Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Türkçenin “yazım imleri” arasında yer alan düzeltme / inceltme işaretine (^) halk arasında “şapka” deniyor. Bir ara kimileri, “Şapkalar kalktı, Türkçemiz bozuldu!” diye tutturmuştu. Gerçekle ilgisi olmayan bir söylemdi bu. “Şapkalar” kalkmamış, bu konuda sadeleşmeye gidilmişti. Daha önce Arapça-Farsça kökenli her sözcüğün üzerine gelişigüzel kondurulan inceltme iminin kullanım alanı daraltılmış, gereksiz olanlar ayıklanmıştı.

Yeni Yazım Kılavuzu’na göre artık nispet eki olan i”lerin üzerinde düzeltme imi kullanılmıyor. Örnek: Ahlaki, askeri, iktisadi, milli, siyasi vb.

Türkçeye başka dillerden girmiş sözcüklerdeki ünlülerin üzerinden de düzeltme imleri kaldırılmıştır. Örnek: Adil, acil, asi, alet, bade, dava, divan, nazik, şair, veda... Bu sözcükleri artık “şapkasız” yazıyoruz.

Ama yazılışları aynı, okunuşları ve anlamları ayrı olan adem-âdem / adet-âdet / alem- âlem / mani-mânigibi sözcüklerin yazımında anlam karışıklığına yol açmamak için düzeltme imi kullanılması zorunludur.

Ayrıca /k/ ve /g/ ünsüzlerinden sonra gelen /a/ ve /u/ ünlülerinin üzerine de inceltme imi koymak gerekiyor. Örnek: Dergâh, rüzgâr, dükkân, kâgir, kâğıt, kâtip, kâse, Kâbe, Hakkâri.

“ŞAPKA”YI ABARTANLAR!

Tabii, bu düzeltme imi konusunda ipin ucunu kaçıranlar da oluyor! Bazen hiç gerekmeyen yerlerde abartılı “şapka” kullanımına tanık oluyoruz.

Daha önce BirGün’de birkaç kez ele aldığım bu konuya yeniden değinme gereğini duymam, gazetemiz yazarlarından Uğur Kutay’ın şu mektubundan dolayıdır:

“Değerli Attila Hocam, merhaba;

Levent Köker’in artigercek.com’da yayımlanan bugünkü (21 Kasım 2023) yazısını gördünüz mü? 

Levent Hoca, hangi harflerin uzatılarak ya da inceltilerek okunacağını gösteren şapkayı (^) öyle abartılı biçimde kullanmış ki yazının üçte birine ulaştığımda durup birkaç dakika dinlenmek zorunda kaldım. 

‘Kar’ ile ‘kâr’ ya da ‘hala’ ile ‘hâlâ’ arasındaki ses farkının önemli olduğunu düşündüğümde ben de şapka kullanıyorum. Ama ‘lakin’ yazarken şapka aklımın ucundan bile geçmiyor. Oysa Köker, neredeyse takıntılı bir tavırla, sanki sürekli ‘Acaba şu sözcükte de şapka kullanabilir miyim?’ diye sorarak yazmış yazısını... Öyle bir abartı ki, okurken dikkatimi bir türlü şapkalardan alamadığımı fark ettim. Başlangıçta biraz oyun gibiydi; ‘yani’yi ‘yaaani’, ‘var olan’ı ‘vaaar olan’ şeklinde hınzırca abartarak okuyordum. Ama dediğim gibi, yazının daha yarısına ulaşamadan yorulduğumu hissettim. 

Bir de Levent Hoca yazıyı yazarken tüm dikkatini şapkalara yoğunlaştırdığından olsa gerek, çok sayıda yazım yanlışı yapmış: ‘Bir halkın mareni’ (‘kader’ yerine ‘maren’ yazmasına bakılırsa, benim gibi F klavye kullanıyor), ‘kez’ yerine ‘kes’, ‘gerektiği’ yerine ‘gerekitği’, ‘korkmak’ yerine ‘kormak’, ‘kabul’ yerine ‘kabû’ (hem de aynı tümce içinde: ‘kormak zorunda kalması kabû edilemez’), ‘için’ yerine ‘içil’, ‘her şey’ yerine ‘herşey’ ve daha niceleri…

Neyse, ben daha fazla uzatmayayım. Linkteki yazıyı aşağıya da ekliyorum:

https://artigercek.com/makale/hem-dayanisma-hem-ayrimcilik-hem-insan-onuru-hem-toplama-kampi-273775

Selam ve sevgiler.

Uğur Kutay”

ÇAĞDAŞ YAZIMDAN UZAKLAŞMA

Prof. Dr. Levent Köker’in “şapka” takıntılı bu yazısı beni de çok yordu doğrusu. Sayın Köker’in çağdaş yazım biçimini yok sayma saplantısı nereden kaynaklanıyor, anlayamadım…

Düzeltme / inceletme imi konusunda yukarıda genel bilgi verirken “ahlaki, insani, siyasi” gibi sözcüklerdeki nispet ekinin şapkasız yazılması gerektiğini belirtmiştim. Ama Levent Bey, güncel Yazım Kılavuzu’na aldırmayarak bu sözcükleri “ahlâkî, insanî, sîyasî” biçiminde yazıyor.

Bu kadarla kalsa iyi! Bakın daha hangi sözcüklerin “imla”sını kendi kafasına göre değiştirmiş:

âlim, bâzı, beşerî, beşerîyet, beyân, cereyân, dâhil, dikkât, dünyâ, fizikî, hattâ, hayât, hayâtî, hükûmet, ibâret, iddiâ, ilâç, îlân, İsrâil, istisnâ, işâret, işgâl, izâfî, kabûl, medenî, mes’ele, meşrû, mücâdele, müktesebât, nihâî, pervâsızlık, sâhip, siyâset, tabiî, tâkip, vâr olma, veyâ, yâni…”

İnsaf yahu, Türk Dil Kurumu bile şapkasız yazıyor bu sözcükleri! Siz Türkçeyi Tarsus Amerikan Koleji’nde mi öğrendiniz?

∗∗∗

HAFTANIN NOTU

Yakışmıyor!

Ankara’da birçok sanat topluluğu, etkinlik yapacak salon bulmakta güçlük çekiyor. Var olan salonlar da ticari amaç gütmeyen etkinliklere parasız verilmiyor.

Hadi özel işletmeler neyse de belediyelerle kimi meslek örgütlerinin de aynı yolu izlemeleri çok can sıkıcı! Sözgelimi Çankaya Belediyesi’nin Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, Ankara Barosu’nun Eğitim Merkezi’nde ya da Mülkiyeliler Birliği’nin Kültür Merkezi’nde toplantı düzenleyebilmeniz için para ödemeniz gerekiyor. Halka açık düzenlenen kültür-sanat etkinliklerinin kamusal nitelik taşıyan kurumlarca desteklenmesi gerekirken salon için para istemelerini yakışıksız buluyoruz. Hele de ilerici kimlikleriyle tanınan kurumların bu yola başvurması daha da üzüntü verici…