Türkiye eskiden beri “heyecanlı” bir ülkeydi, 2021’in sonu itibarıyla bu özelliği katlanarak artmış bulunuyor. Hem parası pulu olanlar açısından, hem de cebi delikler bakımından her türlü “heyecan” en üst seviyeye ulaşmış halde…

İnsanlar sabah yüzlerini yıkamadan önce cep telefonlarından dolar, euro ve altın fiyatlarını kontrol eder oldular. Çok parası olanlar gün içinde hangisine yöneleyim telaşına düşüyorlar. Olmayanların ise böylesine “büyük” dertleri yok.

Parasız pulsuzların “avantajlı” pozisyonlarını Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati gayet açık ve seçik olarak izah etti:

-Eğer başarılı olamazsak (yani batarsak) sen maaşını kaybedersin, ama ben bütün varlığımı kaybederim!..

Görüldüğü gibi olay varlıklı olanlar açısından çok daha önemli!

Varlıksız olanları kaybedeceği fazla bir şey yok. Ucuz ekmek kuyruklarında daha uzun süre bekleyebilirler. Market rafları arasında hiçbir şeye dokumayarak istedikleri kadar dolaşabilirler. Sonra da tek kuruş ödemeden ellerini kollarını sallayarak çıkıp gidebilirler. Çünkü “tüketim toplumunun” bir parçası olmaktan kurtulmuş hale gelmişlerdir!

Düşünsenize, hiçbir şey tüketmeme hürriyetine kavuşmuş olmanın hazzını yaşıyorsunuz!

Sadece “küçük” bir sorun var gibi duruyor: Hayatta kalmak!

Yaygınlaşmış televizyon Türkçesiyle söylersek: Sörvayvır!

Türkiye yıllardır nur’nın Karayipler’deki Dominik Cumhuriyeti’nde çekimlerini yaptığı “hayatta kalma” yarışmasını reyting rekorları kırarak izliyor. Herkes bu yarışmanın inceliklerini öğrendi. Koşacaksın, atlayacaksın, zıplayacaksın, yüzeceksin, bitkin düşeceksin ve sonunda hayatta kalacak kadar gıdayı hak edeceksin!

Müthiş heyecanlı bir yarışma… İlkel zamanlardaki hayatın kendisi gibi… Acun’un programında iki takım var. Belli sayıda yarışmacı seçilerek geliyor. Her hafta bazı yarışmacılar eleniyor. Puan sistemi kadar, başarılı yarışmacıların tercihleri de dikkate alınıyor.

Artık bu yarışma için okyanus aşmaya gerek yok. Yarışma alanı olarak bütün bir ülke emrimize amade… Yarışmacılar da hazır. Bir tarafta Maliye ve Hazine Bakanı Nureddin Nebati ve onun gibi varlıklı işadamları olacak. Diğer tarafta ise işsizler ordusu… Birinci gruptakiler sabah gün doğarken kalkıp banka borsa döviz işlerine dalacaklar. En düşük fiyattan dolar, euro, altın alacaklar akşama kadar birkaç kez bozdurup satacaklar.

İkinci gruptakiler ise rakipleriyle aynı saatlerde kalkıp ekmek kuyruklarında mücadele ederek en fazla sayıda ucuz ekmeği ne kadar zamanda alabileceklerini gösterecekler.

Bazı yarışmacılar büyük marketler, pahalı şarküteriler, lüks restoranlardan geçerek Acun’un huzuruna gelecekler. Diğer takımdakiler ise zamanında gelememelerinin haklı nedenlerini tane tane anlatacaklar:

-Biz semt pazarlarının son saatlerini kollamak zorundayız, satılmayan, elde kalan ve atılan meyve ve sebzeler arasında hassas seçim yapıyoruz. Devamlı olarak bizi düşünen ‘merhametli’ büyüklerimizin sözlerini dinliyoruz hayatta kalabilmek için…

Marketlerin arka bahçelerini de ihmal etmemek gerek. Oralardan da epeyce puan çıkabilir.

Bu arada Koronavirüs de yarışmacıların aşmak zorunda kalacakları doğal engellerden biri olacak. Aşı olamayıp da hastalığa yakalananlardan bir puan, hastaneye düşenlerden iki puan, yoğun bakıma yatanlardan üç puan silinecek. Ölenler yarışma dışı kalarak elenecekler!

Birinci grupta olup da yarışmayı kazananlara kur garantili yarımların önü açılacak. İkinci grubun finalistlerine hayatlarını idame ettirecek kadar temel gıda maddelerinden oluşan yardım paketleri takdim edilecek.

Böylece kalkınmada Türkiye modeline yeni pencereler açılacak. Acun da özel uçağıyla zırt-pırt Dominik’e gitmeyerek benzin tasarrufu sağlayacak.

Bu korkunç yarışma turizme yansıyacak, bacasız sanayimize dolarlar, eurolar yağacak… Türkiye’miz başka boyutlara geçerek yepyeni bir dönem başlayacak. Herkesin kıskanacağı bir unvana sahip olacağız:

-‘Survivor ülkesi!’