“Giderek yükselen çatışma tehdidine karşı, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama idealini yücelten, dikkat çekici bir şey yapmak istiyorduk. İstanbul Üniversitesinin önünde buluşup, Volter’in ‘Düşüncelerine katılmıyorum ama, bunları açıklama özgürlüğünü savunmak için, birlikte savaşmaya hazırım’ sözünü tekrarlamıştık. 4.3.1995 günki Milliyet gazetesi bu haberi ‘toplumsal barışın gönüllü savaşçıları’ başlığı ile duyurmuştu. Toktamış Ateş Atatürkçü düşüncenin […]

“Giderek yükselen çatışma tehdidine karşı, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama idealini yücelten, dikkat çekici bir şey yapmak istiyorduk. İstanbul Üniversitesinin önünde buluşup, Volter’in ‘Düşüncelerine katılmıyorum ama, bunları açıklama özgürlüğünü savunmak için, birlikte savaşmaya hazırım’ sözünü tekrarlamıştık. 4.3.1995 günki Milliyet gazetesi bu haberi ‘toplumsal barışın gönüllü savaşçıları’ başlığı ile duyurmuştu. Toktamış Ateş Atatürkçü düşüncenin popüler bir ismi idi ve Cumhuriyet gazetesinde yazıyordu. Ben ise İslami çevrelerin yakından tanıdığı bir kişiydim ve Vakit’te yazıyordum. Bu daha sonra ‘Düşünce suçuna karşı girişim’e dönüşecek bir eylemin ilk basamağı idi.” (20 Ocak 2013). Abdurrahman Dilipak, “sol eğilimli”, “laik”, “Atatürkçü”, “pratikleri olmasa da inançlı biri idi” dediği ve 1995 yılında bir süre birlikte tv programı yaptığı Toktamış Ateş’in ölümünün ardından böyle yazmıştı.

Dilipak demek olan Akit gazetesi, 23 yıl sonra “sol eğilimli”, “laik”, “Atatürkçü” üstelik inançlı ve dini pratikleri yerine getiren; dahası dini bilgi ve pratikleri öğrencilerine aktaran Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Cemil Kılıç’ı Milli Eğitim Bakanlığına ihbar etti.

Cemil Kılıç, dinin ahlaki yönüne dikkat çekmeye çalışan Müslüman biri. Kılıç’ın, dinin dersini verecek kadar yetkin biri olarak konuşması, dinin ahlaki ilkelerine uyamayan İslamcıları rahatsız ediyor. Hırsızlığı, yalanı-dolanı, talanı haber yapamayan Akit’in, Cemil Kılıç’ın ahlak dersi niteliğindeki her yazı ve sosyal medya paylaşımını ahlaktan arındırdıkları inançlarına aykırı bulup manşetten tetikçilerine duyurması bundan…

Akit, bir yıldır Cemil Kılıç’ın peşindeydi: Öğretmeni olduğu müfredata ilişkin “Okullardaki din dersleri akla, bilime ve ahlaka aykırıdır” tespitini “Dine karşı din öğretmeni” (16 Mart 2018); DW’e yaptığı “Türkiye’de namaz, siyasi iktidara itaatin bir ifadesi olarak kılınıyor” değerlendirmesini “Alman TV’de İslam’a sövgü” (9 Ocak 2019); Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “Kuran ile olmayan çocuklar şeytan veya şeytani insanlarla beraber olur” sözüne “şeyhülislamlık özentisi” tepkisini ise “Din karşıtı o öğretmen hâlâ görevde” (14 Ocak 2019) manşetiyle verdi.

Kılıç’ın görevinden alınması üzerine gazete, kazancını “Akit yazdı o öğretmen görevden alındı” cümlesiyle duyurdu (16 Ocak 2019).

Cemil kılıç, “sosyal medyada siyasi içerikli paylaşımlar”da bulunduğu için görevden aldı. Oysa daha geçen hafta Meclis Başkanı Binali yıldırım “seçim siyasi faaliyet değil” dememiş miydi! Diyelim ki siyasetçinin siyasi seçimde siyasi parti adayı olması siyaset değil de bir insanın uzmanlık alanına giren konularda fikir beyan etmesidir siyaset! Peki, siyasi görüşünü görev alanının dışında beyan edenlerin peşine düşmek Eğitim Bakanının (Vizyon Belgesi’ni “öğretmen merkezlilik” üzerine kuran ve her fırsatta öğretmenleri eleştirileri ve düşüncelerini açıklamaya teşvik eden Ziya Selçuk’un) görevi midir?

Peki, bu sürede ne oldu da Abdurrahman Dilipak, Volter’in “Düşüncelerine katılmıyorum ama bunları açıklama özgürlüğünü savunmak için, birlikte savaşmaya hazırım” sözünü unuttu; “Düşünce suçuna karşı girişim” lideri iken düşünceye düşman oldu?

Çünkü iktidar oldu!

Demokrasi düşmanı aynı zamanda düşünce düşmanıdır; onların iktidarında farklı düşüncelere tahammül edilmez. Direnirsen kazanırsın aksi halde ne düşüneceğine, nasıl yaşayacağına o karar verir.