Mimar Sinan’ın duru, su gibi camilerinin, hanlarının, hamamlarının üzerine, plazaların çirkin gölgesi vuruyor. ‘Kaçak katlı muhallebicilerin’ para bastığı şehirde seyyarlar tezgâhlarındaki malları üç kuruşa satmak için bağırıyor. Ali Kıtmir’in hikâyesi de bu doğal ve karışık dekor üzerinden akıyor. Tuhaf, ‘Türk tipi’ bir senaryo.

Hikâyeden haberiniz olsa da... Detayları var. Bir tarafıyla, işsiz, çaresiz, istihdam edilmemiş insan dramını anlatıyor. ‘Köşeyi dönme’ umudu ve tutkusu, çok geçmeden, ‘bir köşede kıvrılıp yatarız’ çaresizliğine dönüşüyor.

Kentin kıyısındaki yoksulun hayatı, plansızlığın, rant tutkusunun, ‘büyüme’ denen çarpıklığın, yozluğun bir eseri olarak küçülüp tükeniyor. Sinemaya, Yeşilçam’a ilham veren pek çok kurgu var. Yıkılıp yeniden inşa edilmeye çalışılan gecekonduların üzerine düşen gelinlik, ‘diplomalı hıyarcı’ metaforu çarpıcı örneklerden.

Ali Kıtmir, Tatlıcı Ali... Dram bir tarafıyla aynı olsa da... Hikâyede ‘arabeskin’ sınırlarını aşan başka taraflar da bulunuyor. Bu açıdan Tatlıcı Ali, ‘Yeni Türkiye’nin’ geldiği noktayı da özetliyor. Bir fenomen.

Olay... Büyük şehirlerdeki onlarca örneğe benzer bir şekilde gelişiyor. Zabıta, ‘bir seyyarın’ tatlı arabasına el koymak istiyor. Büyük bir mücadeleye tanık olurken, aynı zamanda tatlı satan kişinin bıçakla, sopayla gezdiğini de görüyoruz. ‘Kemer çıkarıp saldırma’ pratiğinin ise sonradan öğrenecek olduklarımızla ilgisi var. Tatlıcı Ali cihatçı!

Önemli tüyolar var... İsmailağa Cemaati, çatışmalı bölgelerle ilişkisi bulunan bu kişiyi yürekten kolluyor. Cemaat direk topa girip İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, Beyaz Masa’ya, Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a sert bir uyarı yapmaktan imtina etmiyor:

“Sofi kardeşimiz Tatlıcı Ali’yi bu hale düşürenlerin elleri kurusun, zalimleri Allah kahretsin!”

Tatlıcı Ali için Saraçhane’de eylem yapılıp canlı yayınlanıyor.

Uyarılar sonucunda... Aracılar bulunuyor. İ.B.B Başkanı Topbaş, satıcıyı bulunduğu Kolombiya’dan arayıp özür diliyor. Çatışmalı bölgelerle irtibatlı seyyar, ‘Bir yanlış anlaşılma oldu’ deyip kendisine uzanan zeytin dalını tutuyor. Türkiye FETÖ’cülerden temizlenirken, ‘yerlerini kimlerin doldurduğu’ ve ‘etkileri’ böylece anlaşılıyor. İsmailağa, Belediye, Suriye üçgeninde iş, ‘tatlıya’ tatlici-ali-bir-fenomen-yeni-turkiye-oykusu-197067-1.bağlanıyor.

Kimse ötesini sorgulamıyor. Her gün İstanbul’da ‘zabıtadan dayak yiyen satıcı çocuklar’, ‘arabası parçalanan başka seyyarlar’ dosyası açılmıyor.

İş çözülürken... Tatlıcı Ali’nin arabasını almak, denize atmak isteyen, ‘FETÖ’cü damgası yemeleri muhtemel’ zalım zabıtalara soruşturma açılıyor.

Ancak... Bir bacağı sakat olan Tatlıcı Ali ‘her ne kadar’, ‘Ben 15 Temmuz Gazisi değilim, Suriye’de Esed, Filistin’de İsrail’e karşı savaştım’ dese de başka bir şey daha oluyor.

Mütedeyyin kesim, olayı ‘tatlıya bağlamak’ istemiyor. Tepkisi bitmiyor. Hem AKP’ye hem de Topbaş’a yönelik sert mesajlar gönderiyor:

“Kaçak teraslara dokunmayan alçak zabıtalar, Ali’nin tezgâhını yerle bir edip onu tartakladılar.”

“Halk olarak söylüyoruz, bir yandan Allah’ın adını anıp diğer yandan zulmetmeyin!”

“Küfür ile iman yan yana gelmez. Ya küfrü ya imanı seçin!”

“Halka dua edeceğiniz yerde... Bugün o halk olmasaydı ya kafeste ya mezarda olacaktınız.”

tatlici-ali-bir-fenomen-yeni-turkiye-oykusu-197068-1.Kadir Topbaş’ın te Kolombiya’lardan tenezzül edip Tatlıcı Ali’yi aramasının bir nedeni bu tepkilerde gizli.

