Ülkemizin en önemli aydınlarından biri olan TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın tutuklulukla geçen süresi 6. Gününü doldurdu...

Bayramı da Silivri Cezaevi’nde, ailesinden ve sevenlerinden uzak geçirdi.

Birikimli, deneyimli, bir yurtseverin, aydın ahlakına yakışır şekilde ülke çıkarı için yaptığı yorumu, suç olarak kabul eden zihniyet aslında, Türkiye’yi hukuk devleti olmaktan çıkardığını da gösterdi…

Anayasal hakkını kullanan birine, düşünce ve ifade özgürlüğünü yok sayan bir yaklaşımla bakanlar, en basit deyimle, korkan, baskı kurarak kendini koruyan, aciz ve kompleksli varlıklar olarak değerlendirilmeli!

***

Faşizm, ancak böyle bir psikolojiyle oluşur…

İnsanın varlık nedeni olan özgür düşüncenin ifade edilmesi, şayet bir ülkede anayasaya rağmen engelleniyor, üstüne üstlük yargısız infaz yoluyla cezalandırılıyorsa orada, gerçekten insanlara saygı ve sevgi yoktur.

Yurttaş anlayışı kaybolmuş, kul yaklaşımı ayyuka çıkmıştır.

Halkın örgütlenmediği, dolayısıyla bilinçlenmediği, sorgulama hakkının verilmediği uydurulmuş bir inançla uyutulmuş ümmet yapısı yerleştirilmiştir.

Tüm değerlerin bir kişiye endekslendiği yerde faşizm vardır!

***

Hele hele söylemediği bir söz, yapmadığı bir eylem üzerinden sahte, kurmaca bantlar sergileniyorsa ve de alenen yalan beyanlar veriliyorsa, yapanlar ve yaptıranların ahlaksızlığı ayyuka çıkmış demektir.

Aslında Merdan Yanardağ’ı haksız yere tecritte tutarak düşünce özgürlüğünü yok etmek insanlığa yapılan işkencedir…

Yanardağ’a böyle bir düşmanlığı reva görenler yarın, bağımsız ve tarafsız yargı önünde mutlaka hesap vereceklerini de unutmamalıdır…

***

Yazıyı kaleme aldığım sırada Merdan Yanardağ’ın avukatları, bu haksız tutuklamaya bir üst mahkemede itiraz etmişlerdi...

Sonucu, tüm Türkiye’nin beklediği gibi ben de sabırsızlıkla ve umutla bekliyorum.

Bu kadar iyi niyetli olmamın nedeni, hala yargı içinde evrensel hukuka inanmış, adalet için direnen, gerçek hukukçuların da varlığına olan inancımdır.

***

Merdan Yanardağ ne yaptı?

Uzun uzun anlatmaya gerek yok.

AKP Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun, “İktidarın sürekli olarak Abdullah Öcalan’la görüştüğünü” açıklayan sözleri üzerine yaptığı yorum nedeniyle cezalandırılmak istenmektedir.

Aslında Merdan Yanardağ’ın yaptığı doğru yorum nedeniyle değil, laik düzene karşı saldırılara göğüs gerdiği, antiemperyalist olduğu, emeğe saygı duyduğu, ülke kaynaklarının sömürülmesine, devletin soyulmasına karşı çıktığı, kısaca, sosyalist bir bakışla ülkede yapılanları sorgulayan bir düşünür olarak AKP’yi ürküttüğü içindir…

Bu nedenle AKP, gelecek hedefinin önünde Yanardağ’lı TELE1’in zorlu bir engel oluşturacağı, direncin muhalefet partilerinden daha güçlü olacağı bilinciyle özgür medya ve basını sindirmek istemesidir.  

***

HÜDAPAR ve YRP’li AKP’nin “2023 hedefinin” cahiliye dönemine dönerek, “hilafeti kurmak” olduğu biliniyor.

Laiklik ilkesine düşmanlığı bu nedenledir…

Yapmak istedikleri Anayasayla Halife’yi(?) ilan etmeye hazırlanıyorlar!

Yurttaş, halk, üretim, adil paylaşım, özgürlük, eşitlik, dayanışma ve Barış gibi kavramları dışlamış, biat kültürüne dayalı siyasal İslamcılığı dayatıyorlar…

Muhalefet partileri, kimi bilmeden, kimi de bilerek bu hazırlığı görmezlikten gelmektedir.

21 yıl sonra AKP’nin böyle bir hedefi olduğunun bilinmemesi mümkün değil.

Sağır ve kör olunmadıkça.

Bilerek engel olunmuyorsa o zaman, çağdaş, laik, demokratik bir Cumhuriyete, sosyal ve hukuk devletine ihanet ediliyor demektir…

***

Öte yandan; Benzine 2,15 TL zam geldi, ekmek 10 TL’ye doğru gidiyor. ENAG’a göre olan enflasyon ilk 6 ayda yüzde 52,6 olması ekonominin çöktüğünü bir kez daha gösteriyor.

İlkokul öğrencileri imam ve hafızlara emanet edildi.

“Kadın erkek birlikte eğlenemez, kız/erkek karma eğitim verilemez” denilen bir Türkiye yaratıldı…

***

AKP amaçladığı değişimi yapmak için, TELE1, BİRGÜN, Cumhuriyet, Evrensel, FOX, KRT, HALK TV gibi çağdaş, demokrat ve laik bir yaşamdan yana olan, bağımsız medya organlarını sindirmeye çalışıyor…

***

Uyarmak isterim;

Mevcudun devamı için işbirlikçilere açık olan anlayışlar değişmelidir.

Bunları gör(e)meyen muhalefet partileriyle çağdaş Türkiye Cumhuriyeti korunamaz!

Parlamenter sisteme gerçek anlamda geri dönülemez...

***

Dikkat ederseniz seçimin üzerinden neredeyse 2 ay geçti, hiçbir muhalefet Partisi seçim değerlendirmesi yapmadı. Kaybeden başkanlar istifa etmedi.

Oy veren seçmeninden özür dahi dilemedi.

Pişkince partilerinin başında oturmaya devam ettiler…

Bu durumda olanlara bu millet nasıl güvensin?

***

Değişim önce CHP’de başlamalı.

Çağdaş, laik ve demokratik bir ülke olabilmek için CHP, gerçek misyonu ve vizyonuna geri dönmelidir.

Bugüne uygun yapısal değişimler gerçekleştirilmeli, “Üyeler” ön plana çıkarılmalı,

İlçe, il yönetimleri yerel, Genel Başkan ise tüm CHP üyeleriyle seçilmelidir.

Belediye Başkan adayları, milletvekilleri adayları ve il genel meclis üyeleri adaylarını o ilin  tüm üyeleri seçmelidir... Delegelik sistemine son verilmelidir.

Güçlü genel sekreterlik oluşturulmalı.

Partide söz ve karar hakkı üyelerde olmalıdır.

PM ise üyelerin talepleri doğrultusunda oluşturulacak politikayı belirler, MYK da o politikayı uygular…

Genel Başkan partinin tek hâkimi değildir.

***

Bu yapı SHP tüzüğünde vardı ve uygulandı…  

Böylece 5 yıl içinde hem yerel iktidar hem de genelde iktidar ortağı olundu...

Başarının gelmesi için bu yapının bugün de CHP’de uygulanması sağlanmalıdır…

***

Tekrarlayalım; “CHP değişirse, Türkiye değişir!’’