400 bine yakın erkek, kadın ve çocuk, ABD göç yetkilileri tarafından alıkonuluyor. Bu, ciddi bir insan hakları ihlalidir

250 milyon göçmenin “günlerinden” haberi yok: 18 Aralık “Günyüzü görmeyenlerin” günüydü

Dün “BM Uluslararası Göçmenler Günü”ydü. 1997’den beri kutlanan bir gün bu. İlk kez 1997 yılında Filipinli ve Asyalı göçmen kuruluşları arasında 18 Aralık’ta kutlanmaya başlandığından beri her yıl aynı gün çeşitli nedenlerle yerinden yurdundan edilmiş göçmenlerin, siyasi, ekonomik, yasal, psikolojik ne kadar sorunu varsa dünya çapında düzenlenen etkinlerde ele alınır.

18 Aralık neden seçilmiş peki diye sorulacak olursa nedeni şu; 18 Aralık 1990 tarihli BM Genel Kurulu’nda Uluslararası Göçmen İşçiler ve Ailelerinin Haklarını Koruma Konvansiyonu imzalanmıştır. Konvansiyon uzun mücadeleler sonucu imzalanabilmiştir. Dolayısıyla göçmenler gününe en uygun günün 18 Aralık olması son derece isabetlidir bu yüzden. BM, ilk kutlandığı 1997’den üç yıl sonra, 2000’de 18 Aralık’ı resmi olarak “Uluslararası Göçmenler Günü” kabul etti.

Göç, özellikle insan eliyle yaratılan göç, bir yerden bir yere kalıcı ya da geçici olarak gitmeyi ifade eden bir kavram. Tabii gönüllü ya da gönülsüz olarak sınıflandırılan göçler de var. Gönülsüz göçün gerekçeleri köle ticareti, insan kaçakçılığı, etnik temizlik gibi insan kötülükleri elbette.

Kavimler Göçü: İlk göçmenler
Hunlar, Çin devletinin baskısından kurtulmak için Batı’ya doğru yola çıkıp Karadeniz’in Kuzeyine yerleştiler, malum. Onların gelmeleriyle Cermen kavimleri de yıllar boyunca Avrupa Kıtası’na yerleştiler, bir tür istilaydı aslında bu. Bugünkü Avrupa devletlerinin temelinin atılmasına yol açan Kavimler Göçü budur. Farklı bölgelerden, kıtalardan gerçekleşen bu kitlesel göçler Avrupa Kıtası’nda yeni imparatorlukların doğmasına da yol açtı. Amerika da keşfedilince göç olgusu gittikçe genişleyen bir olguya dönüşmüştür. Amerika’nın keşfinden sonra 16. yüzyılın kitleler halinde Amerika Kıtası’na göç yüzyılı olduğunu görüyoruz. Çünkü Amerika yeni eski kıtada artık tükenmiş olan umutlar karşısında yenidünya, yeni umut demektir.

Bu tabii beyazlar için böyledir. Beyaz tüccar 15. yüzyıl ile 18. Yüzıllar arasında Afrika’dan 20 milyona yakın insanı köle olarak çalıştırma amacıyla Güney Amerika’ya, Karayipler’e, Brezilya’ya götürmüştür. Dönemin büyük sömürge impartorlukları İspanya, İngiltere, Portekiz sömürgeler kazanmış, bunun sonucu olarak 70 milyona yakın Avrupalı beyaz da bu sömürgelerde yaşamak üzere göç etmiştir. ABD yine de bu göç dalgasında en çok hedeflenen ülkedir. 1900-09 arası, yani 9 yıl gibi kısa bir sürede 9 milyona yakın, 1892 ile 1924 yılları arasında iste toplam 20 milyon göçmen ABD’ye göç etmiştir. Çoğu İngiliz, İrlandalı ve Almandır bunların. Bu göçmenlerin sayısı o kadar çoktur ki geldikleri yeni yurtlarında ülkenin asıl sahiplerini azınlık durumuna düşürmüşlerdir. Bu göçe, bir anlamda gönüllü göç de denebilir.

