Of ya… Tam yazıyı bitirmiştim. Yazıya başlamadan önce de çok zorlanmıştım. İnce ince oturup oya gibi işlemiş, kırk yılın başında gündemden bağımsız güzel bir şeylerden bahsetmiştim keyifle. Ama ne zaman ki yazıyı mailleyeceğim bir haber geldi. Şu anda saat 14:00, bir saat sonra yolsuzlukla itibarları kirletilmek istenilen dört büyük Bakanımızın Yüce Divan oylaması var. İşte tam bu oylamadan 1 saat önce şu haber bültenlere düşüyor:

17 Aralık yolsuzluk soruşturmasından bu yana ‘hain‘ listesini epey genişleten Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, doğum kontrolünü de ‘ihanet‘ diye niteledi. Erdoğan, ”Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler” dedi… ABOV! İster istemez gülüyorum. Sonra doğum kontrolü lafına ayrı bir kopuyorum. Daha sonra da haberin devamını okuyorum:

Bir düğünde (kesin fakir, halktan birisinin düğünüdür, çok da mütevazı bir törendir diye düşünüyorum) nikâh şahitliği yapan Erdoğan, söze artık üçün de ötesine taşıdığı çocuk yapma tavsiyesiyle başladı: ”Beypazarı’ndan bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki; bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim…”… Evet gördüğünüz gibi büyük usta, uzun usta, büyük adam, son halife, Osmanlı’nın dibi, adam gibi adam, artık ne isterseniz deyin, en doğru yerde yine en doğru kelimeleri seçiyor. Söz konusu bizim milletimizin geleceğiyse, bunu uzun adamdan, dev ustadan, kurabiye adamdam başkası daha iyi bilemez. Çünkü o cumhurun başı. Halkının oylarıyla, milletinin oylarıyla herkesi kucaklamaya, gerektiğinde de yaramazlık yapanları kucağından atmaya, atmasa bile sallamamaya başlayabilmeye malik. Her şeyi görmese de her şeye karışması onun en doğal hakkıdır. Çünkü milletin başı, adeta davranışları ve yaşamıyla o milletin rol modeli olmalıdır kendisi. Böyle büyük bir görev karşısında eğilmez, sağa dola bakmaz, kendisinden başka kimseyi dinlemez. Çünkü hepimiz biliyoruz ki büyük ve beton kaplı yeni Türkiye’yi bu gelişim ve uygarlık ve beton tozu yolundan, davasından vazgeçirmek isteyecek, zamanında aynı kaptan yemek yediği, dostları bile olabilir. Bir zamanlar toy bir kalfayken sevdiği abileri ve ablaları bile kendisinin arkasından iş çevirebilecek tıynette insanlardır. Ben bir tek kendisinin ahlakına güveniyorum. Önce beyefendi, sonra kendim, sonra da Bilo. Hayat görüşüm bu, aksini diyen bölücülük yapmasın lütfen, tamam mı?

Neyse, nereden nereye, eskiden beyefendi kürtaja, doğaya, insana, özgürlüğe, eşitliğe karşı duruşuyla bilinirdi. Az çok kavramsal değerler. Yani kürtaj dediğiniz zaman aklımıza bir organ gelmiyor. Doğa dediğimiz şey ise ülkemizi geriletmek için öne sürülen bir saçmalık. Ormana ne gerek var, yol kenarı süslerini yeniliyoruz Allah’ın izniyle yılbaşında İstanbul çiçek gibi olacak o yol kenarındaki duvarlardan sarkan çiçeklerler… Lafı uzatmayayım, yine kavramsal gibi görünen ama bu kez içinde çok daha değişik bir yaklaşım bulunan bir atardı bu. Beyefendi neredeyse ilk kez “erkeklere” sitem ediyor gibiydi. Doğum kontrolünde işi kadına bırakmayan bir nesil olarak ecdadımızdan böyle gördük. Hem doğum kontrol alan kadın nedir öyle, hayat kızı gibi… Neyse üstat bu kez erkeklerin en hassas noktasına lazer güdümlü füzeyi bıraktı. Konuyla ilgili şaka yapılacak kelimeleri yan yana bırakıyorum, siz daha komiklerini yapabilirsiniz.

Kelimeleriniz: Prezervatif, usta, büyük, Türkiye, orası, apış, yasak, doğum, irade, kontrolü, yasak, milli, evlat, seninki, ufaklık, şapka, gondom, kaput, akacak, israf, beyin.

Yeni Türkiye’ye yeni bir şapka kanunu şart.