Dünya’da ve Türkiye’de değişik zamanlarda yapılan “Mutluluk” araştırmalarında yeryüzünün en mutlu ülkeleri sıralanıyor. World Happiness Report araştırmalarının zirvesinde düzenli olarak Finlandiya yer alıyor. Mutluluk listesinin ilk onundan yedisi Kuzey Avrupa ülkeleri arasından çıkıyor.

Peki, “Mutlu ülke” olma şartları nedir?

Onu da öyle açıklıyorlar: Kişi başına düşen milli gelir, özgürlük, sağlık ve sosyal yardım imkânları, yolsuzluk karnesi, eğitim ve alım gücü gibi kriterler yer alıyor.

Gelelim en önemli soruya:

-Mutluluk nedir?

Sözlük karşılığı olarak şöyle deniliyor:

“Bütün özlemlere,  isteklere eksiksiz biçimde ve devamlı olarak erişilmekten duyulan kıvanç durumu… Bir istek ve özlem yerine geldiğinde duyumsanan sevinç!”

Değerlendirmeye alınan 137 ülke arasında Türkiye 2023 Mutluluk Raporunda 106’ncı sırada yer aldı. 2012’de ise 77’nci imiş… Son on yılda 30 basamak birden mutsuzluk dehlizlerine doğru yol almış.  

∗∗∗

Bir de Gallup tarafından 2021’de yapılan “Dünya Duygu Haritası” var. Bu araştırmanın başka ölçüleri bulunuyor. Türkiye öfke duygusunu en çok yaşayan ülkeler arasında ikinci, en stresli ülkeler arasında dördüncülüğü elde etmiş! Bu araştırma da bir de kürsü zaferi var:

“En az gülümseyenler endeksinde birinci ülke!”  

Türkiye’nin yarıdan fazlası, kendisini son on yılda 30 basamak birden mutsuz eden bir iktidara birinci parti olarak 11 seçim zaferi armağan etti.

O zaman “mutluluğun uluslararası ölçüleri” yok denilebilir mi?

Türkiye’de insanlar bilimsel olarak mutsuz olsa bile fiilen mutlular!

Herkesin aklına ilk gelen tespiti yazmadan geçmeyelim:

-Mutluluk görecedir!

12 Eylül haftasındayız ya 1980’lere dönmek istiyorum. O  yıllarda da “çoğunluk çok mutlu” idi. Yaygın anarşi ve terör bir günde bitmişti!!! Demokrasi ve hukuk da öyle…

1 Milyon 683 bin kişi fişlenmişti. 650 bin kişi gözaltına alınmıştı. 230 bin kişi tutuklanmıştı. Cezaevlerinde 300 kişi hayatını kaybetmişti. 48 kişi idam edilmişti.

Ama insanlar “mutlu” idi!..

Nâzım Hikmet’in Abidin Dino’ya sorduğu “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” gibi zorlu bir soruya cevap olamaz ama şunu söyleyebilirim:

-Ben mutluluğun fotoğrafını çektim!

∗∗∗

12 Eylül döneminde başardım bu işi… 1985 yazı idi. Şile’de Ayazmadan Kumbaba’ya doğru uzanan sahil şeridinde bulunan mezarlığın yanında orta halli çadırlardan oluşan yan yana sıralanmış kampinglerin birinde foseptik çukuru yetersiz kalarak taşmış, lağım suları küçük bir göl oluşturmuştu. Lağım gölünden iki üç metre yüksekte bulunan kampingin en önünde yer alan bir çadır sakini masasına kurulmuş sabah kahvesiyle birlikte sigarasından derin nefesler çekiyordu!..

Muhtemelen şöyle düşünüyordu: İstanbul’un en ünlü tatil beldelerinden birindeydi. İçinde ailesiyle kalabileceği bir çadırı vardı. Kampingin haftalık konaklama ücretini ödeyebiliyordu. Uzun kumsalın istediği yerinden denize girebilirdi. Bu kadar olumluluk yanında, lağım gölünden yükselen kokuya pek fazla kafasını takmıyordu!

Uluslararası standartlar Türkiye’ye uymuyor sanki:

-Çünkü bizde mutlu olmak zor değil!