Yılın son günü devlet kendi vatandaşlarını öldürdü. Bir aile neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı. Ardından elimizde kalan sadece kuru bir ‘özür’… (o da tam dilenmedi ya…)

Böyle bir özrün faydası var mı?

Kırıp, döküp, öldürüp, yıkıp ardından ‘kusura bakma’ demeyi erdem mi sayacağız?

Açık konuşalım;

Bizden olmayanı öldürmek bu ülkede uzun zamandır bir yöntemdi ve bu alışkanlık hala sürmekte.

Bunun ardında bir siyasal irade var mı?

Var. Geleneği çok eskilere dayanan bir irade üstelik!

Kürt sorunu üstüne açık konuşmayı beceremedik. Eteğimizdeki taşları dökmeyi de!

Kim suçlu?

Herkes olabilir belki, ama orda can veren insanlar değil!

Kolay unutuyoruz.

Kolay unuttuğumuz kadar, kolay ölüyoruz.

Van’da türlü biçimlerde öldük.

Unuttuk.

Zindanlarda öldük.

Çıtımız çıkmadı.

Kocalar, sevgililer, babalar, ağabeyler dövdü,  öldürdü.

Yüzümüzü çevirdik.
Onurumuza, haysiyetimize kurşun sıkıldı, öldürüldük.

Üç maymunu oynadık.

‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ dedik.

Yılan dokundu fark etmedik. Öldük.

Geride timsah gözyaşları aktı çoğu zaman.

Mertçe dövüşmekten vazgeçtik önce.

Sonra unutmayı öğrendik.

Şimdi bedavaya ölüyoruz.

Kötü alışkanlıklar edindik.