“Hayatı boyunca hiçbir davranışını, düşüncesini, eylemini ahlâki bir ilkeye dayandırmayanlar sizden ilkeli davranmanızı bekler. Çünkü ilkelerinize sadakatiniz, sizin davranışlarınız hakkında ilkesizin öngörü sahibi olmasını sağlar; bir an ilkelerinizi devre dışı bıraktığınızda ilkesiz, gayet pişkin bir şekilde size ‘insan biraz ilkeli olur be!’ diyebilir” demiştim bir yazımda. CHP’nin, seçime katılabilmesi için 15 milletvekilini İYİ Parti’de görevlendirmesine AKP ile yandaşlarının tepkisi aynen böyle oldu.

Hükümet sözcüsünün konuya ilişkin açıklamasında ahlâk en çok kullanılan kavram olurken dürüstlük onu izledi. İlke üçüncü sırada; ilke, hükümet sözcüsünün konuşmasının son iki cümlesinde dört kez geçiyor. MHP’den biri de CHP’nin yaptığı “siyasi zübüklüktür” demiş! Anlayacağınız, sondan bir önceki ahlâksızlığı, birine verilmiş oyu diğerinin hanesine yazarak ittifak seçmenine iki oy kullanma hakkı tanıyan seçim yasasını çıkarmak olan partiler (AKP-MHP) ve yandaşları ahlâktan, dürüstlükten, ilkeden söz ediyor! Afedersiniz Ahmet Kekeç bile ahlâktan bahsetti dün. Gördünüz mü; 2500 yıldır insanları iyiliğe, güzelliğe; siyasetçileri doğruluğa, dürüstlüğe davet eden ahlâk kavramının başına gelenleri!

Yasaklardan yana değilim ama elimden gelse ahlâk, dürüstlük, ilke, saygı, sevgi, vicdan gibi kavramların islamcılar tarafından kullanılmasını yasaklarım! Niye derseniz buna Google sayfaları bile yetmez. Detaya gerek yok, gerekçeme bir iki örnek yazarım: Evlilik yüzüğü ile siyasete atılıp milyar dolarlık kişisel servete, makamına ait uçak filosuna sahip devlet yöneticisi olmanın; din alimi olup rüşvetle yargılanan islamcı hükümet üyelerini “yolsuzluk başka, rüşvet başka” diye savunmanın; bakan olup “bir kerelik” tecavüzü karalamak için yeterli bulmamanın; “bu milletin anasını s…..ğim” dedikten sonra o milletin ülkesinin en ayrıcalıklı, en zengin kişisi olma konumunda kalmanın ahlâki açıklaması olamaz.

Ahlâksızlık kötü bir şey; ahlâk olmadan hukuk olmaz. Cumhuriyet yazarlarına ceza veren yargıçların elinde yayın politikasını değiştirmenin suç olduğunu yazan bir yasa maddesi yoktu mesela… Velhasıl, islamcıların uzun iktidar döneminde, utancı uzun yıllar unutulmayacak ahlâki bozulmaya tanık oldu Türkiye. Bu ülke, toplum olarak varlığını sürdürecekse kamusal ahlâkına sahip çıkmak, ahlâka anlamını yeniden kazandırmak zorunda.

Peki, Türkiye bu ahlâki çürümeden nasıl kurtulabilir? Biraz zor olacak ama mümkün; önce ahlâksızlardan kurtulmak, onların toplum üzerindeki etkilerini kırmak gerekir. Sonra, okuma yazma seferberliği gibi ahlâk seferberliği başlatmak, okulu da ahlâki öğretinin merkezi yapmak gerek.

Ahlâk son zamanlarda üzerinde sıkça durduğum bir kavram: AKP’ye alternatif eğitimin laik ahlâki ilkelere dayanması gerektiğini savunuyorum. Çünkü islamcılar döneminde ahlâki çöküntü had safhaya ulaştı; ahlâk ahlâksızlaştırıldı. Türkiye’nin tamir edilmesi gereken, hasar görmüş ciddi bir ahlâk sorunu olduğunu düşünüyorum.

Hayvanlar, genlerinde gizli kimi yaşamsal davranış kodlarıyla gelir dünyaya. Fakat topluluk halinde yaşamanın kuralları genlerde saklı değil, genellikle memeliler sosyal davranış kurallarını ebeveynlerinden öğrenirler. Daha büyük ve karmaşık toplumsal sosyal ilişki içindeki insanların sosyalleşmesi ise sistematik bir şekilde okullarda gerçekleşir. Bu nedenle okulu ahlâk üzerine kurmak gerektiğini savunuyorum.