Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

“Yabancı sözcükler tuzaklıdır” dedik, okurlardan destek ve katkı mektupları geldi. Bu hafta “Dilin Kemiği”nde, Türkçe sevgisini dile getiren iki okur mektubuna yer veriyorum…

∗∗∗

TÜRKÇE SEVGİSİ

“Sevgili Hocam, bir süre ara verdiğiniz yazılarınıza yeniden başlamanız beni mutlu etti.   ‘Dilin Kemiği’ üstbaşlığı altında Türkçe sevgisini işleyen; tümce bozukluklarını, anlam ve anlatım yanlışlıklarını ele alan; bununla da yetinmeyip doğrusunu göstererek dilimizi doğru, güzel, etkili kullanmayı özendiren yapıcı, yol gösterici yazılarınızı ilgiyle okuyorum. Her yazınız ders niteliğinde. Sizi kutluyor, dil yazılarınızı sürdürmenizi diliyorum.

Köşenizin adı her ne kadar ‘Dilin kemiği yok’ deyiminin olumsuz anlamını çağrıştırsa da siz bu deyime küçük bir dokunuş yaparak ‘dilin kemiği var’ demek istiyorsunuz.

Son günlerde televizyon kanallarında siyasilerin, yorumcuların, sunucuların dilinden düşmeyen bir söz var: ‘Revize etmek’. Şöyle tümceler duyuyoruz: “Merkez Bankası enflasyon tahminini revize etti… Deprem veri incelemesinde sonuçlar revize edilerek veriliyor… ASELSAN, 2023 beklentilerini revize etti…”

Daha başkaları da var: Optimizasyon, global, konsept, konsorsiyum, kompanse etmek…  Geçmişte Turgut Özal da sık sık ‘rantabl’ sözcüğünü kullanırdı. Yabancı dillerden (özellikle Fransızca) dilimize sokulan bu sözcükleri duyunca Türkçemiz adına üzüntü duyuyorum. Niçin kullanırlar bu yaban sözcükleri? Dilimizde bunların karşılıkları yok mu? Var elbette. İşte birkaç örnek:

Revize etmek: Düzeltmek, yenilemek, yeniden gözden geçirmek.

Optimizasyon: Uygun duruma getirmek, en iyi şekilde kullanmak.

Global: Genel, bütünsel, küresel.

Konsept: Anlayış, görüş, düzen.

Konsorsiyum: Şirketler birliği.

Kompanse etmek: Karşılamak, yerini doldurmak.

Rantabl: Verimli.

Bu ve benzeri sözcükler; dil duyarlığı, dil bilinci, dil sevgisi olan herkesi rahatsız eder. Fazıl Hüsnü Dağlarca, ‘Türkçem benim ses bayrağım’ diyerek dilimizi yüceltirken, kimileri de yabancı sözcükler kullanmayı yeğliyor.

Yüz küsur yıl önce Ziya Gökalp, ‘Güzel dil Türkçe bize / Başka dil gece bize’ diyerek dilimizi yabancı dillerin etkisinden kurtarmaya, Türkçe sevgisi aşılamaya çabalarken günümüzde yabancı dillerden alınan sözcüklerle “güzel Türkçemizi geceye çevirmek” için çırpınıp didinenlere şaşıyorum doğrusu!” 

Özcan TEMEL/Giresun

∗∗∗

TABELALARDA TÜRKÇE YOK!

“Değerli Attila Hocam,

Yazılarınızı dört gözle bekleyen okurlarınızdan biri olarak, ‘Yabancı Sözcükler Tuzaklıdır’ başlıklı yazınızı da önceki yazılarınız gibi beğenerek okudum. Dil uzmanlığınızı bu yazınızla da kanıtlamışınız.

Değerli Aşut Hocam, Türkçemizin bu durumlara düşürülmesi ve sahipsiz bırakılması, Dil Derneği üyesi olarak beni de sizin gibi çok üzüyor. Cadde ve sokaklarda sağa sola baktığımda, tabelalarda hep yabancı sözcükleri görüyor ve rahatsız oluyorum.

