Çet olayı ile ilişkisi bulunmayan ancak Çağatay Aksu’nun ortağı olan B.A.Y.’nin dosyaya giren ifadesi davanın her aşamasında skandallar yaşandığını ortaya koyuyor. Şule Çet’in öldürülmesine ilişkin, Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve Çağatay Aksu ile Berk Arand’ın tutukluluk haline karar verilerek, 15 Mayıs’a ertelenen dava skandallar nedeniyle gündemden düşmüyor. Karartılan deliller Sanık avukatlarının savunmalarının yanı […]

Çet olayı ile ilişkisi bulunmayan ancak Çağatay Aksu’nun ortağı olan B.A.Y.’nin dosyaya giren ifadesi davanın her aşamasında skandallar yaşandığını ortaya koyuyor.

Şule Çet’in öldürülmesine ilişkin, Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve Çağatay Aksu ile Berk Arand’ın tutukluluk haline karar verilerek, 15 Mayıs’a ertelenen dava skandallar nedeniyle gündemden düşmüyor.

Karartılan deliller

Sanık avukatlarının savunmalarının yanı sıra Adli Tıp’ın “göremediği” deliller kamuoyunda tepki toplamaya devam ediyor. Olaydan hemen sonrasına ilişkin yeni görüntüler ise sanıkların delil kararttıktan sonra ofisten ayrıldıkları şüphesini güçlendiriyor.

Habertürk’ten Fevzi Çakır’ın edindiği kamera kayıtlarında; sanıkların saat 03.50’de “düştüğü” belirlenen Şule Çet’ten 18 dakika sonra yani 04.08’de ofisten çıktıkları, telaşlı ve ayakta duramayacak kadar sarhoş oldukları anlaşılıyor. Burada sorulması gereken önemli bir soru var: “Biri bulunduğunuz yerde, pencereden atlayıp intihar etse, birkaç dakika içinde aşağı mı koşarsınız yoksa 20 dakikaya yakın oyalanır mısınız?”

Dosyada orataya çıkan her yeni bilgi ile sanıkların çelişkili ifadeleri “zorla alıkoyma”, “tecavüz” ve “cinayet” suçlarının ayrı ayrı işlendiğine dair somut ipuçlarını anlatıyor. Öte yandan soruşturma aşamasında, güvenlik birimleri, adli makamlar ve uzman kurumların yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getiremedikleri de görülüyor.

Skandalların sonu yok

Sorumluluğun yerine getirilmediğine dair önemli bir bilgi daha ortaya çıktı. Olayla ilişkisi bulunmayan ancak Çağatay Aksu’nun ortağı olan B.A.Y.’nin dosyaya giren ifadesi davanın her aşamasında skandallar yaşandığını ortaya koyuyor. B.A.Y. 11.10.2018 tarihinde başvurulan ikinci ifadesinde savcı ile birlikte çöpleri karıştırıp delil aradıklarını söylüyor.

Olay yerinde uzman kişilere yaptırılması gereken işlemlerin bir savcı tarafından sanık yakınlarına yaptırılması hayret verecek cinsten. B.A.Y. olanları şöyle anlatıyor: “…Büromun anahtarı Çağatay’da bulunur… Olay günü sabit telefondan arandım, açtığımda tanımadığım bir kişi ‘Büronuzda cinayet işlendi’ dedi. Ben de yola çıktığımda cep telefonumdan Çağtay’ı aradım, ne olduğunu sordum, yanımızdaki kız arkadaş intihar etti dedi. Ancak Şule ÇET’i ben de tanıdığım halde bana Şule’nin ismini söylemedi.“

İzler çok dikkat çekici

Berk Aksu’yla da telefonla görüştüğünü söyleyen B.A.Y.’nin ifadesinde önemli detaylar var:

“Karakola geçtiğimizde polisler Çağatay’ın sağ ön kol iç kısımdaki izlerini sordular, o da ‘Şule’yi tutmak için oldu’ dedi. Bahçeye çıktığımızda kendisine izlerinin nasıl oluştuğunu gerçek mahiyetini anlatmasını istedim, o da bana Şule’yi tutarken olduğunu söyledi. Ben de kollardaki izlerini gördüm. Sağ ön kolun iç tarafında 2 tane dirsekle bilek arasında kanamalı olmayan ancak derilerin soyulduğu belli olan izler vardı, tırnak izleri olup olmadığını bilmiyordum.”

Savcı, sanık arkadaşına delil aratmış

B.A.Y.’nin ifadesinde savcı ile ofiste araştırma yapıp çöpleri bile karıştırdığına dair bilgiler de şu şekilde yer alıyor: “Ben savcı ile birlikte ofiste bulunduğum sırada ofiste içki şişesine rastlayamadım. Ayrıca kirli bardak da yoktu ancak mutfakta bulaşıkta temiz bardaklar vardı. Savcı ile birlikte çöpleri dahi karıştırdık ancak şişelere rastlamadık…”

2 şüphelinin de arkadaşı olan şahısla yapılan “olay yeri incelemesini” sadece ciddiyetten uzak olarak tanımlamak yeterli değil!

Soruşturmadaki aksaklıklar üzerine Başsavcılık sürece müdahale etmişti. Sanıklar için ilk etapta tutuklama talebinde bulunulmaması, hayati önemdeki numunelerin İstanbul Adli Tıp Kurumu’na geç gönderilmesi ve dosyada istenilen hızın sağlanmaması gerekçesiyle soruşturma dosyası Savcı Albuz’dan alınıp, Hüseyin Koca’ya verilmişti.