Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 31 Mart’ta yayımladığı veriler, 2007 yılının son çeyreğinde üretim yöntemi ile hesaplanan 1998 fiyatlarıyla...

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 31 Mart’ta yayımladığı veriler, 2007 yılının son çeyreğinde üretim yöntemi ile hesaplanan 1998 fiyatlarıyla gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3.4 oranında arttığını gösteriyor. Yılın bütünü için gerçekleşen büyüme oranı (GSYH’nin artış hızı) ise yüzde 4.5 olmuştur. Birçok yorumcu, gerçekleşen bu rakamı öngörülenle karşılaştırmak suretiyle 2007 yılının büyüme performansını değerlendirmeye çalışmıştır. Bu tür değerlendirmeler ve yorumlar yanıltıcı olmuştur. Çünkü karşılaştırılan rakamlar farklı milli gelir serilerine ait; 2007 için öngörülen büyüme oranı 1987 fiyatlarıyla hesaplanan seriye (eski seri), gerçekleşen oran ise 1998 fiyatlarıyla hesaplanan seriye (yeni seri) dayanıyor. Sağlıklı bir performans değerlendirmesi yapılabilmesi için gerçekleşen rakamın da, öngörülen gibi eski seride verilmesi gerekiyor. Ne yazık ki, TÜİK tarafından bu tür bir bilgi verilmiyor. Oysa TÜİK’in 2007 yılı ve 2007 yılı dördüncü çeyrek verilerini yayımlarken eski seriye de bir gönderme yapması gerekirdi. Umarız, TÜİK en kısa sürede bu eksikliği gidererek kamuoyunu bilgilendirir.
Şimdi, açıklanan verileri değerlendirmeye geçebiliriz. Türkiye ekonomisinde milli gelirin ne yönde değişeceğini belirleyen sektörler analiz edildiğinde, üç sektör öne çıkıyor: İmalat sanayii, tarım ve inşaat. Çünkü bu sektörlerin göreli payları bir hayli yüksek. Söz konusu sektörlerin payları sırasıyla şöyle: İmalat sanayii yüzde 24, tarım yüzde 8.6, inşaat yüzde 6.5. Veriler her üç sektörün de bu yıl ciddi bir şekilde teklediğini gösteriyor. İmalat sanayii ve inşaat sektörlerinde büyüme oranı 2006 yılında sırasıyla yüzde 8.4. ve yüzde 18.5 iken; bu oranlar 2007 yılında yüzde 5.4 ve yüzde 5.0 olarak gerçekleşmiştir. Yani, imalat sanayii hız keserken, inşaat büyüme temposunu kaybetmiştir.
Tarımda ise, durum daha vahimdir. Tarım 2006 yılında yüzde 1.3 oranında bir büyüme gerçekleştirirken, 2007 yılında yüzde 7.3 oranında küçülmüştür. Kuraklığın ve tarımsal girdi fiyatlarındaki yüksek artışların tarımsal üretimi çok olumsuz etkilediği anlaşılıyor. Tarımdaki küçülmenin son çeyrekte yüzde 9.7’ye ulaşması, bu gerilemenin 2008 yılında da devam edeceğinin bir işareti olarak görülmelidir. Gıda fiyatlarının dünya düzeyinde arttığı ve bu artışın kalıcı olduğu bir konjonktürde, bu durumu önemsemek gerekiyor. Gerekli destekleyici önlemler alınmadığı takdirde, tarımsal bir çöküşe doğru yol alınacağını söylemek hiç de abartılı bir değerlendirme sayılmaz.
Bu üç kritik sektörün büyüme hızlarındaki teklemeler, Türkiye ekonomisinin 2008 yılında ciddi bir durgunluk sürecine gireceğini çok açık bir şekilde gösteriyor. Durgunluğun boyutunun ne düzeyde olacağı ise, hiç kuşkusuz dünya ekonomisindeki mevcut krizin derinleşip derinleşmeyeceğine bağlı.
Not: Geçen yazımızda değerlendirmesini yaptığımız kitabı yayımlayan İletişim Yayınları’nın ismini vermeyi unutmuşuz. Bu güzel çalışmadan dolayı yayınevini kutlarız.