AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı ve Ekonomi Bakanı Berat Albayrak, 19 Mart 2019’da Trabzon’daki “Adım Adım Ekonomi” programında doların durumunu değerlendirmişti. Kasaba kurnazı taklidi yaptığı konuşmasında tuluat maharetini de ortaya koymuştu:

ÇOK BEKLEMEDİK DAMAT BEY

“Dolar 10 lira olacak, 15 lira olacak ya, toplayalım dolarları... Dolar düştü 5 liraya, şimdi bunlar kara kara düşünüyor, ‘Şöyle bir kriz çıksa da füze düşse de dolar satsak’ diyorlar. Çok beklersiniz. Hele hele seçimden sonra daha çok beklersiniz.”

Çok beklemedik! Dolar 7,20’yi gördü!

Aslında konuşmanın altının boş olduğunu, dövizde yükselişin beklendiğini bu tuluatın üzerinden bir hafta bile geçmeden Erdoğan açık etmişti. 25 Mart 2019’da “düşmanı” ortaya koydu: “Dövize yönelik manipülatif bazı dayatmalar ve bunların arkasında da ne yazık ki bazı bankalar var. Bunları biliyoruz.”

Bu sözler ile işaret ettiği düzenleme, şubatta Meclis’te kabul edildi. Önceki gün ise Resmi Gazete’de yayımlandı. Yönetmelik ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’na (BDDK), finansal piyasalarda manipülasyon, yanıltıcı işlem ve uygulamaları belirleme yetkisi verildi. Ancak “piyasalar” sadece kurumlarla ilişkilendirilmiş değil.

DOLARIN YÜKSELDİĞİNİ SÖYLEYEMEZSİNİZ!

Kamuoyuna da sopa gösterildi. Evrakın 2’nci bölümündeki maddede özetle şu yazıyor: “…Döviz kuru ve faiz fiyatının anormal veya yapay düzeyde tutulmasını sağlayan ya da sağlayabilecek olan yanlış veya yanıltıcı bilgi veya söylentileri, internet dahil herhangi bir kitle iletişim aracı yoluyla ya da başka bir yolla yaymak…”

Yani artık dolar konuşmak, “Yükseliyor” demek de “çok sakıncalı” gibi görünüyor. Kısa zamanda “hainlik” ile değerlendirilmesi muhtemel. Aslında tüm bu “terörize süreci” AKP’nin yönetim krizi, meşruiyeti, gittikçe yayılan korkuları ile ilgili. Bu süreç, toplumu nefessiz bırakan yanlış uygulamaların örtülme çabası.

‘AKP’NİN OYLARI DÜŞÜYOR’ DEMEK DARBECİLİK

“Seçimle gelen seçimle gider, AKP’nin oyları düşüyor” demek darbecilik. Fetihçi politikalar nedeni ile yaşamını yitiren askerlerden söz etmek ihanet. Annesine yurtdışı yasağı konulduğu için kanser tedavisi yarım kalan, son isteği cezaevindeki babasını görmek olan 8 yaşındaki çocuğun ölümünü dile getirmek soruşturma nedeni.

AÇLIK İNTİHARLARINI YAZARSANIZ HAİNLİK EDERSİNİZ!

Salgın günlerinde Covid-19 ölümlerini araştırmak “ölüm üzerinden siyasete tahakküm kurmakla” eşit. “Halk maskeye erişemiyor” demek hainlik, “Sağlık emeklilerinde neden hala önlük yok” diye sormak alçaklık! Açlık, yoksulluk intiharlarını yazmak, Saray kurumlarına dönüşen emniyetin, savcılığın üzerine aldığı görevleri yazmak suç. Peşkeşe “peşkeş”, çift maaşa “arsızlık” demek suç!

Böyle bir rejimde suçun değil, onun ifşasının suç sayılması doğal. Cebinizdeki paradan, siyasetteki tercihlerinizden, toplumsal kaygılarınızdan, hasret çekerek yaşamını yitiren çocuklardan, yok yere çıkarılan savaşlardan söz edemediğiniz ülkede karanlık bir imparatorluk kurulmuş demektir. Bu nedenle suçun değil, onun ifşasının suç sayılması doğaldır.

Ağır suçların üzerine bina edilen, “suçluluk iktidarı” bu. Başarısızlıkları, yanlış politikaları “gizleme rejimi.” Hatalar, hırslar üzerine kurulan “mızrak çuvala sığmıyor Cumhuriyeti.” Yasaksa da söyleyelim: Öyle ya da böyle pamuk ipliğine bağlı.