ABD ve Avrupa’nın “çılgın” neocon’ları, BM’nin Rusya ile yaptığı anlaşma kısmını alenen uygulatmayarak tahıl koridoru girişiminin sonunu getirdiler. Ukrayna’dan çıkardıkları tahılın yüzde 38’i Avrupa’ya, yüzde 2-3’ü Afrika’ya gidebilmişken, yeniden “açlık edebiyatı” eşliğinde NATO’yu Karadeniz’e sokmak için el ovuşturuyorlar.

NATO, 11-12 Temmuz’daki Vilnius zirve bildirisinde Karadeniz’i ihmal etmemişti. Metinde “Karadeniz’de güvenlik, emniyet, istikrar ve seyrüsefer özgürlüğünü sürdürmeyi amaçlayan bölgesel çabalara Montrö Boğazlar Sözleşmesi yoluyla verilen desteğin” altı çizilerek, “gelişmelerin takip edileceği, durumsal farkındalığın artırılacağı” ifadeleri yer almıştı. Dikkat çeken ise “seyrüsefer özgürlüğünü sürdürmeyi amaçlayan bölgesel çabalar”, yoksa Montrö’den hazzetmedikleri malum.

Tahıl koridoru 17 Temmuz’da; yani sona ermeden bir gün önce, Ukrayna’nın Kırım Köprüsü’ne geçen ekimden sonraki ikinci saldırısı eşliğinde çöktü. Daha önce de Kırım’a saldırılar için kullanıldığı iddiaları var. Bekleneceği gibi Rusya kuzeybatı Karadeniz’de donanma blokajı ilan ederek yanıt erdi. Ardından mesajını Odessa bölgesinden Romanya sınırındaki Tuna liman kenti Reni’ye uzanan hattı vurarak verdi. Bükreş’in mesajı aldığı, Dışişleri Bakanı Odobescu’nun telaşla ABD’li mevkidaşı Blinken ile temas kurmasından belli.

Ukrayna Savunma Bakanı Reznikov, Kırım’a ve Kırım Köprüsü’ne saldırıları sürdüreceklerini vurguladı. Zelenskiy de Donanma Komutanı Aleksiy Neizhpapa’nın katıldığı toplantıda “tahıl” temalı yeni eylem hazırlığı talimatı verdi. Bunlar arasında Kırım Köprüsü’nde tahribat yaratan sualtı ve deniz İHA’larıyla Novorossisk Limanı’nın vurulması da var. Şimdilik Sivastopol’un güneyinde mürettebatsız botlarla bir Rus devriye gemisine saldırı girişimi oldu ama başarısız sonuçlandı.

Zelenskiy, NATO’ya Karadeniz’e gelip “tahıl koridorunu açma” çağrısı yaptı. İki hafta önce oluşturulmuş NATO-Ukrayna Konseyi, 26 Temmuz’da ikinci kez toplandı. Yayımlanan açıklama ile Rusya’nın tahıl anlaşmasını yenilememesi ve kilit altyapıya saldırıları kınanırken, Ukrayna’ya destek ve teyakkuzu artırma vurgusu yapıldı. Buna göre, Karadeniz bölgesinde istihbarat faaliyetleri artırılacak. Deniz devriye uçuşları, İHA’lar dâhil keşif faaliyetleri güçlendirilecek.

Bulgaristan’ın ekonomik bölgesine bilhassa vurgu yer aldı.”‘Seyrüsefer özgürlüğüne yönelik engellemenin” altı çizilip “müttefik topraklarının her karışını koruma” teması eşliğinde…

PEKİ NE YAPILACAK?

“Rusya’yla doğrudan savaşmayacağız” dedikleri için aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık. Zaten mesele “tahılın” ötesinde. Ukrayna’ya ana silah akışı Hollanda, Almanya ve Polonya limanları üzerinden yapılıyor. Taşımacılık açısından kara yolu ve tren yolunun ötesinde Ren Nehri, Main-Tuna Kanalı ve Baltık rotası da açık. Şimdi Rusya’nın zaten çoğu kendi limanlarına giden tahıl gemilerini batıracağı temasını işliyorlar.

İş ABD askerlerinin konuşlu olduğu Romanya’nın yanında Bulgaristan karasularından geçecek işlere kalkışmaya varır mı? Kim yapacak? Asıl adresi herkes biliyor. Ukrayna ve NATO hesapları, kaynak belirtmeden Türk donanmasının gemileri Rusya’dan koruma taahhüdünü Kiev’e ilettiğini iddia ettiler. Türk yetkililer yalanladı.

Ankara geçen yıl Montrö’ye dayanarak Boğazları iki tarafın savaş gemilerine de kapattı. Salt Rusya donanma gemileri değil, NATO da geçemez. Fakat NATO zirvesinde ekonomik kriz eşliğinde Ankara’nın yeni pozisyonunun dikkatlerini çektiği anlaşılıyor.

En açık dile getiren eski NATO komutanı James Stavridis oldu.  “Parlak” önerisi Karadeniz’e NATO’yu sokup savaş çıkarmak. Yayımladığı makalede ticari gemileri NATO yahut ABD, Britanya ve Karadeniz’deki ortaklarının savaş gemilerinin koruduğu bir senaryo çizdi. Romanya ve Bulgaristan’ın yanı sıra Türkiye’deki NATO üslerinden savaş uçaklarını havalandırmaktan bahsetti. NATO Karadeniz’e girince Putin’in eli kolu bağlanacakmış.

Stavridis, ayıp Twitter’dan, “Montrö Sözleşmesi Türkiye'ye ‘HAYIR’ deme hakkı verdiği için NATO'nun Karadeniz'de tahıl sevkiyatlarına eşlik edemeyeceğini söyleyenler muhtemelen Türkiye'nin İsveç'in katılmasına asla izin vermeyeceğini söyleyenlerle aynı kişilerdir” diye yazdı.

RİSKLİ DENGENİN KARARSIZI

NATO, Kiev’in kaçınılması mümkün görünmeyen yenilgisi karşısında Moskova’yı Odessa’daki yarım kalmış işlere mi zorluyor bilinmez. Türkiye’yi Rusya ile kapıştırma hedefi açık.

Bir yıldır tahıl koridorunu başarı hanesine yazan Türkiye’nin 20 Temmuz’da 87’inci yıldönümü olan Montrö Sözleşmesi’ni davul-zurna ile kutlaması lazım. Ne ki, hassas kamuoyu dışında sessizlik dikkat çekici.

Bu konuda sadece geçen hafta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Tahıl anlaşmasında Rusya’nın masaya getirilmesi gerektiğine inanıyoruz” diyerek “Bunun dışındaki çözümlerin zorlama ve güvenliği de tehlikeye atacak çözümler olma ihtimali fevkalade yüksek” yorumu var.

Ankara’da görev yapmış ve Erdoğan yönetiminin Batı ile bilek güreşine “ilgiyle” yaklaşan eski Hindistan Büyükelçisi Bhadrakumar, Türkiye’yi “yüksek riskli denge oyununun merkezinde duran kararsız devlet” diye anarken, “Türk dış politikası son zamanlarda Rusya'nın hayati çıkarlarını etkileyen incelikli bir ‘Batıcılık’ sergilemektedir” analizi de dikkat çekici.