Orta Vadeli Program’ın (OVP) ayrıntılı incelemesinden, iki önemli sacayağına sahip olduğu ortaya çıkıyor. Bunlardan birincisi, iki bakan tarafından daha öncesinde açıklanan Orta Vadeli...

Orta Vadeli Program’ın (OVP) ayrıntılı incelemesinden, iki önemli sacayağına sahip olduğu ortaya çıkıyor. Bunlardan birincisi, iki bakan tarafından daha öncesinde açıklanan Orta Vadeli Mali Çerçeve (OVMÇ):Program’da OVMÇ’nin önemli bir parametrik bileşen olacağı açık bir şekilde ifade ediliyor ( hatırlanacaktır OVMÇ ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirmeyi bir başka yazımızda yapmıştık). Diğeri, 9. Kalkınma  Planı, AB Müktesabatına Uyum Programı ve 60. Hükümet Programı Eylem Planı’ndan oluşan ve Yıllık Program’da gelişme eksenleri çerçevesinde ifade edilen politika öncelikleri ve tedbirleri. Programda bu politika öncelikleri ve tedbirlerinin etkin bir şekilde uygulanmaya konulmaya devam edileceği taahhüdü veriliyor.

Birinci sacayağı OVMÇ, daha önce de ifade ettiğimiz gibi olası bir ihtiyari stand-by’ın altyapısını oluşturmaya yönelik bir belge olarak sunulmuştu. İkinci sacayağını oluşturan yukarıdaki belgeler ise daha önceki yazılarımızda da sıkça vurgulandığı gibi geçmiş stand-by antlaşmalarıyla şekillendirilmiş idi. Bu durumda çok açık bir şekilde görülüyor ki, OVP geçmiş stand-by’larla belirlenen öncelik ve tedbirlerin sürdürüleceği olası bir ihtiyari stand-by’ın adeta kopyası niteliğinde bir belge.

Ancak, bu politikaların geçmişte olduğu gibi sürdürülüp sürdürülmeyeceği ise biraz şüpheli. Nitekim benzer bir kuşku OVP’de de mevcut. Bu yılki OVP’de bir yandan eski OVP’ler de yer alan politikalar virgülüne dokunulmadan kelimesi kelimesine tekrarlanırken, öte yandan bunların sürdürülmeyeceği kuşkusundan olsa gerek satır arasında yeni bir büyüme stratejisine geçileceği ifade ediliyor. Bu ifade şöyle: “İstikrarlı büyümeden büyümeyle istikrara geçişin makro ekonomik çerçevesi oluşturulacaktır.”

Bu yılki  OVP dahil tüm belgelerde öngörülen politikalar istikrarlı büyüme stratejisine dayanıyordu. Strateji değiştiğinde doğaldır ki eski stratejiye dayalı politikalar da değişecektir. Ancak görülüyor ki, bu yılki OVP’de strateji değiştirilmesine rağmen (bu yeni strateji “büyümeyle istikrara geçiş” olarak tanımlanıyor) öngörülen politikalar büyük ölçüde muhafaza ediliyor. Tek önemli değişiklik, enflasyon hedeflerinde yukarıya çekmek suretiyle yapılan revizyondur. Ayrıca hemen belirtelim, bu revizyon yeterli değil. Enflasyon ortamında sürdürülebilir bir büyüme için başka yeni politikaların devreye girmesi gerekiyor. Kaldı ki, bu yeni strateji Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu konjonktüre uygun düşmüyor. Dünya ekonomisinde durgunluk eğilimlerinin egemen olduğu bir dönemde Türkiye ekonomisinin önümüzdeki üç yılda bu yılki OVP’de öngörüldüğü gibi yüzde 5 büyümesi gerçekçi gözükmüyor.

Öte yandan bu program yukarıda da ifade edildiği üzere AB Müktesabatı Uyum Programı’ndaki politika öncelikleri ve tedbirleriyle de uyumludur. Nitekim OVP, bu uyum programı doğrultusunda hazırlanan Aralık 2007 tarihli 2007 yılı Katılım Öncesi Ekonomik Program’la da büyük ölçüde uyuşuyor.

Tüm bu tespitler bize şunu gösteriyor; önümüzdeki üç yılda da Brüksel’e gidecek yol Washington’dan geçecektir.