Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Nicedir gazetelerdeki dizgi ve düzeltme yanlışlarının çokluğundan yakındığımı biliyorsunuz. Yazın dergilerinde ve kitaplarda da benzer bir durum sözkonusu. Yazım yanlışlarının tümünü yazarlara yüklemek haksızlık olur. Bilgisizlikten kaynaklanan yanlışlarla dalgınlık sonucu yapılanları aynı kefeye koyamayız. Zaten dikkatli okur bunları ayırt etmesini bilir. İşte bu noktada editörlerin ve düzeltmenlerin sorumluluğu başlar. Gazete, dergi ve kitap editörlüğü yaptığım […]

Nicedir gazetelerdeki dizgi ve düzeltme yanlışlarının çokluğundan yakındığımı biliyorsunuz. Yazın dergilerinde ve kitaplarda da benzer bir durum sözkonusu.

Yazım yanlışlarının tümünü yazarlara yüklemek haksızlık olur. Bilgisizlikten kaynaklanan yanlışlarla dalgınlık sonucu yapılanları aynı kefeye koyamayız. Zaten dikkatli okur bunları ayırt etmesini bilir. İşte bu noktada editörlerin ve düzeltmenlerin sorumluluğu başlar.

Gazete, dergi ve kitap editörlüğü yaptığım için biliyorum: Ünlü yazarlar da zaman zaman dil yanlışı yapabiliyor. Yanlış varsa düzelteceksiniz. Çünkü yazım yanlışı içeren bir metni olduğu bibi yayımlamak, o yazarın okur katındaki saygınlığına da gölge düşürür. Yazının içeriğine ve biçemine dokunulmadan yapılacak basit düzeltmelere kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum.

Bu söylediklerimi birkaç örnekle somutlamak isterim.

BirGün yazarlarından Güray Öz arkadaşımız, dil ve yazın konularına yabancı biri değildir. Gazeteciliği, köşeyazarlığı yanında ozanlık ve romancılık yönü de vardır. Yani Türkçeyi iyi bilen ve doğru kullanan bir arkadaşımızdır. Ama 3 Mart 2019 tarihinde yayımlanan “Beklerken” başlıklı yazısında çok sayıda “vuruş yanlışı” gördüm. Böyle yanlışları hepimiz yapabiliriz. Çünkü insan kendi yazısını defalarca okusa da bazen harf yanlışlarını göremeyebiliyor. İkinci bir gözün okuması o yüzden önemlidir. Bunu yapacak olan da sayfa editörü ya da düzeltmendir. Bizim gazetemizde de sayfa sorumluları var. Yazılarımızı bu arkadaşlara “emanet” ediyoruz. Genel kural, yazının okunup “redakte” edildikten sonra yayımlanmasıdır. Güray’ın andığım yazısında ne yazık ki böyle yapılmamış, basit harf yanlışları bile düzeltilmemiş. Örnekleyelim:

“ ‘Kötülük’ gibi tanımlanması güç ve kimi maman anlamsız sözleri bir yana bırakıp daha somut konuşabiliriz.”

“Ve biz insanlara ‘sömürüye karşı ne yapıyorsun’ der ve onları kınamaya girişirsek, ‘de bakalım sen ne yapıyorsun’ gibi bir müstehzi bir edayla kınanmamız muhtemeldir.”

Benzer bir örneği de kendi yazımızdan verelim. 4 Mart 2019 tarihli BirGün’deki “Hüseyin Atabaş İçin” başlıklı yazımızda şöyle bir tümce yer almıştı:

“27 Şubat’ta ölüm haberi geldi; kabullenmek çok zordu biçim için.”

Bu tümcede “biçim” sözcüğünün yeri olmadığı çok açık. Klavyede “z” harfi yerine “ç”ye basmışız! Ama bu harf değişikliği sözcüğün anlamını değiştirmiş, “bizim” olması gereken sözcük “biçim”e dönüşmüş.

Bu kadarcık bir yazım yanlışı bile yazı işlerinde düzeltilemiyorsa, yazarlar olarak işimiz çok zor demektir!

***

HAFTANIN NOTU

Ceyhun Atuf Kansu şiir ödülü

Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü bu yıl, “Atların Günü” kitabıyla Ömer Turan’a verildi. Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkan kitap, yaşadığımız günlerin izdüşümlerini yoğun bir duyarlıkla yansıtıyor. Daha önce üç şiir kitabı yayımlanan Trabzonlu ozan Ömer Turan, “Dünyanın İlk Sabahı” adlı yapıtıyla da 2016’da Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Şiir Ödülü’ne değer görülmüştü. Ömer Turan’a ödülü, 28 Mart Perşembe günü Ankara’da, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, Ceyhun Atuf Kansu’nun doğumunun 100’üncü yılı dolayısıyla düzenlenecek törende sunulacak.

“Bekliyoruz acıları, şarkılar bağışlasın kalbimizi” diyen Ömer Turan’a bu ödül gerçekten çok yakışmış. Şiir yürekli arkadaşımızı kutluyor, daha nice başarılara imza atmasını diliyorum.