Kültür ile ilgili birçok yazı yazdım ve bundan sonra da yazmaya devam edeceğim. Çünkü, bu ülkenin temel sorunu burada başlıyor ama bir türlü bitmiyor.

Küresel kurgu içerisinde yer almamız veya bugün olduğu gibi yer alamamamız tamamen buna bağlı. Aksi taktirde, ‘yöresel’ bir kurgu ve ‘yöresel’ kültür kodları sistem olarak kendi işleyiş modellerini yaratır. Bu modeller, futbolu, haliyle sporu araç haline getirerek, kişisel ‘çıkar’ kurgusu üzerine kendilerine bir alt model oluşturarak, cemaat anlayışı içerisinde korumacı bir şekilde sistemi yürütürler.

Gerekçe çok açık: Bu kurgu kendi insanını yarattığı gibi, ‘küresel’ anlamdaki tüm ‘etik’ değerleri de reddeder.
İşte burada, ‘feodal’ kurgunun en has anlayışı olan hiyerarşik ilişkiler devreye girer.

Bu hiyerarşi içerisinde, hiçbir şekilde ‘bilgi’, ‘entelektüel talep’, küresel değerler ve kendine ait ‘ahlaki’ değerler yer almaz. Tamamen yukarıdan aşağıya siyaset ağırlıklı ilişkiler süreci şekillendirir. Tamamı ‘feodal’ tepkimelerdir ki, zaman içersinde çıkarların şekline göre insan sirkülasyonu değişkenlikler gösterebilir.

Bir insanın harcanması için herhangi bir gerekçeyi aramaya bile gerek kalmaz. Gerekçelerin tamamı ‘yalan’ kurgusu üzerinden yapılır.

Burada yaratılan ‘deformasyon’, insan kıymeti ya da insani değerler ile erdemleri aramaya veya bu açıdan bir talepte bulunmaya gerek bırakmaz.

Mesleki ‘ahlak’ kriterleri ile bir beklenti içine girmek tamamen saçma bir hal alır.

Rıza Çalımbay’ın Konya’daki teknik direktörlük görevine son verilirken açıklanan gerekçe yukarıda anlattığım işleyiş ışığında tabiri caiz ise ‘tam’ oturmaktadır.

Gerekçe ‘şehir uyuşmazlığı’ adı altında bir kılıftan ibarettir.

Bu gerekçeyi ortaya koyan yönetici profilinde aranacak herhangi bir kültürel ya da entelektüel kurgu olabilir mi?

Çünkü, (benim tecrübelerimden de kaynaklı) muhakkak arkasında bir ‘kurgu’ yatmaktadır.

O kurgunun adı: Aykut Kocaman’ın göreve getirilmesiydi.

Aslında buraya kadar anlattıklarımda, bize ait davranış kodlarını göz önüne aldığımızda bir yabancılık çekecek veya ters olabilecek bir şey yok!

Asıl sıkıntı, bu sürecin içinde yer alan Aykut Kocaman’ın, Rıza Çalımbay’ın görevden alınıp kendisinin bu göreve getirilmesine hiçbir tepki vermemesidir.

Ve bu görevi alırken, bu gayri ahlaki bir gerekçeyle görevden alınan meslektaşına yapılanı kabul etmesidir.

Bunların tamamı ‘feodal’ kırıntılar içine gömülmüş olan ‘yöresel’ figürlerin davranış kodlarıdır.

Ülkeye, futbol kurgusu içinde hiçbir katma değer katamayan bu figürler, kendi kişisel katma değerlerini vergisiz bir şekilde artırmakta bir sakınca görememektedirler.

Zaten sürecin buraya gelmesiyle olması gereken de budur.

Aziz Yıldırım, Rıdvan Dilmen ve Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe macerasının bitmesiyle Kocaman için tek alternatif olarak Konya kalmaktaydı, bunu da bu hiyerarşik kurgu ilişkiler içerisinde çok rahat hallettiler. Rıza Çalımbay’ın Rıdvan ile olan ilişkisi hiyerarşik olarak Aykut Kocaman’dan sonra geldiği için çok çabuk ‘harcandı.’

Elbirliğiyle çabucak ‘hal’lettiler.

Türkiye’de hâlâ birilerinin futbol adına futboldan bir beklentisi var mı bilemiyorum? Var ise bunu anlamam da mümkün değil.

Sadece, Ali Koç’un bu sürece dahil olması futbol adına tek sevindirici tepkidir. Ama Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzon için aynı tepkilerin muhakkak oluşması gerek. O zaman futbol adına tartışabileceğimiz bir ortama sahip olabiliriz.

Yoksa, Aziz Yıldırım Federasyon Başkanı olursa şaşırmamak gerek.