İki büyük savaşın göçleri
Geçen yüzyılda yaşanan iki büyük dünya savaşı da elbette milyonlarca insanın başka coğrafyalara göç etmesine yol açan büyük göç nedenleridir.

Günümüzde bölgesel savaşlardan, iç savaşlardan, etnik temizlikten, yoksulluktan başka ülkelere kaçmak zorunda kalan milyonlarca göçmen var. Göçmenlere karşı bugün en sert önlemleri alan ülkeler bir zamanlar en çok göçmen almakla övünen ülkeler olarak çıkıyor karşımıza: Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Hollanda.
Adı geçen devletlerde göçmenlere/mültecilere yönelik olarak ülkeye girişte ve girdikten sonra yaşamı zorlaştırıcı ne kadar önlem varsa alınıyor, göçmenleri/mültecileri sınırdışı etmeyi kolaylaştırıcı kanunlar hayata geçiriliyor. Bunun sonucu olarak, amacı bu ülkelerden birine girmek olan göçmen, zorunlu olarak yasadışı göçmen kaçakçılarının eline düşmüş oluyor. Adı geçen ülkeler başta olmak üzere Batı ülkeleri ve ilgili kuruluşlar ne kadar önlem alırsa alsın, ne mülteci ne de göçmen akını önlenebilmiş değil. Üç yıl önce Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın açıkladığı verilerde çok çarpıcı sonuçlar yer almıştı. Buna göre dünyadaki toplam mülteci sayısı 1974 yılında 2.4 milyon, 1984 yılında 10.5 milyon ve 1994 yılında 25 milyondu. Bu sayı 2003 yılında 20.6 milyona düşmüştür. Avrupa ve Orta Asya Bölgesi, menşe olarak 2000 yılında dünya üzerindeki göçmenlerin yüzde 25.9’u ile dünyanın en büyük göç veren bölgesiydi. 2005 yılında aynı bölgede göç alan ilk 10 ülke arasında Rusya, Ukrayna, Türkiye ve Sırbistan, Karadağ vardır.

250 milyon göçmen var
BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Genel Direktörü Jose Graziano Da Silva, dünya genelinde göçmen sayısının 244 milyonu bulduğunu söylüyor. Da Silva, “Göçün Geleceğini Değiştir” temalı “Dünya Gıda Günü” etkinliğinde yaptığı konuşmada, her geçen gün daha fazla kişinin, başka seçenekleri kalmadığı için evlerini ve topraklarını terk etmek zorunda kaldığını söylemişti, geçen yıl yaptığı bir konuşmada. Da Silva, göçün artmasının başlıca nedenlerinin açlık, şiddet, korku ve uyum sorunu olduğunu ifade ederek “Dünya genelinde bunun 244 milyona ulaştığını biliyoruz. Bu, 2000’den bu yana yüzde 40’ın üzerinde bir artış demek” diye konuşmuştu. Kendi ülkesi içinde yer değiştirenlerin sayısının 740 milyonu bulduğunu, açlık çekenlerin sayısının son yıllarda 38 milyon daha artarak 815 milyon kişiye ulaştığını da belirtmişti.

Şu yaşadığımız dünyada korkunç geliyor bu rakamlar kulağa. Ama gerçek ne yazık ki. Da Silva bu durumun önlenebilir olduğunu da söylemişti. Aslında sorunun tek bir tarafının çözümüydü bu ama bu da yabana atılır bir çözüm sayılmazdı. Çünkü göçlerin önemli nedenlerinden biri de verimsiz toprakların çoğalması, bu nedenle insanların gıda yetersizliği nedeniyle göç etmek zorunda kalmalarıydı. Da Silva’nın çözümü basitti: Geniş insan hareketlerinin, insani yardım ve çözümleri karmaşık hale getirdiğini vurgulayarak “İnsanları göç ettiren birçok tetikleyici unsur, kırsal kalkınmaya yatırım yaparak, iyi kırsal istihdamı destekleyerek ve sosyal güvenlik ağlarını temin ederek önlenebilir. Bu çalışma aynı zamanda, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında olan ‘sıfır açlığa’ da katkıda bulunabilir.”

