Racon önemlidir. Hapse düşen adama suçu ne olursa olsun sigara tutulur, ekmeğine el konmaz, ‘Allah kurtarsın’ denir.

Racon önemlidir. Hapse düşen adama suçu ne olursa olsun sigara tutulur, ekmeğine el konmaz, ‘Allah kurtarsın’ denir. Birinin yanında eşi varken kavgaya tutuşulmaz, aileye dil uzatılmaz. Eli kolu bağlı adama, kum torbası muamelesi yapılıp, vurulmaz. Arkadan kimseye saldırılmaz. Bu liste uzar böylece. Sokağın dili bile kendi içinde bir ahlak ölçütü koyar, anayasa oluşturur. Her zaman güç dengesi gözetilir.

Orhan Gökdemir’in bir solculuk tarifi vardır; “On kişi bir kişiyi döverken o bir kişinin yanında durmaktır” der. Nuray Mert meselesine bir de buradan bakalım. Kimdir başbakan tarafından saldırıya uğrayan kişi?

Bu memlekette akademisyenlik yapan, bir gazetede köşen yazan, siyasi yorumlarıyla ekrana çıkan biri! Yani demokrasisi işleyen ülkelerde eleştirel tutumuyla fikirlerini söyleyen biri…

Üstelik başbakanın en hassas olduğu türban sorununa kendi vicdan ölçüsünde olumlu yaklaşmış, bir süre AKP’yi izlemek gerektiğini söylemiş, doğru gördüğüne, bildiğine destek vermiş, şimdi de eğri, yanlış bulduğunu eleştiren bir aydın.

Yazan, çizen insanı başbakan sevmiyor. Sevdiklerinin de zaten eli kalem tutmuyor. Ha bire yağ çeken, şakşak yapan, en ufak itirazı olmayan adama gazeteci, aydın denir mi? Başbakan istiyor ki herkes onun dediğine eyvallah etsin, çatlak tek ses çıkmasın. Nuray Mert; “Mert” biri! Böyle bir ortamda sözünü sakınmadı. Başbakan tarafınsan hedef gösterilmesine karşın susmadı. Söylemeye devam ediyor.

YGS olayında bir başka gazeteci Abbas Güçlü de “Mert” çıktı. Toplumun en hassas olduğu dönemde gazeteci tavrını korudu, gerçeği açığa çıkarmak için elinden geleni yaptı. Başbakan onu da hedef gösterdi. Hesabını göreceğini söyledi.

Böyle ortamlarda hepimizin takınacağı tutum önemlidir. Bizim, öteden beri muhalif olanların ne diyeceği o kadar önemli değil. Ama merak ediyorum, Nuray Mert’in bir dönem en iyi dostu olan AKP MYK üyesi gazeteci Ayşe Böhürler ne diyecek bu duruma?

Uzun sözün kısası; başbakan racona ters davranıyor. Elinde tüm devlet olanakları varken, yazmak ve konuşmaktan başka hiçbir gücü olmayan insanlara saldırıyor ve buna da demokrasi dememizi bekliyor. Halk Evleri’nden bir eylemciye “Kız mı, kadın mı?” diye seslenmek, Hopa adlı bir yeri neredeyse top yekün cezaya çarptırmaya kalkmak hangi demokrasi de var?  Şimdi sıra sizde, ‘İleri Demokrasi’ tacirleri safınızı belirleyin, on kişiyle birlikte saldıran mı olacaksınız, yoksa dayak yiyenin yanında durma cesaretini gösterecek misiniz?