İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bir konuşmasında, “AKP’li siyasilerin TV’lerdeki konuşmaları sırasında çocuklarınızı televizyondan uzak tutunuz. Onların asılsız ve ahlaka aykırı sözleri çocukların terbiyesini bozabilir” demişti…

Doğrusu aynı düşünceleri zaman zaman ben de çeşitli yerlerde dile getirmiştim.

Sevgili dostum, sıra arkadaşım Çocuk Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy’la bu konuyu bir kez daha konuştum.

Dr. Atasoy; “Her çocuk, TV karşısında öncelikle ailesinin gösterdiği tepkilere göre etkilenir. Bu etki, bilinçlenme sürecinde iyi ya da kötü yöne evrilir” dedi…

Bir örnekle devam etti…

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fatih Erbakan’a atfen söylediği ZÜBÜK yakıştırması, ailesinin meşrebine göre, çocuklar tarafından karşıt görülen her siyasiye söylenen söz haline dönüşecek, böylece demokrasi ve siyaset büyük zarar görecektir!”

∗∗∗

Geleceğimiz olan çocukların, ergenlik sürecinde ebeveynlerinin olumlu ya da olumsuz zorlamalarıyla oluşan travmanın nedenleri, daha başından anlaşılıp çözümlenemezse hem aileleri hem de toplumu üzen bir noktaya ulaşabiliyor…

AKP iktidarının yaşattığı ekonomik çöküş, sadece enflasyonu yükseltmedi, yaşamı pahalılaştırmadı, durdurulmayan zamlarla aileleri açlığa, çalışanları işsiz kalma korkusuna soktu, emeklileri yaşamlarından umut keser hale gelmesine ve gençleri ülkeden kaçmaya mecbur bıraktı… Böyle bir durumu yaşayan çocukların, siyasetçi ve siyasete karşı oluşturacakları öfkeyi şimdiden düşünmek gerekir… 

∗∗∗

AKP, ekonomik çöküşün sorgulanmaması için demokrasiyi askıya aldı…

Hukuk devletinden vazgeçti... Yargılama erki mağrurların eline geçti… İnsana sevgi, emeğe saygıyı yok etti…

Yurttaşın yerine yandaşlar kondu… Halkın değil, ümmetin selameti düşünüldü… 

Hak, özgürlük ve adaleti sağlayan dahası, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan kurum ve kuruluşlar lağvedildi…

Anayasa dışı bir düzen oluşturuldu… Kadın ve erkek eşit değildir denildi…

Devlet, AKP’nin işgali altına girdi… AKP’de tarikat ve cemaatlerin elinde kaldı… Tarikat ve cemaatler, zaten emperyalistlerin işbirlikçisiydi…

∗∗∗

Hal böyleyken, bir de 31 Mart yerel seçimlerine 19 gün kalınca, rant peşinde koşan adaylar, nezaket, terbiye ve ahlak dışı bir üslupla halkın karşısına çekinmeden çıkabiliyorlar…

∗∗∗

Özellikle İktidar partisi adayları, yalan, küfür, yurttaşa saldırı ve iftiralarla muhaliflerini sindirmeye çalışıyor…

Ve giderek de saldırganlaşıyorlar…

Ülkeyi dolandırma peşinde olanlar, utanmadan, çocuk ve gençlerimize kötü örnek olabiliyorlar! AKP böyle devam ederse sonu hayırlı olmaz!

∗∗∗

Yani bugün, “Geleneksel değerlerimiz ve toplumsal ahlakımızı” tehdit eden bir dizi olaylar yaşıyoruz…

İç İşleri Bakanlığı, Süleyman Soylu’nun ülkede oluşturduğu kirli mafya dünyasını temizlemekle meşgul…

Uyuşturucu tacirlerinin siyasilerle iş birliği içinde olduğu iddiaları tehlikenin boyutunu gösteriyor…

Sedat Peker’in ifşaatları unutuldu… Devletin herhangi bir kurumundan ses çıkmadı… İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, ülkeyi “mafyadan temizlemekte” samimi ise öncelikle Sedat Peker’in “uyuşturucuyla ilgili siyasetçiler” iddiasını ele almalı ve sonuçlarını halkla paylaşmalıdır…

Umarım ve dilerim ki Yerlikaya, bu konuda cesaret gösterir…

∗∗∗

Çünkü Türkiye’yi çürüten uyuşturucu sektörü, artık çocukları hedef almıştır!

Eskiden güzergâh olan Türkiye, şimdi uyuşturucu imalat ve satışında dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdi…

AKP’liler “pudra şekeri” çekiyorlar deseler de uyuşturucu, ülkenin geleceği için en büyük tehlike!

Mücadele etmede geç bile kalındı…

∗∗∗

Bu konunun somut örneği, Susurluk Çetesinin oluşturduğu uyuşturucu yolculuğu…

Bilinmeli ki, “Susurluk Çetesi” hala faal.

Hatta iktidarın yanında yer almış durumda…

∗∗∗

1996 yılında Susurluk Araştırma Komisyonu raporuna koyduğum muhalefet şerhinde uyuşturucu konusu önemli yer almıştı…

Aradan 28 yıl geçti!

21 yıldır bırakın uyuşturucuyla mücadeleyi, aksine uyuşturucu Baronlarını yurttaş yaparak uyuşturucudan rant elde edenleri ödüllendirdi…   Erdoğan 31 Mart’ı son seçimi olarak görüyor… Doğru söze ne denir! Yerel seçimi kaybeden AKP, bu despot ve rantiye haliyle ülke yönetiminde zaten kalamaz… Umut var! Laik Demokrasi ve sosyal hukuk devletini yeniden kurmak için 19 gün kaldı!