Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Türkçemizin gözü aydın! Söz dağarımız nur topu gibi bir sözcük daha kazandı: “Musafahalaşma”… AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, seçim sonrası “Türkiye İttifakı” çağrısında bulunurken kullandı bu terimi. Hangi dağda kurt ölmüşse, daha önce “illet ve zillet ittifakı” içinde konumlandırdığı yurttaşların “masafahalaşmasını” istedi birden… Memur-Sen’in düzenlediği konferansta konuşan Erdoğan, 31 Mart seçim sonuçlarını değerlendirirken, “Seçim tartışmalarını geride […]

Türkçemizin gözü aydın! Söz dağarımız nur topu gibi bir sözcük daha kazandı: “Musafahalaşma”…

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, seçim sonrası “Türkiye İttifakı” çağrısında bulunurken kullandı bu terimi. Hangi dağda kurt ölmüşse, daha önce “illet ve zillet ittifakı” içinde konumlandırdığı yurttaşların “masafahalaşmasını” istedi birden…

Memur-Sen’in düzenlediği konferansta konuşan Erdoğan, 31 Mart seçim sonuçlarını değerlendirirken, “Seçim tartışmalarını geride bırakarak ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şarttır. Dönem, kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir” dedi.

Erdoğan’ın beklenmedik bu çıkışı siyaset dünyasında “yeni ittifak arayışları” biçiminde yorumlandı ve doğal olarak en çok da MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi rahatsız etti. Bağlaşıklık denkleminde yeni seçeneklerin ortaya çıkması durumunda siyasal iktidar üzerindeki yönlendirici etkisini yitireceği korkusuna kapılan Bahçeli, “Ülke bazlı, coğrafya tabanlı ittifak olmaz” diyerek “kanka”sının yaklaşımına anında karşı çıktı…

Erdoğan’ın siyaset gündemine taşıdığı ve de çoğu insanın ilk kez duyduğu “musafahalaşmak” ne anlama geliyordu?

Osmanlıca-Türkçe sözlüklere bakarsanız, kısaca “el sıkışma, tokalaşma, kucaklaşma” demekmiş. Ama hepsi bu kadar değil! “Murdar” gibi “musafaha”nın da İslami bir içeriği var. Erdoğan’ın, dilimizde daha yalın ve anlaşılır karşılıkları varken ikide bir İslam şeriatına dayalı kavramları piyasaya sürmesi boşuna değil elbet. Bu tutumun ideolojik bir amaç taşımadığını kim söyleyebilir?

***

Dinci bir sitede “musafahalaşmak”ın İslam dini açısından durumu şöyle açıklanıyor:

“Musafaha, gerek erkeklerin birbiriyle, gerekse de kadınların birbirleriyle karşılaştıkları zaman selamlaşmaları, hal-hatır sormaları, musafaha yapmaları, tokalaşmaları, kucaklaşmaları, birbirlerine güler yüz göstermeleridir. Musafahalaşmak, İslâmî kardeşliğin bir icabıdır. Bu davranışların tamamı sadakadır ve ibadettir. Karşılaşınca musafaha yapmak, kucaklaşmak Peygamberimizin hem sözlü hem de fiilî bir sünnetidir.”

Ne ki yolda karşılaşan iki insanın selamlaştıktan sonra tokalaşması öyle kolay değil! İslamcılara göre “musafahalaşma”nın kuralları var:

“Bu sünneti mü’min erkekler yapabildikleri gibi mü’min kadınlar da yaparlar. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken husus, kadınların kendilerine nikâhı düşebilecek erkeklerle musafaha yapmamalarıdır, bu caiz değildir.”

Başka hangi yasaklar var kadınlar için? Okumayı sürdürüyoruz:

“Kadınlar, musafaha ve kucaklaşma sünnetini cadde ve sokak gibi yabancı erkeklerin görebileceği bir yerde yapmamaya dikkat ederlerse daha isabetli olur. Kadınların karşılaştıkları zaman ve ayrılacakları zaman birbirlerinin yanaklarını öpmeleri mekruhtur.”

Yasaklar yalnızca kadınlar için değil elbet. “Musafahalaşma” sırasında erkeklere yönelik kısıtlamalar da söz konusu:

“Erkeklerin karşılaştıklarında birbirlerinin yüzünü öpmesi İmam-ı Azam ve İmam-ı Muhammed’e göre mekruh ise de İmam-ı Ebu Yusuf’a göre mekruh değildir. Bazı âlimler bu hususta şöyle derler: Eğer yüzünü öptüğü bir kimse bir din âlimi ve takva sahibi bir kimse ise bunda bir mahzur yoktur. Çünkü bunda dinin şerefini korumak vardır. Erkekler ve kadınlar enişteleri, yengeleri, baldızları veya yabancı kadın ve erkekler ile musafaha (toka) yapmamalıdırlar. Bunlar haramdır. Kadınla tokalaşma, kadın genç ve şehvete sebep olabilecek durumda ise haramdır. Ancak şehvet duyulmayacak derecede ihtiyar olan bir kadınla musafaha etmekte bir beis yoktur.”

Şimdi bütün bu açıklamaları okuduktan sonra, ülkemizdeki kadın ve erkeklerin nasıl kucaklaşıp “musafahalaşacağını” çok merak ediyorum doğrusu…

HAFTANIN NOTU

Bunlar gazeteciyse…

Yandaş kanallardan birinde dört şebelek oturmuş, “İmamoğlu geyiği” yapıyor…

Efendim, bu Ekrem İmamoğlu var ya, aslında CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun “projesi” imiş. Kendisi sosyalist olduğu halde, İmamoğlu gibi muhafazakâr birini İstanbul’dan aday gösterterek partisine seçim kazandırmış! Müthiş bir “üst akıl” varmış bu işin içinde!

Sonra efendiciğim, İmamoğlu mazbatasını alıp İstanbul Belediyesi’nde işbaşı yaptığı gün, hani “personel için musakka, kendisi için antrikot hazırladığını söyleyen aşçıyı uyarıp “Böyle olmaz, herkese aynısı olacak” demişti ya, meğer o diyalog tümüyle kurgu ve de “halkla ilişkiler çalışması” imiş!

Aralarında eski bir “PKK itirafçısı”nında bulunduğu bu dört kafadar, sanki televizyonda değil de mahalle kahvesinde gevezelik ediyorlardı! Ömürleri AKP iktidarıyla sınırlı bu “nevzuhur” tiplere “gazeteci” demeye dilim varmıyor…