Oya Baydar’ın geçen çıkan söyleşisini okudum. Pişmanlığını dile getirmiş. RTE’nin kendisini yanılttığını deyivermiş. Öteden beri takıntılı olduğum “Yetmez Ama Evet” hususunda, yine aynı tercihi yapacağını eklemiş ve yanıldığı konunun sadece RTE’ye güven duymak olduğuna vurgu yapmış. Bence asıl tartışmamız gereken konu budur işte. Cumhuriyet çöktü, yenisi kurulacak. Kimlerle yan yana yapacağız bunu?

Oya Baydar’ı tanırım, öfkeye kapılıp yazmak istemiyorum. Taraf’a gidip “Gazetenizde yazmak istiyorum” demişti vaktiyle. Ahmet Altan’ın terbiye sınırlarını zorlayan yazılarının ardından ayrıldı. Belli ki, o gün de başka bir tercihinde yanılmıştı. Sanıyordu ki Oya Baydar, memleket bir özgürlük yolculuğunda. Oysa sadece kötü bir koalisyon kurulmuş ve yılların birikimi aydınlanma bertaraf edilerek, yobaz cumhuriyetinin kapıları aralanmaktaydı. Yani, söz konusu sıradan bir yanılgı değildir.

Cumhuriyet gazetesi doğal varlığını yitirip, garip bir hal aldığında ben ve pek çok eski okuru, sonun nasıl olacağını gördük. Cumhuriyet kendine özgü çizgisi olan, eksiği fazlasıyla bugüne dek gelen bir kurumdur. İçi hep kaynar. Doğaldır. Ancak bugüne dek yapısını bozmak isteyen kimse başaramamıştır bunu. Şimdi yazık ki çöktü. Belki de cumhuriyet çökerken, gazetesi daha acele davrandı. Aydınlanmadan, Kemalizm’den kopamaz Cumhuriyet gazetesi. Elbette sosyalistler, demokratlar, Aleviler, bir dönem Kürtler bu gazeteye sarıldı. Lakin temel çıkış hep aydınlanma ve Mustafa Kemal çizgisi oldu. Sevin sevmeyin doğası budur.


Diyeceğim; Melih Cevdet, Oktay Akbal, Hıfzı Veldet, İlhan Selçuk, Server Tanilli, Tahsin Yücel, Mustafa Ekmekçi, Mehmed Kemal, Uğur Mumcu geleneğini çökertip, yerine ikinci cumhuriyetçi liberalleri koyarsanız olmaz. Olmadı işte! Bugün Ali Sirmen, Orhan Bursalı, Emre Kongar, Şükran Soner yazıyor işte. Gidin sorun Cumhuriyet gazetesi nedir, ne değildir. Neden gündeme getirdim bu meseleyi?

Bugün Cumhuriyet gazetesini eleştirenler de, o gazeteden yetişmedir çoğu. Kimi hain evlat oldu. Bazısı hemen ayıldı, kendine geldi ama ihanet her daim hem gazetede, hem de ülkede vardı. Siyasal İslamcılar aldı başını gidiyor. Hiçbir değer, vefa, ilke yok. Aklın, bilimin ayakaltına alındığı bir süreçte kimle ne konuşacağız? Dün de böyleydi durum, kimi aydın yanılmış! İyi de bari bu yanılgınızı Cumhuriyet gazetesine, laik düzene sıçratmayaydınız, iyiydi. Aynı durum, elbet CHP için de geçerli. Kendi gibi olmayan kişi, kurum değerli değildir.

Bakın Ahmet Hakan başka mesele yokmuş gibi sabah akşam ODTÜ’ye sallıyor. Bu kişiden aydın olabilir mi? ODTÜ bir cumhuriyet kurumudur. Saldırdığı budur. Elbette imam hatipler kapatılsın der ODTÜ öğrencisi. Ne demeliydi yani? Memleketin tüm kurumları akıl almaz bir keyfilikle, gericilikle yönetilirken? Demiş ki; “ODTÜ kapatılsın derlerse ağlamak yok.” Herkesi kendi gibi sanıyor. ODTÜ devrimcidir ağlamaz, direnir, dövüşür ve kazanır. Bu kişiyi bir ara muhalif sanan bile vardı. İşte bu alıklıkla bir yere varılmaz!

Bildiğimiz, pek de matah olmayan ama bugünküyle karşılaştırıldığında mumla arar olduğumuz Cumhuriyet yıkıldı. Şimdi yenisi kurulacak. Bunu ya RTE başaracak; gerici bir yapı herkesi teslim alacak ya da laik, demokrat, devrimci güçler yan yana gelerek başaracak yenisini kurmayı. Zor mu? Çok zor. Tüm bunları neden yazdım?

Böylesi keskin kavga süreçlerinde zaman zaman umut yiter, tutunacak dal kalmaz. Düşünün yan dairenizde bir IŞİD militanı yaşıyor olabilir. Sevgilinizle el ele yürürken dayak yiyebilirsiniz. Haklı olduğunuz bir davada mahkemeye gidip, bir anda mahkûm olabilirsiniz! Artık bunlar şaka falan değil. O halde suyu kimsenin bulandırmasına izin vermemek gerek. İlkeli olmayan kimseyle yan yana duran vakit kaybeder.

Demem o ki; elbette insanlar yanılabilir, değişebilir ve kendi içinde hesap yapıp, yeni bir yol bulabilir. Biz ne savcıyız, ne yargıç. Ama dönüp, tüm ettiklerine karşın, hâlâ kendini haklı sayıyorsa kişi, orada ‘dur’ demek gerekli! Hem yangını çıkaracaksın, hem de nasıl söndürüleceğine sen karar vereceksin, olmaz!

Bu yazıyı sakince kaleme aldım. Amacım Cumhuriyet çökerken, altında kalmayasınız, diye sizi uyarmak.