Demokrasi dediğimiz pek matah olmayan düzenin yürüyebilmesi için ‘sandık’ asgari koşuldur ama asla yeter koşul değildir. Barajlar, medya baskısı, her tür hukuksuzluk, devlet olanaklarının kullanılması, hazine yardımının adil dağıtılmaması ve ‘ifade özgürlüğü’ üzerindeki baskılar alt alta gelince, zaten sağlıklı, güvenli bir seçim hayal oluyor. Buna karşın pazar günü önemlidir, ortaya çıkacak sonuç bir kırılma yaratacaktır, kesin.

‘Siyasal İslamcı’dan ‘demokrat’ olabileceğine anca saf liberaller inanır ve peşine düşer. Öğretisi gereği seçime, halk iradesine inanmayan bir kültürün, demokrasi öncülüğüne koyulması saçmadır. Buna karşın, demokrasiye inanan kimse, bu fikrin ifade edilmesi gereğini bilir ve açıktan meşru zeminde mücadele eder. Elbet ‘Siyasal İslamcı’ salt sandık konunca demokratik yarış olduğunu sanacaktır. Bu bile ileri adımdır onun için. Oysa diğer koşullar oluşmayınca sandıktan sadece despot liderler çıkar.

Asıl sorun; milliyetçilik/dincilik hamasetinin kuyruğuna takılan sosyal demokrat/sosyalist partilerin söylemidir. Baskın biçimde üstümüze çöken gerici, yobaz, ırkçı söylem bu biçimde etki alanını genişletir ve sahici siyasal seçenekler ortadan kalkar. Elbette siyaset günlük, hızlı değişim ve uyum gösterme gereği içeren bir alan. Lakin burada özgün ve farklı olmadıkça kimlikler silikleşir, toplum kolay olanı seçer. O da bolca milliyetçilik ve dincilik içeren sağcılığın işine yarar.

Şu soru haklıdır: “Bu seçim zorbalığın aşılması için son olanak. Muhalefet bu engeli aşmak için oyunu kuralına göre oynamasın mı?”

Alabildiğine hırçın, zalim ve suçluluk ruh haline sahip buyurgan biri ne hukuk tanır, ne kural, ne etik değer. Elbet karşısına dikilenler de oyunu kuralına göre oynama gereği duyar. “Sahiden tesirli olmak mümkün müdür bu yolla?” diye sormak, düşünmek hakkımız. Yani: “Daha çok türban savunusu yapmak, daha çok imam hatip açacağını savlamak, Diyanet vesayetine itiraz etmemek, her yerde din vurgusunda bulunmak istenilen sonucu doğursa bile, bu yolla amaca ulaşmış olur muyuz?” bunu iyi tartmalıyız. Benim yanıtım net: “Hayır!”

Yıllardır gericilik, irtica sorunuyla boğuşan bir toplumuz. Sermaye bu güruhun serpilmesi ve sosyalistlerin yok edilmesi için elinden geleni yaptı. Askerin suç ortaklığı belgeli! Şimdi ortaya çıkan canavara kurban yetişmiyor. O yüzden patronlar dertli. Açıktan söylemeseler bile, fısıltıyla “Nasıl kurtuluruz bunlardan?” diye soruyorlar. İlk kez somut umut ortaya çıkınca da bir heyecan aldı hepsini. Seçim bu yüzden de önemli. Yarattığı canavardan kurtulmak isteyen sermaye için belki son olanak bu!

Benim seçim tahminim çok yalın. Sona doğru gidilen bir süreç başlayacak ‘Siyasal İslamcılar’ için, fakat yerine laik, eşitlikçi, demokrat bir seçenek gelmeyecek. Bir ara dönem olur bu. Kürt siyasal hareketinin de bu araziye uyum sağlayacağını tahmin ediyorum. Kitle partisi olmak kıvraklık gerektiriyor çünkü. Diyeceğim; neoliberal siyaset, yeni biçimiyle boy gösterir. Kaybedeni bellidir bu seçimin. Ama kimin kazandığını çok tartışacağız. Erdoğan artık bu büyük ülkeyi taşıyamaz, taşımamalıdır. Önce sıradan bir cumhurbaşkanı olur… Sonrasını görürüz.

Peki, ne yapmalı?

Bu seçimi Kılıçdaroğlu ve Demirtaş iyi götürdü bence. Bahçeli geleneksel tabanına hâkim görünüyor. Önce bu iyice çığırından çıkmış, kibirli iktidardan kurtulmak gerek. Sonra “Birleşik Haziran Hareketi” oyun kurucu olmak için çabalamalı ve müdahil olmalı siyasete. Bu kolay değil. Ancak “Gezi” taleplerini hiçbir düzen partisinin karşılama olasılığı yoktur. Başka türlü söylersek; verilen tüm oylar ödünçtür, bu durum acıklıdır. (Kılıçdaroğlu’nun Derviş hamlesi, siyaset eskisi İlhan Kesici’den medet umması trajik. Demirtaş’ın “Elhamdülillah Müslümanım” diye kürsüden haykırması, “Yetmez Ama Evet”çilerle ve şeriat sevdalılarıyla yol arkadaşlığı etmesi de öyle!)

Diyeceğim; yazık ki “sandık fetişizmi” sahte bir algı yaratıyor. Oysa hepimizin daha özgür, eşit bir dünya arzumuz diri biçimde duruyor. Bunu devrimci bir siyaset karşılayabilir ancak. Bir yerden başlamak lazım… Bu pazar işe koyulalım ama asla kanmayalım. Zira yol umduğumuzdan uzun…