Teşbihte hata olmaz derler; “Kılavuzu karga olanın…” diye başlayan bir öğüt vardır.

Teşbihte hata olmaz derler; “Kılavuzu karga olanın…” diye başlayan bir öğüt vardır. Siyaset için dikkate alınması gereken bir önemi ve değeri olduğu kuşkusuz bu nasihatın. Eğer kılavuzu doğru seçemezseniz, sonunuz da hayırlı olmaz. Burnunuz sıkıntıdan ve pis kokudan kurtulmaz. Kıble mi dersiniz, pusula mı, önder mi, şef mi bilmem, doğru seçmekte yarar var!

Tek parti dönemini eleştirenlere de uygun bir söz vardır güzel dilimizde: “Dinime küfreden, Müslüman olsa.” İnsan eleştirme, sorgulama yeteneği olan bir hayvan nihayetinde; öyle olmanın yanı sıra aynaya bakıp, gördüğü yansısını da tahlil edebilecek aklı da ona yüce rabbim vermiş elbet (!)

Milli Şefli yılları mürekkep yalamış olanımız iyi kötü bilir. Hayırla anılmaz çoğu zaman. Adı üstünde tek olmak, otoriter, buyurgan olmayı da getiriyor beri yandan. Neredeyse bir kader bu… Tek adam, tek parti hoş çağrışım yapmıyor kişide. Yine terazimizi sağlam kılmak için dönemin koşullarını da aklımızın bir yanında tutarak konuşalım.

Geçen gün Rıfar Ilgaz’ı andım yeniden; “Karartma Geceleri”ni okudum bir daha. Azgın milliyetçiliğin, şoven duyguların, hele bir de ideoloji olup, tüm devlete hâkim olduğu zaman nasıl zalim olacağını bir solcu şair kaçkınlığı üzerinden ansıdım. Bütün bir toplum aydın kişinin üstüne kâbus olmuş çökmüş. Savaş yılları olduğundan geceler karanlık ama esas karanlık ruhlarda! Alman şakşakçılığı, hâlâ İttihat Terakki’den gelen medet umma hali almış başını gitmiş…

Öte taraftan biliyoruz ki, bulanık su, her zaman dinciliğe, sağcılığa, insan sevgisinden yoksun kan emicilere meydan hazırlamış. Aydın, yazar, şair, düşünen kim varsa ya içeri tıkılmış, ya sürgün olmuş… Sürekli sopa yemiş. Haklı olarak korumak, kollamak için canımızı siper ettiğimiz cumhuriyet, en çok ona emek vereni yok saymış, dövmüş. Bu böyle.

Devlet baba denmesi bundan belki! Babadır, döver de sever de, deyip geçelim amma, olmuyor. Baba bir türlü adil davranamıyor, yapısı uygun değil. Siyasette bir baba çıkmış sonra; bu zemini kullanmış, almış yürümüş. Ağzına ne gelirse söylemiş; darağacında can verenler için “Üç üç oldu” demekten geri durmamış, “Sağcılar bana adam öldürüyor dedirtemezsiniz” demeyi zamanında akıl etmiş; “Komünistler Moskova'ya” tezinin bayrağı olmuş. Baba işte, gariban evlatları iyi yetişsin namazında niyazında olsun istemiş. Millet demiş, ezan demiş, bayrak demiş, devlet buyurmuş yani…

Memlekette her iktidar olana “Padişahım çok yaşa” geniş gönüllülüğünü israflı biçimde deyiveren yavrular, dostu anlamış, düşmanı da dövüvermiş. Peki kimdir bu evlatlar acep? Otoriterliğe her döneminde alkış tutan, sıra ona gelince de babalanmayı düstur haline getiren kimdir?

Bu milli görüşün güzel evlatları; milli manevi meselelerde koalisyon kurmamışlar mı acaba çok partili dönemin milli şefiyle? Hatta kimi zaman partisinden aday olup vekil, bakan olmuşlukları da mı yoktur? Darbe sabahı “Allah ordumuza zeval vermesin. Bizi Moskof itlerinden kurtardı” demediler mi yahu? Yanlış mı anımsıyoruz? Bunamadık herhalde…

Şimdi meydanlardan kükrüyor yeni milli şef! Hem de kültürler, uygarlıklar, dinler arası köprü olmuş, Arap aleminde efsane, Millilik kesmeyecek belli, belki de ona Küresel Şef desek daha doğru! Ne farkınız var birbirinizden diye sorsak, haksızlık mı etmiş oluruz?

Bu memleketin bazı evlatları için milli şef de aynı, baba da, imam efendi de, asker ocağı da! Dayak aynı dayak; yiyen aynı döven değişiyor! Solcu partiyim diye sokaklara düşüp, sağdan çakma hali ayıptır, günahtır demesi gereken evlatlar suskun. Onlar hangi babadan korkmakta belli değil... Utanmıyor kimse, yapanın yanına kâr kalıyor. Lakin bizi şaşırtan mili şeften şikâyetçi olandır. Ne çektin ki sen, hangi dayağı yedin de şikâyetçisin?

Kılavuz bulmakta sıkıntısı olan bir halkın iktidarı kimi evlatlarda gaz yapacak o şimdiden belli; ırkçı söylemleriyle ‘Allah Allah’ diye taarruza hazır tosuncuklar beklemeye koyulmuş kaset kurgulamaktalar; Allah başımızdan eksik etmesin ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda’ diyeceğimiz yepyeni ve de küresel bir şef bize kargaları aratmaz halde!

Ne diyelim ki Allah vatana, millete zeval vermesin!

Kurtarın bizi babalar (!)