Hemen belirtelim, yeni Acil Eylem Planı (AEP) birkaç istisna dışında eskisinin (bilindiği gibi, eski AEP 16 Kasım 2002 tarihini taşıyor...

Hemen belirtelim, yeni Acil Eylem Planı (AEP) birkaç istisna dışında eskisinin (bilindiği gibi, eski AEP 16 Kasım 2002 tarihini taşıyor ve o tarihte AKP iktidarı var) bir tekrarı niteliğinde. Çünkü yeni AEP'nin 10 başlık altında toplanan 145 faaliyeti (bunlardan ekonomiye ilişkin olanlarını geçen yazımızda özetlemiştik) büyük ölçüde eski AEP'nin faaliyetleri ile örtüşüyor. Tek farklılık, yenisinde AEP'nin A'sının düşürülmüş olmasıdır. Yani, eylemi tanımlayan "acil" sözcüğü bu kez yer almıyor.

Eski taahhütlerin yeni taahhütlermiş gibi sunulmuş olması, aslında başarısızlığın dolaylı bir şekilde bir tür itiraf anlamına geliyor. Oysa böyle bir değerlendirme, lafı dolandırmadan doğrudan yapılmalıydı. Çünkü 60. Hükümet, 58 ve 59. Hükümetlerin devamıdır. 60. Hükümetin AEP'sinde eski AEP'nin uygulama sonuçlarının bir değerlendirmesinin yapılmaması önemli bir eksikliktir. Hatta bu tür bir değerlendirme daha öncesinde, 60. Hükümet Programı hazırlıkları sırasında yapılmalıydı. Bu tür bir hesaplaşma yapılmadan, ne sağlıklı bir hükümet programı ne de eylem planı ortaya koyabilmek mümkün değildir. Ne yazık ki, yapılan bu olmuş ve geçmişle bir hesaplaşmaya gidilmemiştir.

İYİMSER SENARYOLARA DAYALI
Kaldı ki, AEP'nin dayandığı Hükümet Programı, 2008 Yılı Programı, 2007 Yılı Katılım Öncesi Ekonomik Program ve 9. Kalkınma Planı tutsat (ipotekli) konut kredileri kaynaklı dünya krizi nedeniyle artık geçerliliğini yitirmiştir. Özellikle bu belgelerin ilk üçünde, 2008 yılında dünya ekonomisi düzeyinde gerçekleşmesi beklenen durgunluk (resesyon) ihtimal dışı bırakılmaktadır. Bu belgeleri hazırlayanlar, dünyanın ayrım (decoupling) sürecinde olduğu ve ABD ekonomisindeki olumsuz gelişmelerin, gelişmekte olan ülke ekonomilerinin büyümelerini olumsuz yönde etkilemeyeceği düşüncesindedirler. Dolayısıyla, iyimser senaryo üzerine kurulmuş bu belgelere dayalı olarak hazırlanmış yeni AEP, daha açıklandığı tarihte hükümsüz ve geçersiz bir konuma gelmiştir.

ABN'nin bile 150 milyar dolarlık acil paket peşinde koştuğu, yüksek riskli fonlara ve körfez ülkeleri kaynaklı kamu (hükümet) fonlarına yönelik olarak yeni kamusal düzenlemeler (regülasyonlar) öngördüğü bir ortamda, sorunların çözümünü piyasaya bırakan ve her-türlü kamusal düzenlemeyi peşinen olumsuz-layan bir AEP'nin Türkiye'nin çözüm bekleyen acil sorunlarına çare ve deva olamayacağı çok açıktır.

Ayrıca, yeni AEP'de "IMF ile ilişkilerin ne olacağı, düşük kur-yüksek faiz politikasının hangi nedenlerle sürdürüleceği" gibi merak edilen sorulara yanıt verilmeyişi ve Başbakanın yeni AEP ile ilgili basın toplantısında bu soruları geçiştirmesi düşündürücüdür. Bu durumda, yukarıda sözünü ettiğimiz belgelerin ve yeni AEP'nin dünya ekonomisindeki durgunluk beklentileri dikkate alınarak gözden geçirilmesi ve yeniden oluşturulmasında büyük yarar vardır. Ama görülüyor ki, AKP'nin bu yönde bir adım atması pek mümkün gözükmüyor. Anlaşılıyor ki, yol engebeli ve pürüzlü olsa da AKP, seçimler öncesinde olduğu gibi "yola devam" da kararlı.