Ülkemiz bu hafta sonu yeniden sandığa gidiyor. Seçimlerin performansına bakılırsa, “Bu ülkede şahane bir demokrasi var” denilebilir:

-Ne kadar çok seçim yapılıyor!

AKP’nin tek başına iktidara geldiği 2002 yılından bu yana her seçimle demokrasi ortamından biraz daha uzaklaşıldı! Demokrasiye dönebilmek içinse -yakın tarihimizin bir kadersizliği olarak- sürekli sağ partilerden medet umuldu.

***

İlk demokrasi “şampiyonumuz” Demokrat Partiydi. 1950 yılının 14 Mayıs’ında iktidara gelir gelmez, fikir özgürlüğüne saldırdı. Kendisinden farklı düşünen herkesi hapse attı.

Süleyman Demirel (1960’lar 1970’ler), Turgut Özal (1980’ler), Tansu Çiller (1990’lar) gerçek demokrasinin yanından bile geçmediler.

En büyük hayal kırıklığını ise 2000’li yıllarda Recep Tayyip Erdoğan yarattı. Çok fazla müttefiki vardı. Önce teker teker, daha sonra ise toplu olarak müttefikleri ile köprüleri attı.

Türkiye’deki siyasi sağ ile demokrasi bir türlü barışamadı! Sağın hürriyet talebi yalnızca kendileriyle sınırlı kaldı. İletişim Yayınlarından çıkan “Türk Sağı: Mitler, Fetişler, Düşman İmgeleri” adlı kitapta, sağ siyasetin neden demokrasiyle bir bağ kuramadığını ortaya koyuluyor. Türk sağcılığı kitlelere ulaşırken, korkular yaratıyor, nefret ve öfke temaları üzerinden düşman portreleri ve komplo teorileri üretiyor.

Böylesi bir ideolojik ambardan demokrasi çıkması mümkün mü?

Türk sağı ideolojisi gereği kullanmadık değer bırakmıyor. Çok eskiden de böyleydi. Günümüzde de değişmedi.

Bunun en düşük seviyedeki onlarca örneğini ise en son 14 Mayıs 2023 Milletvekili Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanı Seçimi propaganda döneminde gördük. Önceden verilen sözler, ilkeler falan hak getire…

***

Cumhurbaşkanı adayları arasında bulunan Sinan Oğan’ın 14 Mayıs öncesiyle sonrası arasındaki yüz seksen derecelik açı farkı şaşkınlık yarattı.

Oysa şaşılacak bir şey yok. Netice itibarıyla Oğan da bir sağcı. Daha önce önemseyerek ön plana çıkardığı Atatürk Cumhuriyeti İlkeleri, AKP iktidarının tahribatı vb. gibi konuların hepsinin üzerinden tek adımla atlayarak “tek adam” rejiminin yanına konuverdi!

Açık olarak görülüyor ki, Türkiye’de sağın demokrasiye ihtiyacı yok!

Kimin veya kimlerin var?

En başta emekçilerin demokrasiye ihtiyacı var. Kadınların, çocukların, insanca yaşamak isteyenlerin ihtiyacı var.

Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde adayların vaatlerine bakarak ülkeyi nasıl bir geleceğin beklediğini görebiliyoruz.

Recep Tayyip Erdoğan askeri giysiler içinde savaş aparatları arasındaki pozuyla, barışın yanından bile geçmeyeceğini aleni olarak ortaya koyuyor.

Kemal Kılıçdaroğlu ise tam tersini savunuyor:

-İş! Ekmek! Hürriyet!

Bu seçimin ekseni kendiliğinden ortaya çıkıyor:

-Savaş mı Barış mı?