Vakaada... Uzun süredir ilk kez muhafazakâr kesimin üzerinden ‘AKP yazan formayı’ çıkarıp emek-sermaye çelişkilerinden hareketle iktidara bir mesaj ve gözdağı verdiğini de görüyoruz.

AKP’nin ekonomik krizden tir tir titremesi, uluslararası finans kuruluşlarına ‘Eyy’ diye başlayıp karşılığı olmayan ayarlar verilmesi de bu hikâyenin içeriğinin bir yanıyla ilgili. İktidar, ekmek kavgasının nasıl bir dönüşüme neden olacağının farkında. ‘Bize din, kitap, size kaçak kat’ serzenişinin yükselmesi ne şekilde bir çözülmeye yol açar herkes biliyor.

Özetle... Tatlıcı Ali bir fenomen. ‘Yeni Türkiye’nin’ acayip bir hikâyesi.

Aynı şey, Gezi’de, Ankara Katliamı’nda ya da Suruç’ta yaralanan birinin başına gelse benzer gelişmeler yaşanır mıydı?

Şüphesiz hayır!

Tatlıcı Ali, ekmek peşinde, zabıtı onun peşinde. Suriye’de savaşmış tatlı tezgâhında bıçak bulunduran bir cihatçı!

Tatlıcı Ali; karmaşık ilişkilerin, cemaatten boşalan yere ‘cemaat yerleştirmenin’, İktidarın korkusunun, riyakâr siyaset ve yaşam tarzının simgesi. Geleceğe dair sinyaller veren, karmaşık, çözülmesi zorlaşan bir Türkiye öyküsü!

******

Antep Belediye Başkanı Fatma Şahin haklıymış!

tatlici-ali-bir-fenomen-yeni-turkiye-oykusu-197069-1.IŞİD, dün bir kez daha Antep’e not düşüp şehrin nasıl bir felaket sarmalı içerisinde olduğunu gösterdi. Sabah saatlerinde Şahinbey İlçesi Beşyüzevler Mahallesi’ne yapılan baskın sonucunda bir IŞİD’çi kendini patlattı. Olayda 3 polis yaşamının yitirirken biri ağır sekiz kişi de yaralandı. Burak Mahallesi’nde de çatışma çıktı. Antep’te daha önce Ankara ve Suruç katliamlarının planlayıcıları Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun kendilerini patlatmıştı. Şehirde yaşanan bu yeni facialarla birlikte geçen hafta birgun.net’te yayınladığımız Antep merkezli IŞİD haritası bir kez daha önem kazandı. İkinci patlamada ölen cihatçı Mehmet Kadir Cebeal’in ismi haritada vardı misal. Büyük olasılıkla kendilerini patlatan IŞİD’cinin yine özellikle Ankara Katliamı ile ilişkisi ortaya çıkacak. Öte yandan ‘Antep’te IŞİD yok’ diyen Belediye Başkanı Fatma Şahin’in sözleri bugün için olmasa da gelecekle ilgili umut veriyor. Şahin Haklı! Rakka kadar seçkin bir IŞİD markası olan Antep’te militanlar, nasılsa kendilerini patlata patlata kısa sürede temizlenecekler.

******

Aylan bebeğe adadı: Sığınamayanlar, ‘modern dünyaya’ bir öfke

Ortadoğu’da yaşanan iç savaş milyonlarca mülteci doğurdu. Milyonlarca mültecinin yeryüzünde sığınacak bir yer aradığı dönemde, tüm dünyayı sarsan fotoğraf 2 Eylül 2015’te Ege kıyılarında çekildi.

Ege üzerinden şişme botla Avrupa’ya sığınmak için yola çıkan ve botları batınca Ege kıyılarına vuran Aylan Kurdi’nin cansız bedeni, savaşların ve mültecilerin yaşadığı dramların sembolü oldu.

tatlici-ali-bir-fenomen-yeni-turkiye-oykusu-197070-1.İlk kitabı ‘Mülteci İşçiler’den sonra mültecilerin yaşadığı sorunlara dair çalışmaya devam eden gazeteci-yazar Ercüment Akdeniz’in ikinci kitabı ‘Sığınamayanlar’ da geçtiğimiz haftalarda raflardaki yerini aldı.

Kitabını Aylan Kurdi’ye adayan Akdeniz, mülteci gerçeğini yalın bir dil ve neden-sonuç ilişkisiyle anlatıyor. Yazar, mülteci gerçeğinin egemenlerin fırsata çevirebilecekleri bir kriz mi, yoksa insanlığın büyük bir utançtan kurtulmak için çözmesi gerektiği ciddi bir sorun mu, sorularının cevabını arıyor.

Ercüment Akdeniz, bir yanda zirvelerde bir araya gelen devletlerin açıkladığı mültecilere destek fonlarına diğer yanda da bu devletlerle sıkı ilişki içindeki şirketlerin silahlanma harcamalarına dikkat çekiyor.