Geçen yazımızda, yeni teşvik paketinin öngördüğü yeni yatırımların yapılmasının mevcut işletmeleri sıkıntıya sokacağı yönünde...

Geçen yazımızda, yeni teşvik paketinin öngördüğü yeni yatırımların yapılmasının mevcut işletmeleri sıkıntıya sokacağı yönünde endişemizin olduğunu ifade etmiştik.
Bunu biraz açalım. Bilindiği üzere mevcut işletmelerin temel sorunu, talep yetersizliği nedeniyle atıl kapasitede çalışma durumunda kalmalarıdır. Talep yetersizliği sorunu ise işçilerin kapı dışarı edilmesi nedeniyle daha da katmerleşiyor. Türk-İş’in krize karşı oluşturduğu emek masasının Türk-İş’e bağlı bulunan sendikalardan gelen bilgilerden derlediği verilere göre, Mart 2009 sonu itibarıyla Türk-İş’e bağlı sendikaların üyelerinden 37.303 kişi işinden olmuş, 17.618 kişi ücretsiz izine gönderilmiş. Ayrıca 13.977 kişi de yarım ücretli kısa süreli zorunlu izine çıkarılmış. DİSK ve Hak-İş’e bağlı sendikaların üyeleri de eklendiğinde, işten çıkarılanların sayısı 45 bine ulaşıyor. Şubat sonu itibarıyla bu rakam 42 bin civarındaydı. Bunlar bir ölçüde şanslı işsizler. Çünkü yasal olarak kıdem tazminatlarını alabilme ve İşsizlik Sigortası Fonu’na (İSF) en azından başvuru olanağına sahipler. Oysa kayıt dışında merdiven altı denilen işletmelerde istihdam edilirken işten çıkarılanlar Allah’a emanet. Ne işe alınırken ne de çıkartılırken esameleri okunmuyor. Adeta, kayıt dışı çalışan emekçilerin adı yok. Dolayısıyla, bu konumdaki emekçilerin işten çıkarılma sonrası ortaya çıkan geçim derdi had safhada. Hak mahrumiyeti ve düşük gelir nedeniyle çalışırken de yoksullar (İLO bu konumdakileri çalışan yoksullar olarak tanımlıyor) işsizken de yoksullar. Benzer bir durum, taşeron işçileri için de söz konusu. Tüm bu işsiz kalanlar aileleri ile birlikte değerlendirildiğinde toplumun geniş bir kesiminin ne kadar ciddi bir boyutta satın alma gücü kaybıyla karşı karşıya kaldığı net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Bu kriz mağdurlarına her gün yenileri eklendiğinde, toplumun satın alma gücü bir bütün olarak daha da geriliyor ve talep yetersizliği daha da artıyor. Bu ise işletmelerin var olan düşük kapasiteyle çalışma sorununu daha da ağırlaştırıyor.
Çözüm aranıyorsa, öncelikli olarak yapılaması gereken iş, mevcut mağduriyeti sona erdirmek ve yeni mağdurlar yaratılmasını önlemek ve mağduriyet içindekilere sosyal devlet gereği sahip çıkmak olmalıdır. Bu çerçevede atılması gereken somut adımlar şöyle sıralanabilir:
•İşten çıkarılmalara yaptırım getirilmesi
•İşe iadeyi sağlayıcı düzenlemeler yapılması
•İşsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarının düzeltilmesi (Gün bugündür. İSF kara gün dostu olarak işlevsel hale getirilmelidir.)
•İSF’nin amaç dışı kullanımına son verilmelidir.
•Yoksullara düzenli bir yurttaşlık geliri verilmesi sağlanmalıdır.
Bunlar dışında, toplam talebi uyarmak için ayrıca altyapı ve sosyal alanlara yönelik büyük kamu yatırımları devreye sokulmalıdır. Bunlar yapıldığında, kapitalistlerin ileriye dönük beklentileri olumluya dönecek ve özel sektör yeniden yatırım yapar bir konuma gelecektir. Oysa yeni teşvik paketiyle yukarıda sıraladığımız önkoşullar yaratılmadan özel sektöre doğrudan yatırım yapmaya davet edici teşvik önlemleri getirilmeye çalışılıyor. Tüm cazibesine rağmen, bu kriz ortamında mevcut düşük kapasite sorunlarıyla boğuşan ve önünü göremeyen ve özel sektörün yeni yatırımlar yapabileceği beklentisine girmek çok gerçekçi gözükmüyor. Çünkü kriz döneminde, yatırımın maliyetinden çok getirisi ön plana çıkıyor. Ucuz kredi sağlanması, indirimli kurumlar vergisi gibi teşvikler (sektörel/bölgesel düzeyde düzenlenmiş) yatırımın maliyetini göreli olarak ucuzlatır ancak getirisini garanti edemez.
Kaynakların sermaye çevreleri ve hükümet tarafından kıt olduğunun iddia edildiği bir ortamda, ekonomiyi canlandırma potansiyeli olan kamu yatırımlarına ve gelir transferine gidebilecek kaynakların sonuç vermesi mümkün olmayan özel yatırım harcamalarına ayrılması boşu kürek çekmekten başka anlama gelmiyor. Sermaye çevrelerine ağırlıklı olarak emekçilerin ödediği vergilerden oluşan vergi havuzundan ve primlerinden oluşan İSF’den yüklü boyutlarda aktarılacak kaynaklar ise işin cabası…
Geliniz iki hafta süren bu genel değerlendirmemizin ardından, Paket’in getirdiği tedbirlerin ve teşviklerin daha somut bir eleştirel çözümlenmesini de haftaya bırakalım.