Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Gazetelerin spor sayfaları pek ilgimi çekmez. Ekranlardaki bağırtılı çağırtılı spor izlencelerinin ardından bir de o sayfalarda Türkçenin düşürüldüğü acınası duruma katlanamam! Böyle iken gazetemizin Spor Yazarı Müslüm Gülhan’ın 24 Mart 2023 tarihli yazısını okumadan edemedim. Çünkü farklı bir yazıydı bu. Yazının başlığı bile ilgimi çekmeye yetmişti: “Rönesans ve Madımak”. Olaylı geçen Sivasspor-Fiorentina karşılaşması üzerinden iki kentin (Sivas ve Floransa) tarihsel, toplumsal, kültürel arka planını çözümlemeye çalışan ilginç ve değerli bir denemeydi. Müslüm arkadaş, Kurtuluş Savaşı’mızın tarihsel bir dönemecini oluşturan 4 Eylül 1919 tarihli Sivas Kongresi’yle Avrupa Aydınlanması’na kaynaklık eden Rönesans’ın doğum yeri olan Floransa’nın kültürel kodları arasında bir karşılaştırma yapıyordu…

Amacım bu yazının anadüşüncesi üstüne yoğunlaşmak değil. Konuya yine “Dilin Kemiği” açısından bakarak arkadaşımızın bir dil yanlışına değinmek istiyorum.

Yazının bir bölümcesi (paragrafı) şöyleydi:

“Aynı zamanda, benimsenen bazı geleneksel davranış kodları ve normlar kişisel anlamda da motivasyonu tetikler ve donanımlar sayesinde oluşan başka bir gücü ortaya koyar. Bunun en önemli etkisi ayniyat duygusunun sağlanmasıdır.”

“Ayniyat” ne demek?

Türkçe Sözlük’ten aktaralım anlamını:

1. İşyerlerinde eşya ve malzeme işleriyle ilgilenen bölüm.

2. Taşınabilen mallar, özdek.”

Demek ki bu tümcede “ayniyat”ın yeri yok.

“Ayniyat ambarı”, “ayniyat memuru” olur ama “ayniyat duygusu” olmaz!

Zaten yazıda anlatılmak istenen de “özdeşlik duygusu”ydu.

Öyleyse doğru sözcük “ayniyat” değil “ayniyet”tir.

İkisi de Arapça ve aralarında bir harf farkı var.

Ama anlamları bambaşka sözcükler… 

“Keyfiyet” nasıl “keyfilik” demek değilse, “ayniyat” da “aynılık” değildir. 

Sevgili genç meslektaşlarım, her zaman şunu söylüyorum:

Kendinizi yabancı sözcük kullanma özentisinden uzak tutarsanız daha az yanlış yaparsınız. Çünkü yabancı sözcükler tuzaklıdır!

TEVFİK FİKRET’İ ANLAMAK…

Geçenlerde bilgisunarda dolaşırken, haber.soL.org.tr sitesinde Aytek Soner Alpan’ın, eğitimde gericileşme ve Osmanlıca konusunu işleyen bir makalesiyle karşılaştım. Yazının başlığı şöyleydi: “Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid”.

Başlık, Tevfik Fikret’in bir dizesinden oluşuyordu ama yazım yanlışı içeriyordu. Dizenin doğru yazımı, “Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı muannid” olacaktı.

Böyleyken, başlıktaki yazım yanlışını “teknik hata” sayıp üzerinde durmak istememiştim. Ama yazının tümünü okuyunca durumun pek de öyle olmadığını gördüm. Çünkü aynı yanlış, yazının içinde de geçiyordu:

“Evet, durum büyük şairimiz Tevfik Fikret’in betimlediği gibidir: ‘Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid.’”

Yani “Memleketin üstüne inatçı bir sis çökmüş…”

Aydınlanma savaşımının ülkemizdeki öncülerinden Tevfik Fikret’i çok severim ama ne yazık ki dili koyu Osmanlıcadır. Genç kuşaklar onu günümüz Türkçesiyle ancak A. KadirAhmet Muhip Dıranas ve Orhan Karaveli’nin dil içi çevirilerinden okuyup anlayabilir.

