Orta Vadeli Mali Plan’ı (OVMP) değerlendirmeden önce, hem bütçede hem de makroekonominin bütününde kilit bir konuma sahip faiz oranı parametresinin önemine değinmek....

Orta Vadeli Mali Plan’ı (OVMP) değerlendirmeden önce, hem bütçede hem de makroekonominin bütününde kilit bir konuma sahip faiz oranı parametresinin önemine değinmek gerekiyor.

Türkiye’de reel faizler son yıllarda biraz düşmekle birlikte hâlâ yüksek düzeydedir. Yüksek faiz benimsenen büyüme modelinin olmazsa olmaz koşuludur. Bunun sayesinde dış kaynak (sıcak para ve yabancı sermaye) girişi sağlamakta ve ekonomi büyümektedir. Dış kaynak girişi ise döviz kurunun olması gereken düzeyinin altında kalmasına neden olmaktadır. Böylece, yüksek faiz sayesinde hem ekonomi büyümekte hem de kurlar düşük düzeyde kalmaktadır. Bu sonuçlar yüksek faiz politikasının olumlu yansımaları... Bir de bunun olumsuz sonuçları (faturası) var. Yüksek faizle tesis edilmiş düşük kur politikası bir yandan cari açığı tetikleyip yeni üretimi ve istihdamı azaltır ve dış borçlanmayı kamçılar iken, öte yandan bütçe üzerinde daraltıcı etkiler yaratmaktadır.

Bu sonuncusu konumuz açısından önemli ve bu yüzden bunu biraz açmak gerekiyor. Faizlerin yükselmesi, kamu iç borç stokunun çevrilme maliyetini artırıyor. Bu ise yatırıma ve sosyal harcamalara gidebilecek kaynakların erozyona uğramasına (erimesine) neden oluyor. Diğer bir deyişle, kamu hizmeti üretimine ayrılabilecek kaynaklar rantiyelere akmak zorunda kalıyor. Zaten bu nedenledir ki, bu tür bütçelere “IMF bütçesi” deniliyor. Çünkü IMF için aslonan borcun çevrilebilmesi ve faizlerin kesintisiz ödenebilmesidir. Bunun ötesi (kamu hizmetinin üretilip üretilmediği) IMF’yi hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

OVMP bütçe büyüklükleri gösteriyor ki, bütçenin bu görüntüsü bir üç yıl daha devam edecektir. Reel bütçe harcamalarının (kamu hizmeti üretimine ayrılan bütçe kaynakları) göstergesi olan merkezi yönetim bütçesi faiz dışı harcamalarının milli gelir payı dönem boyunca adeta sabitlenmiş (yüzde 18ler civarında) durumda. 2008 yılında bu oranın Orta Vadeli Mali Çerçeve’ye göre yüzde 17.7 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor.

Alt kalemler itibariyle durum daha da çarpıcıdır. Personel, mal ve hizmet alımları ile sermaye (yatırım) giderlerinin milli gelir payları dönem boyunca hemen hemen aynı düzeyde kalıyor. Faiz giderlerinin payında düşüş öngörülmesine rağmen, kamu hizmeti üretimine ilişkin alt kalemlerde bir değişiklik öngörülmemesi düşündürücüdür. Tek istisnası, dönem sonu (2011 yılı) verileridir. Dönem sonunda son iki kalemin payında ufak bir artış olurken, ilk kalemde (personel) küçük bir düşüş öngörülüyor. İlk kez personel giderlerinin milli gelir payı faizin üstüne çıkarken, bu payın 2009’daki düzeyin bile gerisinde kalması dikkat çekiyor. Görülüyor ki, önümüzdeki üç yıllık dönemde “maaş ve faiz ödeme bütçesi” ve “yatırım vizyonundan yoksun bütçe” nitelendirmeleri devam edecektir.

Ancak ilginçtir, OVMP bütçe büyüklüklerinin ve 16 Temmuz 2008 tarihli 2009-2011 dönemini kapsayan Yatırım Genelgesi’nin aksini göstermesine rağmen, hem OVMP’de hem de ardından yayımlanan 2009-2011 dönemi Bütçe Çağrısı’nda eğitim, sağlık ve sosyal nitelikli harcamalar ile bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik harcamalara daha fazla önem verileceğine özel bir vurgu yapılıyor.

Sanırız, söylemeye gerek yok. Faiz dışı fazlanın (FDF) sağlanmasını önemli öncelik sayan bir planın (OVMP) bu sayılanları gerçekleştirebilmesi boş hayalden öteye geçemez. Çünkü bu işin (söz konusu politikanın) mantığına aykırıdır. FDF hedefliyorsanız, kaçınılmaz olarak eğitim, sağlık vb. sosyal harcamalara ayrılan kaynakları faizlere yer açabilmek için kısmak zorundasınız. Niyetiniz aksi yönde bile olsa, bu kaçınılmaz bir sonuçtur.

Nitekim aynı kader bu yılki OVMP’yi de bekliyor. Dolayısıyla emekçilerin ve onların örgütlerinin “kamu hizmeti üreten bütçe” diğer bir deyişle “IMF’siz bütçe” umudu bir başka bahara...