Ne yazık ki bugün; Türkiye Cumhuriyeti’nin ismi, kurucu unsurları, varlık değerleri, ulusal bütünlüğü, devlet yapısı, bayrağı, dili, hatta başkenti bile tartışılıyor. 100 yaşına gelmiş bir ülkenin böyle tehlikeli ve haince bir oluşumla karşılaşması, geleceğimizin aydınlık olacağına olan inancı maalesef zayıflatıyor. Ama her şeye rağmen ihanet içinde olanlar, içimizdeki umut kırıntısını güçlendiren mücadele azmini yok edemiyorlar. Ve çağdaş bir ülkede hak ve özgürlükleriyle birlikte yaşamak isteyen yurttaşların Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmasının önüne geçemiyorlar…

∗∗∗

Emperyalizme karşı duran ve geçtiğimiz yüzyılda dünyadaki sömürü düzenin değişmesine öncülük eden Türk aydınlanması, devrimleriyle, halk ve yurttaş kavramlarını kabul edişiyle, çağdaş bir ülke olduğunu tüm dünyaya duyurmuştu. Kadın erkek eşitliğinden başlayarak, kadının seçme ve seçilme hakkıyla birlikte sosyal ve siyasal yaşamda doğrudan söz sahibi haline getirilmesi, batı dünyasını etkilemiş, bilime dayalı eğitim sistemin kabulü, hilafet ve hanedanlığının kaldırılmasıyla Türkiye’nin çağdaş yüzü ortaya çıkmıştı. Yurttaşın hak ve özgürlüklerinin yaşam gücüne dönüşmesi, halkın kendini yönetme bilincini oluşturmuş, Türkiye’yi, Atatürk’le birlikte döneminin yükselen yıldızı haline getirmişti.

∗∗∗

“Kurtuluş ve Kuruluş Savaşları” sonrası, kültürel gelişimin önünün açılmasıyla birlikte ekonomik kalkınma ve demokratik devlet yapısının oluşması sağlamış, aynı haklara sahip eşit yurttaş kavramı, ülkenin her yönden gelişmesinin önemli adımı olmuştu. Türkiye, eşitlik, özgürlük, demokrasi, insan hakları ve özellikle, yurtta ve dünyadaki barışa sahip çıkmasıyla uluslararası düzende saygın ve sözü dinlenir etkin bir ülke haline gelmişti.

∗∗∗

Ne yazık ki; Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı olanlar, 21 yıllık yönetimlerinde adım adım karşı devrim anlayışlarını sürdürmüşler, çağdışı uygulamalarla Türkiye’nin saygınlığının yok olmasına neden olmuşlardır. Üst aklın direktifleriyle oluşturulmaya çalışılan “yeni nesil mandalaştırma projesi” sözde iktidar ve muhalefet de belirlenmiş, böylece işbirlikçilerle sinsice ülke değerlerinin yok edilmesi faaliyeti sürdürülmüştür. Proje, emperyalist yandaşların sayesinde başarılı bir şekilde işlemektedir. Bu oyun durdurulmalı, yeniden “tam bağımsız Türkiye” şiarı öne çıkarılmalıdır.

∗∗∗

Cumhuriyet’in tapusu olan “Lozan Antlaşması’nı” tartışan, ülkenin ve bölgenin güvenliğini sağlayan Montrö’ye karşı çıkan, Ege’deki adaların işgaline göz yuman, Doğu Akdeniz altındaki hakkımız olan doğalgaz ve petrole sırtını dönen, diplomasi yerine hamasetle uluslararası ilişkileri yürüten bir iktidar, ne acıdır ki bizi 21 yıldır yönetiyor. Ve işin acı yanı bu iktidar, sorumlu olduğu ülke hazinesini yandaşlarıyla birlikte adeta yağmalıyor. Dahası; enflasyonla yurttaşın alın terini zengine hortumlayan, sade yurttaşı zamlar altında inleten bir sömürü düzenini pervasızca yürütüyor. Tüm bu gerçekleri aktaranları, iktidarı sorgulayanları, toplumu aydınlatan gazetecileri yargı sopasıyla susturmaya çalışıyor. Yargı taraflı tamam, ama “iktidara dur” diyecek, toplumsal muhalefetin önderliğini yapacak siyasi ya da sivil bir oluşum da henüz ortada yok. Örneğin TELE1‘de toplumu aydınlatan ve kötülükleri sorgulayan Merdan Yanardağ hâlâ tutuklu. Yurttaşı aydınlattığı için adeta bir “terörist” muamelesi görüyor… Barış Pehlivan, ya da adın sayamadığımız birçok gazeteci hapislerde rehin alınmış durumda.

∗∗∗

21 yıl sonra AKP’nin yarattığı laik, demokratik, Cumhuriyet karşıtlığı ortam, ülkeye, yurttaşlara ve yaşadıkları vatana ihanete hazır unsurları harekete geçirdi. Şu gerçek artık çok iyi anlaşılmalı! Hak ve özgürlükler, bağımsız yargıyla güvencededir. Yargı ise ancak laik düzende bağımsız ve tarafsız olur. Laik düzen, inanç ve ibadetin güvencesi olduğu kadar, dini kurallardan uzaklaşan ve insani yönetimi oluşturan demokrasinin de varlık nedenidir… Bilinmeli ki; “laiklik tehlike değildir” diyenler laikliğin kaldırılmasına bilinçli olarak fırsat vermişlerdir…

∗∗∗

AKP laik düzeni kaldırdığı için bu kadar pervasız! Bu nedenle laikliğe sahip çıkmalıyız. Yüze yakın aydın, sanatçı, gazeteci, ülkesini düşünen yurtsever insan, bir çağrı yapıyor. “Laiklik Meclisi” için yola çıkıyor… Ve diyorlar ki: “Bütün bu gerici hamleler karşısında gericiliğe karşı laiklik ve aydınlanma mücadelesini yükseltmek, ülkemizdeki ilerici direnci büyütmek üzere Laiklik Meclisi adı altında buluşuyoruz. Ülkemizin ilerici birikimi çok daha büyük bir zenginliğe sahiptir. Bu nedenle çalışmalarımızın genişleyerek büyümesini ve güçlenmesini hedefliyoruz.”

∗∗∗

Bu cesur insanlara katılmak ülkemize ve yurttaşlarımıza olan en önemli sorumluluğumuzdur. “Türkiye laiktir, laik kalacaktır” diyenlere çağrıdır.