Uluslararası Af Örgütü de ,hem de defalarca, birçok ülkede ekonomik olarak sömürüye, ayrımcılığa ve ırkçılığa maruz kalan göçmenlerin tüm dünyada haklarının ayaklar altına alındığını dile getirir durur. Uluslararası Af Örgütü Mülteci ve Göçmen Hakları Direktörü Şerif El Sayid-Ali “Siyasi karar vericiler liderlik gösterip göçmenlerin insan haklarının korunmasını güvence altına almalı; korku tellallığı yaparak ucuz taktiklere başvurmamalı. Yoksul göçmenler mükemmel birer günah keçisi; paraları yok, herhangi bir etkileri bulunmuyor ve oy kullanamıyorlar. Dolayısıyla eğer politikaları insanları hayal kırıklığına uğratan bir hükümetseniz bütün suçu göçmenlerin üstüne atabilirsiniz” diye konuşmuş daha önceki açıklamalarından birinde.

Ekonomik sömürü
Af Örgütü yetkilsinini bu sözlerine örnek olarak Katar verilebilir pekala. 2022 Dünya Kupası’na hazırlanan Katar, bu hazırlık için stadyum dahil tüm inşaat işlerinde çalıştırdığı göçmen işçilerin haklarını ciddi olarak ihlal ediyor. Bu konuda düzenleme yapacağına ilişkin verdiği sözlerin hiçbirisini tutmuş değil. Göçmenlerin maaş ödemelerini geciktiriyor, zor ve tehlikeli koşullarda çalıştırıyor. Zorla çalıştırmanın yanı sıra, ev işçilerine yönelik fiziksel ve cinsel şiddet de uygulayan işverenlere karşı herhangi bir yaptırımda bulunmuyor.

Aynı durum Hong Kong ve Endonezya’da da var. Avrupa Birliği (AB) ulusal ve yerel seçimlerinde aşırı sağcılar zaferi göçmenler için ciddi tehlikeler barındırıyor. Ama hâlâ Avrupa’ya ulaşmak için ölümü göze alıp yola çıkanların sayısında bir azalma görülmüş değil. El Sayid-Ali “Büyük kale Avrupa göçe çözüm olarak sınır güvenliği için daha yüksek duvarlar örerken insanlar güvenlik ve insanlık onuruna ulaşmak için gittikçe daha da tehlikeli rotalara başvurur oldu” demişti. Ocak 2014’ten bu yana 5 binden fazla göçmen Akdeniz’de boğuldu bu arada. El Sayid-Ali’nin uyarısı ciddiye alınır mı acaba? “On binlerce göçmen ve mülteci her yıl Avrupa’ya ulaşmak için tehlikeli deniz yolculukları yapıyor. Bu insanların bu yolculuklar sırasında öldüğü gerçeği AB üyesi devletler için bir uyarı işareti olmalı ve sınırları kapatmak yerine hayatları kurtarmaları gerektiğini anlamalılar.”

Göçmenlerin sıkıntısı ulaşmak istedikleri ülkeye gittiklerinde de bitmiyor. “Düzensiz göçmen” oldukları için aylarca, hatta yıllarca göçmen kampında alıkonulabiliyorlar. Uluslararası Af Örgütü, ABD’de alıkonulmanın bir göç yaptırım mekanizması olarak kullanılmasındaki gözle görülür artış olduğunu söylüyor. 400 bine yakın erkek, kadın ve çocuğun ABD göç yetkilileri tarafından alıkonulduğunu belirtiyor örgüt.


Dün, Dünya Göçmenler Günü’nde ne konuşuldu, ne etkinlikler yapıldı okuyup göreceğiz. Ama artık bildiğimiz bir şey var ki, kolay kolay bir şey değişmiyor göçmenler için. Bu yazıyı, kelimesini bile değiştirmeden, gelecek yıl bugün aynen okuyabilirsiniz.