Bizim ülkenin okuyup yazan takımına göre mevcut durumumuz çok kötünün biraz daha ilerisine geçmiş halde… Türkiye’nin dış borçları 475 milyar dolar. İç borcu ise 5.880 milyar lira. Görüldüğü gibi dış borçları saymazsak iç borçlar konusunda rahat bir nefes alabiliriz. 

İktidar rayından çıkmış ekonomiyi düzeltmek, işleri hale yola koymak için var gücüyle çalışıyor. Bunun için kamuda tasarruf tedbirleri alıyor. Tabii bunu yaparken son yirmi yıla damgasını vuran temel ilkelerden de taviz verilmemesine özen gösteriyor. 

Mesela ne yapıyor? 

Dış kaynak bulmak için dünyanın dört bir yanına heyetler gönderiyor. Bunu yaparken yerleşmiş temel ilkelerden asla taviz vermiyor! Dış kaynakların kapısına tarifeli uçaklarla gidip zaman kaybetmemek için özel uçaklar kiralanıyor. Sadece bir aylık uçak kiralama harcaması 1 milyar 68 milyon lira tutmuş bulunuyor. Birgün muhabiri Havva Gümüşkaya bu haberi yaparken en önemli şeyi görmezden gelmiş: 

Bir milyar lirayı havaya saçtılar!” (17 Ekim 2023/Birgün) 

Burada unutulan bir “temel ilke” var: 

“İtibardan tasarruf olmaz!” 

Sen borç harç içinde yüzen, fakir fukara bir devlet gibi davranırsan sana kim borç verecek? O yüzden dış kaynak bulmak için dış görünüşe önem vereceksin ki, seni zengin sansınlar. Fakire kimse borç vermez. Zengine herkes verir! 

Ekonomiyi tekrar rayına oturtmak için canla başla çalışan bir iktidar var. Çok çalışınca harcamalar da artabiliyor. 2023 Eylül ayında devletin giderleri 570 milyar TL, gelirleriyse 441 milyar TL şeklinde tecelli etmiş bulunuyor. 130 milyar TL açık verilmiş. Çok önemli değil. 2023 Ocak-Eylül arasında ise yaklaşık olarak 500 milyar TL içeri girmişiz! Aynı zaman diliminde bir önceki yıl sadece 45 milyar açık vardı. 

Görüldüğü gibi gelişme içindeyiz! 

Bir başka gelişme de “yoksulluk” konusunda hayata geçirilmiş vaziyette… Eskiden yoksullarımız sahiden de çok yoksuldu. Şimdi bu ülkenin yoksulları bile imrenilecek seviyede zenginlik düzeyine eriştiler. DİSK Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından yapılan çalışma açık ve net olarak ortaya koydu: 

“Yoksulluk sınırı 43.600 TL oldu!” 

Böyle bir yoksulluğa can feda denilmez mi? 

AKP’li Sayın Cumhurbaşkanı da sayısız kez ifade etti; “milletimizin gelir seviyesini yükselttik” dedi: 

-Ancak hayat çok pahalı! 

Hayatı bu kadar zor, zalim ve acımasız hale getirenler de belli: Marketler, bakkallar, manavlar, kasaplar! Her gün her şeye zam yaparak satıyorlar. 

Kendisi gibi gönlü de zengin olan Cumhurbaşkanı marketlere karşı milletin yanında durdu, çalışmayan emeklilere 5 bin lira ikramiye vereceğini açıkladı. Beş bin liranın yarım asgari ücret bile etmediğine bakarak kimse gülmesin. Bu “bonkörlüğün” devlete maliyeti ne kadar biliyor musunuz? CB onu da söyledi: 

“61 milyar lirayı aşan bir meblâğ!” 

Devletin aşırı güvenini kazanmış bazı müteahhitlere her ay bir ihale eksik verin emekliler de her ay birer ikramiye alsınlar… diyenler olabilir. Onlara da şu denebilir: 

-Allah gözünüzü doyursun! 

-Sizin de!.. 

Aç gözlülüğün baş tacı edildiği bir dönemden geçiyoruz tespitini yapanlara “eyvallah” diyelim, ama şunu da görelim; 2000’li yıllara damga vuran bir iktidarın ülke yararına görülmeyen icraatları aleni olarak ortaya koymuştur ki: 

-Türkiye batmaz!