Kars’ta Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtı” büyük bir özenle yıkılıyor.

Kars’ta Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtı” büyük bir özenle yıkılıyor. Heykeltıraş Aksoy, sanata karşı yapılan hunharca saldırıyı yerinde izliyor:

-Şu anda iki masum çocuk katlediliyor!

Bir sanatçının böylesi durumlarda neler hissettiğini anlayabilmek kolay değil. Tıpkı bir annenin dokuz aylık hamilelikten sonra acılar içinde dünyaya getirdiği evladının birileri tarafından öldürülmesi gibi bir şey…

Elbette Aksoy sadece kendisini ve eseri için üzülmüyor. Türkiye’nin anlına bir damga vuruluyor Kars’ta: Heykellere savaş açan ülke!

Mehmet Aksoy’un “çocuğum” diye tanımladığı iki parçalı İnsanlık Anıtı, yıkılıyor da başka çocuklar güvende mi?

Bir Göz De Sen Ol inisiyatifi mütevazı bir çaba ile toplumu uyarıyor: Güneydoğu’da öldürülen çocukların sayısı 398’e ulaştı!

Öldürülen tamamına yakını Kürt çocukları oluşturuyor. Bu yüzden de fazlaca tepki çekmiyor.

Sadece en son Diyarbakır Bismil’de öldürülen Halil İbrahim Oruç’un hazin sonu bile insan haklarına saygılı çağdaş bir ülkede, hükümeti istifa ettirecek önemde bir katliama denk düşüyor.

Halil İbrahim’i vuran polislerden biri yerde cansız yatan gencin ağzına yüzüne, büyük bir hınçla tekmeler savuruyor. Göğsünde kurşun yarasına bir de ağzından dökülen dişleri ekleniyor. Yüksek Seçik Kurulu’nun veto kararını düzeltmesiyle birlikte ülke de yapay bahar havası estiriliyor.

Ölenler Kürt olunca, cesetlerin sayıları ilgi çekiyor: Olaylarda 1 kişi öldü!

Sadece sayı… O kadar…

Kars’ta İnsanlık Anıtı yıkılıyor, Bismil’de ölü Kürtler tekmeleniyor. Böylece “İleri Demokrasi”nin özeti ortaya çıkıyor:

-Heykele kepçe, ölüye tekme!


Bir Ermeni vurmak


Batman’ın Kozluk ilçesindeki Gümüşörgü Jandarma Karakolu’nda bir asker kurşunla öldürüldü.

Çatışmada değil…

Eğitimde, tatbikatta değil…

Mayına basarak değil…

Peki nasıl?

En “yakın” arkadaşının silahından çıkan bir kaza kurşunuyla!

Öldürenin kaza ile yaptığına inanıldığından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı bu vahim olayda ölen asker bir Ermeni vatandaşımız: Sevak Şahin Balıkçı!

Bunun bir kaza olduğuna nasıl inanalım?

Kaza(!) tam 24 Nisan’da meydana geliyor. Yani 1915’te Ermeni Tehciri’nin yıldönümünde!??

Sevak’ın annesi Ani ve babası Garebet Balıkçı evlat acısıyla yanan yüreklerine su serpmek için bir araştırma yapılması gerekmiyor mu?

İstanbul her zaman başkenttir

İstanbul 2010 Ajansı önceki gün Topkapı Sarayı’nda bir toplantı düzenledi. Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü İlber Ortaylı’nın da hazır bulunduğu kahvaltıda 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri münasebetiyle saraya yapılan onarım çalışmalarıyla birlikte, İstanbul’da süren çalışmaların bir muhasebesi ortaya konuldu. 2010 Ajansı Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Gürkan’ın sunumundan öğrendiğimize göre 2010 yılında 178 adet restorasyon çalışması gündeme alınmış. Bunlardan 86’sı tamamlanmış, 92’sinde ise çalışmalar sürüyormuş.

İlber Hoca bir öneride bulundu:

-İstanbul sadece 2010’da değil kendiliğinden bir başkenttir. Bu yüzden 2010 bitse bile çalışmalar devam etmelidir. Kültür varlıklarımız Avrupa’nın önerisiyle değil, bizim sahiplenmemizle korunmalıdır!

Ayasofya’daki Bizans kedileri

Topkapı Sarayı’ndaki gezi bittiğinde İlber Ortayla konukları dış kapıya kadar uğurladı. Gazetecilerin “Hocam siz de gelin” ısrarı karşısında Ayasofya ziyareti için şöyle dedi:

-Elin Ayasofya’sında benim ne işim var?

Ayasofya Müzesi Başkanı ve Müdür Vekili Haluk Dursun, müzenin yeni açılan bölümlerini gezdirdi. Yapılan çalışmaların ayrıntıları açıklarken de şöyle dedi:

-Envanter çalışmamız içinde burada yaşayan 16 kedi de yer aldı.

ABD Başkanı Barak Obama İstanbul’u ziyaret ettiğinde bu kedileri ona da tanıtmışlar:

-Bunlar Bizans’tan kalan kediler… Onları da koruyoruz!

Obama uzanıp kedilerden birini sevmiş.

Dursun, burada minik bir ayrıntıyı da açıkladı:

-Obama’nın okşadığı kedinin aşıları bir gün önce buraya gelen ABD’li ajanlar tarafından kontrol edildi!!!