Azerbaycan İlimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü’nde doktora yapmış. Bir dönem KKTC’nin Ortaasya Temsilciliği görevinde bulunan Arıklı, 2016 yılında kurulan Yeniden Doğuş Partisi’nin (YDP) Genel Başkanı olmuştu.
Federasyon tezine temelden karşı çıkan Arıklı, başka konularda da diğer partilerden farklı görüşlere sahip. Cumhurbaşkanı seçilirse Rumlarla federasyon için kesinlikle masaya oturmayacağını, artık “iki bağımsız devletli çözüm”ün konuşulması gerektiğini söylüyor. Ama Birleşmiş Milletler kararları ve iki toplum arasında bugüne değin yürütülen görüşmelerde varılmış mutabakat tutanakları karşısında bunu nasıl yapacağını açıklamıyor.
Erhan Arıklı, PCR testi pozitif çıktığı için üç haftadır özel bir hastanede karantinada tutuluyor. Sağlık sorunları nedeniyle Cumhurbaşkanlığı yarışından çekileceği haberleri basında yer alsa da kendisi bu söylentileri yalanladı.
***
Serdar Denktaş, babasından daha uzlaşmacı
Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı ve KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş, seçim çalışmalarındaki ılımlı açıklamalarıyla dikkat çekiyor. Babasının katı politikalarından belirli biçimde uzaklaştığı gözlenen Denktaş, Kıbrıs sorununun çözümünde uzlaşmacı bir tutum izliyor. Federal çözüme kategorik olarak karşı çıkmıyor, ancak yıllardır süren sonuçsuz görüşmelerdeki tek modele takılmayıp başka seçeneklerin de masada olması gerektiğini söylüyor.
AKP iktidarına mesafeli yaklaşımından dolayı Saray rejiminin pek hoşlanmadığı Denktaş, Türkiye ile ilişkiler konusunda, “Birileri ısrarla bu seçim sürecini Türkiye karşıtlığı ve Türkiye yandaşlığı yarışına çevirmek için uğraşmaktadır. Bu çok tehlikeli bir oyundur. Bu seçim hainlerle milliyetçiler arasında bir seçim değildir. Bu seçim, Kıbrıs Türk halkını tümüyle kucaklaması gereken KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimidir” diyor.
***
İkinci tura iki solcu aday kalabilir
KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimleri genellikle ikinci turda sonuçlanıyor. Adayların hiçbiri ilk turda salt çoğunluğu sağlayamayınca bir hafta sonra yinelenen seçimde en çok oyu alan Cumhurbaşkanı seçiliyor. Bu durumda 11 Ekim’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin kesin sonucunun 18 Ekim’deki ikinci turda belli olması bekleniyor.
KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura genellikle sağın ve solun adayı kalıyor. Ancak bu seçimin sürprizlere gebe olduğu söyleniyor. Siyasal gözlemciler, Türkiye’nin gölgesinde siyaset yapan Başbakan Ersin Tatar’ın özellikle pandemi sürecinde başarılı olamadığını, hükümetteki avantajlı konumuna karşın seçilme şansının düşük olduğunu, bu seçimin iki sol aday Mustafa Akıncı ile Tufan Erhürman arasında geçebileceğini belirtiyor.
KKTC’de hükümetlerin ortalama ömrü bir buçuk yılı geçmiyor. Ulusal Birlik Partisi ile Halkın Partisi arasındaki pamuk ipliğine bağlı bugünkü koalisyon ortaklığının, sol adaylardan birinin Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda dağılacağına kesin gözüyle bakılıyor.