Alpan’ın makalesinde ayrıca “Türkçe” ve “Osmanlıca” sözcükleri kesme imiyle ayrılmış. Oysa güncel yazım kuralına göre, yapım eki aldıkları için dil adlarından sonra kesme imi kullanılmıyor. Belki tartışılabilir ama geçerli kural bu. Böyle olunca da sözü edilen sözcükleri “Türkçe’nin, Osmanlıca’nın” biçiminde değil, “Türkçenin, Osmanlıcanın” diye yazmamız gerekiyor. 

KISA KISA

-“Daha da kötüsü ittifak oldukları HDP ile ortak bir tavır mı sergilediler?” (Yasin Durak, “TİP’in NATO Yanlışı”, BirGün, 5 Nisan 2023)

(“İttifak oldukları” denmez. “Müttefik oldukları” ya da “ittifak yaptıkları” demek gerekiyor.)

***

-“Gramsci’nin Hapishane Mektupları, tam bu nedenlerle 20. yüzyılın klasiklerinden biri sayılıyor. Entelektüel ve ebedi değerinin ötesinde evrensel insani kodlara ayna tuttuğu ve dönemine tanıklık ettiği için ölümsüz eserler arasında zikrediliyor.” (Nilgün Cerrahoğlu, “Hapishane Mektupları”, Cumhuriyet, 20 Ağustos 2023)

(Bu alıntıda geçen “ebedi” sözcüğü doğru kullanılmamış. Yazının bağlamına bakılırsa, sözkonusu kavram “ebedi” değil, “edebi”dir.) 

***

Halk TV’nin Ekonomi yorumcusu Emin Çapa, “Türkçe öldü” diyen bir Bakan Yardımcısını haklı olarak günlerce eleştirmişti. Ama bu duyarlığa dil tutarlılığının eşlik etmesini beklerdim. Değerli arkadaşımızın Kur Korumalı Mevduat’ın kısaltmasını, üstüne basa basa KaKaMe diye seslendirmesini yadırgadım. Sayın Çapa, bir ara ekonomi tablolarından başını kaldırıp yazım kılavuzuna bakarsa “ka” dediği harfin nasıl okunduğunu orada görecektir!)

***

HAFTANIN NOTU 

Torba’dan Yine Şeytanlık Çıktı!

AKP iktidarı, cezaevlerindeki yoğunluğu azaltmak için ikide bir “örtülü af” yöntemine başvuruyor. Bu yöntem, adi suçluları “cezasızlık”la ödüllendirip dışarı salarken siyasal tutukluları sürekli hapiste tutmanın da aracı olarak kullanılıyor.

Hükümet, Nisan 2020’de koronavirüs salgınını fırsata çevirip “infaz düzenlemesi” görünümlü bir af yasası çıkardı. Bu aftan, her zaman olduğu gibi, yalnızca “kader kurbanı” dedikleri kesimi yararlandırdılar. En iğrenç suçları işleyenleri bile dışarı salarken; gazetecileri, muhalif politikacıları, “düşünce suçlusu” aydınları bilinçli ve kasıtlı olarak kapsam dışında bıraktılar.

İktidarın Anayasaya aykırı olarak yaptığı bu eşitsiz ve ayırımcı düzenlemelerin sonuncusu, bu kez bir “torba yasa” içinde Meclis’e geldi. Genel Kurul’da 14 Temmuz’da yasalaşan yeni düzenleme, bir gün sonra Cumhurbaşkanı’nın onayı ile yürürlüğe girdi.

Katillere örtülü af, düşünceye ters kelepçe!

Peki kimler yararlandı bu yeni düzenlemeden?

Kadın katilleri, cinsel saldırı suçluları, çocuk istismarcıları, uyuşturucu satıcıları, hırsızlar, dolandırıcılar, suç örgütü üyeleri… Say say bitmez!

Ama “devlete karşı suç işledikleri” öne sürülenler yine içerde kaldı!

Bugün “devlet” ile AKP iç içe geçtiğinden, Saray rejimine muhalefet edenler, “en azılı devlet düşmanları” sayılıyor! Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan, Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve öteki Gezi tutukluları işte bu yüzden intikam amacıyla bırakılmıyor. 

Meclis’teki popülist muhalefet de oy goygoyculuğu yaparak bu haksız düzenlemelere ses çıkarmıyor, hatta onay veriyor!

Türkiye bu yörüngede daha fazla yol alamaz!

Sol / sosyalist / devrimci muhalefet, hadi derlenip toparlanın artık!