Paylaşım savaşları devam ediyor. Bir tarih anlayışı ‘1.Dünya Savaşı’, ‘2.Dünya Savaşı’ diye kavramlaştırır geçen yüzyılda yaşananları. Solcular bunun...

Paylaşım savaşları devam ediyor. Bir tarih anlayışı ‘1.Dünya Savaşı’, ‘2.Dünya Savaşı’ diye kavramlaştırır geçen yüzyılda yaşananları. Solcular bunun ‘Paylaşım’ meselesi olduğunu bilir ve sanki nedensiz, rastlantısal, bir yazgı sorunuymuş gibi sunulan oyunu bozarlar. Kaç numara derseniz deyin, bizim coğrafyamız değiştirilmek isteniyor. Bir yerlerden sınır çizmek için talimat bekleyen adamlar hazır. Kimi ordu komutanı biçiminde, kimi dini lider gibi sunuluyor, kimi siyasetçi kılığına girmiş… Çoğu neye ortak olduklarını bilmiyorlar. Paylaşım süreci iştahla kurgulanıyor ve sürüyor. Diyorum ya bu çağın sorunu; okuryazar olma sorunudur!

• • •

Salt matematiksel verilere indirgenmiş bir seçim süreci yaşıyoruz. En yenilikçi siyasi hamlenin ‘daha çok anket yaptırmak’ olarak sunulduğu bir süreç bu! ‘Rakibimle aramdaki puan farkı kaç?’ sorusundan öte derinliği olmayan bir siyasal analiz denkleminden, biz de yurttaş olarak çözüm bekliyoruz. Yoksulluk, işsizlik, esnek çalışma zamanının çokluğu, taşeronlaşmanın artması, örgütlü toplumun dibinin iyice dinamitlenmesi, yeni bir toplum sözleşmesine gereksinim duyulması… Hepsi önemli sorunlar. Bunları dillendirmek de önemli. Soruna sağlıklı reçete yazma gayreti de anlaşılır. Ancak gelin görün ki, halkları bu sorunları yaşamaya mahkûm eden o büyük küresel güce itirazınız yoksa, olsa olsa göstermelik kahraman olursunuz. Hadi iyi niyetli söyleyelim, art niyetli değilseniz bile, okuryazar olma sorununuz vardır!

• • •

Milletvekili adaylarının yorgun argın hallerini görünce hem üzülüyorum, hem de doğrusu biraz da gülünç buluyorum. Elbette meselenizi sahada anlatmanız, yurttaşlarla sorunlarını tartışıp, çözümleri dillendirmeniz gerekir. Nihayetinde siyaset ikna etme işidir bir yönüyle. En önemli kuramları bilip, en yerinde tahlilleri yapabilirsiniz, ama bunu seçmene anlatamadıkça öngörülerinizi yaşama geçireceğiniz erki elde edemezsiniz. Sahada olmak her yönüyle güzeldir. Adayların ellerine tutuşturulan seçim bildirgelerine bağlı kalma zorunluluklarını biliyorum. Düşünün; burnunuzun dibinde sınırlar yeniden biçimleniyor, halklar ayağa kalkmış, ancak bu renkli devrim isteyenlerden dolayı mı, yoksa işin doğası gelişen karşı konulamaz bir toplumsal isyan mı, bunu dert eden bir partiniz yok. Bir yandan karikatürize çılgın projeler dilleniyor, öte yandan sokak ağzıyla dalaşma. Üstelik bildirgeyi hazırlayanın dünyadaki düzenle bir kavgası da yok gibi. Hadi diyelim kötü niyet yok ama, ortada bir okuma-yazma sorunu olduğu açık.

Küresel işleyişin ince işçilikle kurgulandığını görmeyen, anketlere bakmaktan ve iktidar hırsından kör olmuş siyasi liderler ve kadroları, ülkemizde ikinci kez yapılan dünya su forumundan bihaber mesela! Coğrafyamızın en temel sorununun su paylaşımı olduğunu düşünen var mı içlerinde? İsrail’in büyük bir su sorunu bulunduğunu, bizim de su fakiri olmamıza karşın, kendi toprağımızdaki kaynakların özelleştirmeler yoluyla el değiştirilmesi için tüm hazırlıkların tamamlandığını bilen var mı? Yakındoğu ya da Ortadoğu dediğimiz coğrafyanın enerji kaynakları gerekçesiyle açık biçimde işgal edildiğini görmek yetmez, bir de su meselesini algılamamız gerekiyor. Peki bu özelleştirmelere hayır diyen siyasi lider var mı? Elbet kötü niyetli değiller de (!) bir de okuma-yazmaları olsa keşke!

• • •

Bin Ladin öldü. Kısacık bir cümle! Ama çok karmaşık bir sürecin, neredeyse koca bir soğuk savaş süreci hesaplaşmasının bir anlamda simgesel infazı. Ladin’i ABD yarattı. Hepimiz biliyoruz. Soğuk Savaş sürecinde gereksinim duyulan bir zalimdi. Katledeceği halklarla ilgili herhangi bir merhameti yoktur ABD’nin. Doğu Bloku yıkıldı. Yeni bir düşman gerekliydi. İyi kurgulanmış siyasal İslam hareketleri sürüldü piyasaya. Bugün ABD’de bile ‘11 Eylül Saldırısı’ için iyi planlanmış bir kurgu diyen pek çok düşünür, yazar var. Niye? Coğrafyamızda sınırlar yeniden çizilsin isteniyor da ondan. Büyük oranda başarıya ulaşıldı. Hedef İran gibi duruyor, ama acaba salt bir tek düşmanı mı var ABD’nin? İyi düşünmek gerek. Egemen bir ülkenin toprağına baskın yapabilen, ev basan ve infazı Beyaz Saray’daki ofisinden Hollywood filmi gibi izleyen bir güçten söz ediyoruz. Ladin öldü. ABD yarattı, ABD yok etti. Söz konusu bir katildi. Ama acaba karşımızdaki gücü tam tahmin eden kaç siyasi var ya da bu güçle sorunu, projesi olan. Tamam tamam, kötü niyetli değiller… Ama okuma-yazma sorunları olduğu apaçık ortada!

• • •

Siyasete bulaşmak isteyenlere bir sınav yapmakta fayda var. Büyük oranda düşünsel sefaletin egemen olduğu, adam kayırmacılığın ve siyasi tacirliğin egemen olduğu bu yapıdan memleket hayrına bir durum doğması için hiç değilse ilkokul düzeyinde bir okur -yazarlık şart değil mi Allahaşkına?

Elbette sınavı Cin Ali yönetiminde ÖSYM yapmamalı, malum, siyasette şan şöhret, para pul gırla, araya bir şifre sıkışabilir!