Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

"Türk resminin ulu çınarı Kayıhan Keskinok’u yitirdik.”

Fırça Sanat Galerisi’nin sahibi Ali Kemal Sancak’tan sabaha karşı gelen ileti böyle diyordu...

Son dönemde ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşuyordu. Ama o denli enerji doluydu ki, kaçınılmaz sonu hiç yakıştırmıyorduk ona. Demek buraya kadarmış...


Kayıhan Hoca, Trabzon Lisesi’nde Resim öğretmenimdi. Ama yalnız o kadar değil. Estetik duygusunun yanı sıra, soru sormayı, kişilikli olmayı, yaşama eleştirel bakmayı, dik durmayı da öğretmişti bize. 1923 İzmir doğumluydu ama adı Trabzon’la bütünleşmiş / özdeşleşmiş bir insandı. 92 yaşında olmasına karşın, fırçayı elinden bırakmamış, Çankaya’daki atölye/evinde son nefesine değin resim yapmaktan vazgeçmemişti. Resimlerinin öykülerini anlattığı “Siyah Beyaz Anlayışın Şiirine Ulaşmak” adlı son kitabı ise yeni yayımlanmıştı…

Bedri Baykam, Süleyman Saim Tekcan, Veysel Günay, Yalçın Gökçebağ, Zahit Büyükişliyen, A. Celal Binzet, Osman Akbay gibi tanınmış ressamların hocası olan Keskinok’un, figürü önceleyen bir resim anlayışı vardı. Renk seçimi de en az kompozisyon kadar önemliydi onun için. Yaklaşık altmış yıl önce, Trabzon’daki tarihi Yeşilyurt Oteli’nin lokantasına yaptığı duvar resimlerini anımsıyorum. Yöre kültürünü yansıtan büyük ölçekli kompozisyonları çok etkileyiciydi. Mitolojinin yanı sıra yerel/folklorik motifler, Karadeniz düğünleri, atlar, takalar ve Nâzım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı”ndan sahneler, onun en çok işlediği konular arasındaydı. Canlı ve devingen biçemiyle yarattığı tablolar belleklere kazındı.

Kayıhan Keskinok, alışılagelmiş öğretmenlerden çok ayrı bir kişilikti. Trabzon Lisesi’nin Resim Atölyesi’nde bize klasik müzik dinletir, sonra da dinlettiği bu müziğin resmini yapmamızı isterdi!

1961 yılında kendisiyle “sıradışı” bir söyleşi yapmış ve bunu Hâkimiyet gazetesinin “Sanat Sayfası”nda yayımlamıştım. Ne zaman bir araya gelsek, hep bu söyleşiden söz ederdi. Geçen yıl atölyesinde ziyaretine gittiğimde, büyük bir coşkuyla Gezi direnişinin resimlerini yaparken görmüştüm onu.

Son sergisini, 92. doğum günü olan 26 Ocak 2015 tarihinde, Fırça Sanat Galerisi’nde “Diriliş” adıyla açmıştı. “Gezi” direnişçilerine ve emekçilere adadığı bu sergi için kaleme aldığı “manifesto”da şöyle demişti:

“Dünyada eşi benzeri bulunmayan büyük gençlik hareketinin, sonu ölümlerle ve sakatlıklarla dolu acı anıları, cumhuriyetimizin önüne çekilen barikatların yıkılışı, ‘Diriliş Sergisi’nin simgesi oldu. Ülkemizin ıssız bir köşesindeki çobanın, ürettikleri ellerinde kalan köylümüzün, yerin yüzlerce metre altında aydınlığı üreten madencilerimizin, doğal kaynakları ve haklarını korumak için günlerce yol tepen emekçilerimizin daha özgür, daha eşit bir yaşam özlemlerini ve bilinçlenmesini simgelemektedir ‘Diriliş’.”

* * *
18 Nisan gecesi yaşama gözlerini yuman Kayıhan Keskinok, 21 Nisan günü Kocatepe Camisi’nden son yolculuğuna uğurlandı. Cami avlusu, onu uğurlamaya gelenlerle dolup taşmıştı. Öğrencileri ve meslektaşları, Türk bayrağına sarılı tabutu başında saygı duruşunda bulundular.

Kayıhan Keskinok, 1950’li yıllarda Görele'de öğretmenlik yaparken tanıştığı Neriman Hanım'la evlenmişti. Hoca'mızın Karadeniz sevgisi, hem eşinin memleketinden, hem daha sonra uzun yıllar Resim ve Sanat Tarihi öğretmenliği yaptığı Trabzon Lisesi'yle bütünleşmesinden kaynaklanıyordu. Usta ressam, 2005 yılında ölen eşinin Gölbaşı'ndaki gömütü yanında toprağa verildi.

Resim yeteneğini küçük yaşta keşfettiği Bedri Baykam, duygulu bir konuşma yaptı hocasının gömütü başında. "Amca" diye hitap ettiği Kayıhan Keskinok’un, hepimizin yaşamına kattığı değerleri vurgulayarak, “Sanatı, felsefeyi ve kitabı hayatımıza o soktu; bizi ileri ufuklara taşıdı” dedi.

ODTÜ Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü’nde öğretim üyesi olan büyük oğlu Çağatay Keskinok ise duygularını şöyle dillendirdi: “Ben yalnız babamı değil, en yakın yoldaşımı yitirdim. Babam 92 yaşındaydı ama yaşlanmadan öldü. Dilerim, dünyanın bütün çocukları, babalarını 92 yaşına kadar görebilirler…”

Çağatay Keskinok, törenden sonra sevindirici bir haber verdi bana: "Bu acı günde üzüntümü hafifleten bir girişimi paylaşmak istiyorum. Babamın adını taşıyan bir vakıf ve müze kuruyoruz. İlk ve önemli adımı attık; Çankaya'da Mimarlar Derneği'nin bulunduğu Cinnah Caddesi üzerindeki tarihi binadan 300 metre kare alana sahip bir daire satın aldık. ‘Kültür varlığı’ olarak tescil edilmiş bu yapıdaki müzede babamın adını yaşatacağız.”

Kayıhan Keskinok’i sevenlere bir başka güzel haberimiz daha var: Usta’nın anısına 29 Mayıs’ta İstanbul’da görkemli bir sergi açılıyor. Adı, büyük olasılıkla “Veda” olacak ve Ziraat Bankası’nın Tünel Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşacak...