Ulusal Futbol Takımımızın başarısı ile ülkece ihtiyaç duyduğumuz sevinci çarşamba günü yaşadık. Bir an olsun, Anayasa Mahkemesi kararını, türban çatışmasını, parti kapatma davasını...

Ulusal Futbol Takımımızın başarısı ile ülkece ihtiyaç duyduğumuz sevinci çarşamba günü yaşadık. Bir an olsun, Anayasa Mahkemesi kararını, türban çatışmasını, parti kapatma davasını, Tayyip’in bağrışları ya da Ergenekon için yapılan çağırışları unuttuk!..

Artan enflasyon, yaklaşan ekonomik kriz, gıdanın pahalanması ve de elektrik/benzin zamlarını aklımıza bile getirmedik!…

Böylece iktidarların istediği de oldu... Yani, kendi gerçeklerimizle ilişkimizi bir süre de olsa kestik… Futbolun amacı da bu değil mi?!..

Halkları avutmak, iktidarları rahatlatmak!..

•••

Son dakika golü ile “abartılı” da olsa sevinmekte haklıyız!.. Çünkü ilk maçı kaybetmiştik. İkinci maç da İsviçre ile idi... Malum onlarla aramızda “kan” davası var.

Üstelik takımın başında 550 milletvekilinin yaşadığı ülkede “bir tane olan Fatih Terim” bulunuyor... Osmanlı padişahlarının bile kendine paye vermediği bir unvan taşıyor. İmparator!..

O da Portekiz’e “karizmayı” çizdirmiş… Süt dökmüş kedi gibi bekliyor…

Yani “yıkık” vaziyetteydik!..

•••

Oysa ne hayallerle gitmiştik İsviçre’ye.

Formalarımızı “türkuvaz” yapmış, futbolcularımızı “biyonik adam” kılığına sokmuş, kendimize soyunma odalarını delen “Türko” lakabını takmıştık. Haftalar öncesinden İsviçre’ye yerleşip futbolun yarattığı tüm olanaklardan yararlanmıştık. Federasyonumuz yeni, paramız boldu.

Üstelik herkeste bu işe “teşne” durumda idi. Futbolun çekiciliğini kullanarak el altından “açlık ve işsizlik” naralarını susturuyor, son devletin son parsellerini de satmaya devam ediyorduk...

Yerli yabancı TV satıcıları, uydu ve şifreli yayın sunucuları ve de forma imalatçıları yaklaşan “kaymaklı pazarın” cazibesine kapılmış gidiyorlardı. Analar bile “çocuklarını” geçti medyatik oldu! Reklamlara  “malzeme” yapıldı.

Takım ruhuna aykırıymış, takım içinde haksız rekabet olurmuş, çocukların moralleri analar tarafından bozulurmuş kime ne!.. Kısaca; Sponsor olan firmaların yoğun ve abartılı “şoven” reklamları ile iyice havaya girmiştik!.

Ama daha açılış günü Portekiz “fiyakamızı” bozdu!..

•••

Çabuk sevindiğimiz gibi çabukta üzülüyoruz!.. Özgüveni olmayan insanlar olarak, işler iyi giderken başarımızın dayanılmazlığından bahsederiz. Kötü gidişin suçlusunun da dışımızda ararız. Ne yapalım “karakterimiz” bu!..

Portekiz’in futbol bilgisi, yıldızlarının yeteneği ya da kupalardaki deneyimini unutarak yenilginin faturasını Fatih Terim’e kestik. Yanlış diziliş yapmıştı!.. Terim’in bilgisizliği, hakemin yanlılığı arkasına sığınıp üç gün ağladık..

Kendimize acı çektirmek için gereken ne ise yaptık. İsviçre’de bulunan spor basınımız bazen ağlamaklı, bazen de “vakur” ses tonları ile futbolcuların yaşamlarını bize heyecanla aktardı... İsviçre ile yapacağımız maç adeta “savaş” havasına sokuldu..

Bir uluslararası turnuvada olduğumuz unutturulamaya çalışıldı. Nihayet çarşamba geldi çattı.

Arda, Avrupa’yı da şaşırtan bir gol atarak “giden gururumuzu” geri getirdi..

Oh nihayet kendimize geldik..

Şimdi Fatih Terim’in büyüklüğü yazılıp çiziliyor… Kısaca “yanlış”a devam ediliyor...

Çarşamba günü bir başarı varsa sahibi futbolculardır… Çünkü Terim İsviçre maçına da yanlış takımla çıktı!..

Kendimizi pek aldatmayalım.

Rakiplere bakınca “çapımız” meydana çıkıyor. Futbolcuların hırsı ve yeteneğine sözüm yok. Ama maçlar sadece hırs ve yeteneklerle alınmıyor!.. Hazırlık safhası çok önemli!.. Çalışma yöntemi ve futbol oynama anlayışı, rakibi okuyabilme refleksi ve ona karşı akılla oynama alışkanlığı, futbolun vazgeçilmez gerekleri…

•••

Bu duruma gelmek için başarılı ülkeler “ciddi” kulüp “okulları” açmışlar.

Küçük yaşta çocukları alıp eğitiyorlar.

Onların hem futbol yeteneğini hem de akademik gelişimini oluşturmaya çalışıyorlar.

Düşünerek oynayan, rakibi akılla geçen ve sonucu hazırlanmış taktiklerle futbol oynuyorlar.

Bizde olduğu gibi “hamasi, şoven” nutuklarla döverek ya da öperek işi geçiştirmiyorlar.

Moral isteklendirme tabii ki önemli. Ama her zaman başarılı sonuçlar almaya yeterli değil.

Fatih Terim ayda  123 bin YTL alıyor. Maçta yüzü ekşitmek ya da çırpınmak için değil. Varsa akademik bilgisini ve taktik tercihini ortaya koyarak bu parayı hak etmeli...

Çekler çok iyi takım. Koşan ve çalışan!.. Akıllı ve takım ruhu gelişkin!.. Toplu hücum ve savunma yapıyorlar. Nerede duracağını ve ne yapacağını bilen futbolculardan kurulu. Yoğun bir dayanışma içindeler. Topa hep iki kişi giriyorlar. Hafife alınmaması gereken bir rakip!.. Farkımızı bu maçta göreceğiz. Dertlerimizden biraz daha uzaklaşmak adına “umudumuz” yarında!..

Dilerim hep yarınlar bizi mutlu eder.