Metanol aseton,
izapentol,
izopentanol,
metil,
eter,
zeolid,
aktif kömür,
methanol,
etil,
keton,
kükürt,
naftalin…

Urfa’nın ilçesi Akçakale’de tarım ürünleri satan bir dükkân… Sahibi, “Bizden tonlarca bu maddelerden istenir” diyor. “İsteyen belli, IŞİD militanları.” Esnaf ekliyor: “Bu kimyasallarla çok etkileyici patlayıcı imal edilir. ‘Tonlarca malı sınırdan nasıl geçireceksiniz?’ diye sorunca ‘müşkülat yok’ yanıtını alırız. Sınırdan geçenle… İnsan öldürülür!”

• • •

Küçücük elleriyle, başındaki simit tepsisini tutmaya çalışıyor. Taşımakta zorlanıyor! Urfa’da Gümrük Han’da ‘kim bilir bir zaman önce ülkesinde, saçı babası tarafından prenses gibi okşanan bir kız çocuğu…’ Garson kolundan tutup atıyor. Kolu acıyor, ağlıyor!

• • •

IŞİD, halkın ekinine el koyuyor, insanları canlı kalkan olarak kullanıyor. Koalisyon uçakları, Telabyad’a yaklaşan YPG ve savunma için mevzi kazanan IŞİD… Üç ateş arasında kalmaktan korkan halk Türkiye’ye kaçıyor. Sınır köylerinden Zenginova… Son bir haftadır on binlerce kişi buradan girebilmek için sıra bekliyor. Onların arasında bir başka kız çocuğu… İtfaiye, susuzluktan kırılanlara su veriyor. Çocuk şaşkın. Annesini arıyor. Gözyaşları yanağından süzülüyor. Ne ıslak saçlarına dokunduruyor, ne kucağa alınabiliyor. Ne yapsın insana güveni kalmamış ki! Annesini buluyor… Kadın Urfa’da, Antep’te, Nizip’te, Adana’da ya da İstanbul’da 20 TL’ye bedenini satacak. Babası dilenecek. Hiçbirini bilmiyor. Annesine sarılıyor!

• • •

Gazetelerde hep kötü haber…

Dünden kalanlar… Abdullah Cömert, Özgecan Aslan, Uğur Kurt davaları görülüyor. Madencinin yanında olduğu için sürgün edilen Ayşegül Öğretmen’in umutlu fotoğrafı, her şeye rağmen gülümsüyor. Uzatmaya gerek yok! Birini, hepimiz gibi haklarını aradığı için gaz fişeğiyle hedef alıp vurdular. Diğerine tecavüz edip öldürdüler. Ötekine cemevine sıkılan bir kurşun geldi. Kravatlı soysuzlar mahkemelerde cirit atıyorlar. Tecavüze takım elbise indirimi uygulayıp, acıya tekme atanı kolluyor, ’hukuk’ diyeni hâlâ ve hiç utanmadan yerden yere vuruyorlar. Yarattıkları gelenek bu!

• • •

Koalisyon kurulamıyorsa nedeni var! Kimse AKP’ye yanaşmak istemiyor. Tabandan gelen baskı, ilk defa ‘elbette AKP dışındaki’ tüm siyasi partileri böylesine etkiliyor. Taksim’in ortasına barikat kuran, oy çuvalının üstünde oturan halk, şimdi de “sakın!” diyerek görkemli bir mesaj veriyor: “Sen sen ol, IŞİD’e giden zeolid, sığınmacı çocuğun moraran kolu, satılan kadın bedeni, katilin kravatı, arsızın tekmesi, Ali İsmail’in kapanan dosyası olma!”

• • •

Siyasetçi, bu işin “17-25’le” kapanmayacağını, patlak ampulü eline alırsa intihar edeceğini anlıyor! Herkes, birbirine “Ne olacak?” diye soruyor. 2 yıldır imkânsız denilen her şey oldu ya! Çökmez denilen o saray yıkıldı ya! Herkes emin olsun ki o halk siyasetçiyi kırmızı çizgi denilen formülleri aşmaya da zorlayacak. Ve hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bu zihniyet, bu ahlak, bu çöküntü, bu eziyet yargılanacak!

İnanç her şeydir! Bundan kötüsü olmayacak!

Zeolid, “çöken yardımlar”, ağlayan çocuklar, fahişeliğe zorlanan kadınlar, atılan tekmeler, kapanan dosyalar, büyük yolsuzluklar…

İşte bedeli…

Yaşasın AKP’nin değersiz yalnızlığı!

***
Oğlum ben siye ne diyeyim, deli mi diyeyim adam mı?

Bu bir teşekkürdür… Gerçek şu ki Akçakale’de üç gün boyunca kalıp haber yapabilmek çok kolay olmadı! Ancak, arı kovanına çomak sokan, ”şekilsiz bir adam olarak” zorluklarımızı dostlar sayesinde bertaraf ettik. Biz oradan gidecektik, dostlarımız kalıcıydı. Buna rağmen bizden yardımlarını esirgemediler, korkuya boyun eğmediler! Beni evlerinin damında yatırıp önüme tırnaklı ekmek, közlenmiş patlıcan koydular.

Bana demlik demlik çay yaptırana, evinde adam gibi ağırlayana, yanımdan bir dakika ayrılmayana, tanıştıktan bir saat sonra arabasının anahtarını uzatana selam olsun!

“Oglum ben siye ne diyem, deli mi diyem adam mı? Ve güvercinlerin sahibinedir son sözüm: Ben hâlâ bağdaş kurmayı bilmiyorum!”

KARTAL HESABI - 240 KARAKTER
Oyun değişti, kural değişti, anlaşılsın artık! Sokaklara “Yaşasın tam bağımsız kurukahveci Mehmet Efendi” yazan zekânın olduğu yerde, Deniz Baykal’ın oyuna girmesi ne talihsizlik! Fener’e bilmem kaçıncı kez Daum’u getirmekten pek farkı yok!

(Fotoğraf: AKP’nin Ortadoğu sultanlığı hedefiyle çıktığı yoldaki son durum...Mağdur, yaralı, sakatlanmış çocuklar!)