Bizim evin yanındaki bir berberin tabelası / levhası ‘BARBER’ idi. Başka bir yere taşındı, bu kez ‘Barber Shop’ oldu!

Gerçi ‘berber’ sözcüğü de Türkçe değil, İtalyanca ‘berbiere’den geldiği yazılı TDK sözlüğünde ama yüzyıllardır Türkçe Sözlük’e ‘berber’ olarak geçmiş.

Bundan sonraki yazılarınızı sabırsızlıkla bekleyeceğim. Teşekkürler, saygılar...”

Duran AYDOĞMUŞ/Ankara

E. Memur (Dışişleri)

∗∗∗

HAFTANIN NOTU

BİR DE SİZİNLE Mİ UĞRAŞACAĞIZ?

Ankara Anakent Belediyesi, Beşevler’de, Anıtkabir’e 300 metre mesafedeki eğitim bölgesini “ibadet alanı” yapmaya kalkmış! AKP’li başkanlar Melih Gökçek ve Mustafa Tuna döneminde iki kez yargıdan dönen “Anıtkabir alanına cami yapma planı”nın CHP yönetimindeki belediye tarafından da sahiplenilmesi şaşkınlık yarattı! Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Haziran 2023’te “oybirliğiyle” alınan bu karara meslek odaları ve yurttaşlar çok sert tepki gösterdi. Ankara’da günlerdir bu konu konuşuluyor ve özellikle CHP’li Meclis üyelerinin tutumu eleştiriliyor.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, cami planının Anıtkabir arazisine 300 metre mesafede olduğunu söylüyor ve bu karara onay verenlere karşı sessiz kalmayacaklarını, üçüncü kez dava açacaklarını belirtiyor. “500 metre içinde dört adet cami olmasına karşın, Cumhuriyetin eğitim ve bilim yerleşkesine yeni bir cami yapılmak isteniyor. Beşevler’in kalbine 100 bin metrekare beton saplanacak” diye de uyarıda bulunuyor…

Ankara Belediyesi, bu eleştiriler karşısında kendini şöyle savunuyor:

‘’Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oybirliğiyle alınan karardaki alanın Anıtkabir yerleşkesi ve çevresi ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Cami yapılacak alan, Gazi Mahallesi’nde olup zaten halihazırda yerleşimin olduğu bir bölgedir. Anıtkabir’e olan mesafesi de 300 metre değil, 1 kilometreden daha fazladır.’’

Tezcan Karakuş Candan ise Anıtkabir’in yalnızca anıttan ibaret olmadığını söylüyor ve “İki bölgenin ne kadar yakın olduğunu biz biliyoruz, isterlerse birlikte gidip ölçüm yapabiliriz. O bölgede bir camiye ihtiyaç yok” diyor.

Biz de buradan soruyoruz: İki kez yargıdan dönmüş bir konuyu CHP’li bir belediyenin yeniden canlandırarak gündeme getirmesinin amacı nedir? Melih Gökçek’in kötü mirasını sahiplenmek size mi kaldı? Kutsal inançları sorumsuzca sömüren bir iktidarın karşısına, ilkeleri arasında “Laiklik” ve “Devrimcilik” olan bir partiye yakışır biçimde neden çıkmıyorsunuz!

“Cami” denince eliniz ayağınız bağlanıyor, nutkunuz tutuluyor; dilsiz ve devinimsiz kalıyorsunuz! O bölgede yeni bir camiye gereksinim olmadığını söylüyor uzmanlar. Öyleyse bu dayatmaya neden boyun eğiyorsunuz? Bilin ki Cumhuriyete bağlı yurttaşlar, büyük bir öfke duyuyor bu ürkek ve teslimiyetçi tutumunuza.

Cumhurbaşkanlığı seçim yenilgisinden sonra muhalif seçmen zaten burnundan solurken, CHP’nin olup bitenlerden hiç ders almamış gibi davranması, birikmiş öfkeyi daha da büyütüyor…

Ankara’nın eğitim bölgesi olan Beşevler semtindeki Anıtkabir alanına cami yapılmak isteniyor.