Çok hızlı oldu, doğru. O nedenle bir fantezi gibi değerlendirenler de çıktı ama iş ciddi. Kim ile Trump eğer bir sorun çıkmazsa mayıs sonu bir araya gelebilecekler gibi görünüyor. Birkaç hafta öncesine kadar “dünyayı ateşe atacak” adam olarak tanıtılan Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un’un önce “Olimpiyat Diplomasisi” çerçevesinde attığı barış adımları, sonra doğrudan diplomatik ilişki kurma amacıyla Güney’den gelen heyetle bizzat görüşmesi mevcut gerginliği azaltan tutumlardı ama bu kadarı beklenmiyordu doğrusu.

Kim’in ABD Başkanı’na yolladığı, ikili görüşmede talep eden mektubuna Trump’ın yanıt vermesi “olmayacak sanılan”ı gerçeğe dönüştürmek üzere. Bunun elbette ABD’nin Çin’le girdiği ticaret savaşlarıyla da ilgisi var. “Sıcak Savaş”tan çok artık ticarette sürecek uzun soluklu bir “savaş” dönemindeyiz”. ABD buna bilenmiş durumdayken Kuzey Kore ile nükleer bir çatışmadan yarar umamaz.

Belirtelim; Kuzey Kore’nin şimdiki Başkanı da önceki Başkanı da ABD başkanları ile ikili görüşmeler yapmayı hep istediler. Bu konuda birkaç girişimleri de oldu. Yani Kuzey Kore, görüşmelerden, diyalogdan, anlaşmaktan kaçan taraf olmadı hiçbir zaman. Belki “Başkanlar” düzeyinde bir görüşme olmadı ama önemi yadsınamayacak görüşmeler yapıldı iki ülke arasında.

W2000’de Kuzey Kore askeri mekanizmasının en tepesindeki figür olan Mareşal Jo Myong Rok Beyaz Saray’da Bill Clinton ile görüşmüştü, örneğin. Bu tür bir görüşmeyi yapan ilk/tek en önemli Kuzey Koreli isimdi mareşal. Bu görüşmeden kısa bir süre sonra da dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright Kuzey Kore’ye gitmiş, Kim’in babası Kim Jon-il ile görüşmüştü. Yok kapalı kutu, yok diplomasiden anlamaz denilerek “şeytanlaştırılmak” istenen Kuzey Kore’nin “ideolojik düşmanı” ABD ile bile görüşme kapılarını kapatmadığının örnekleridir bunlar.

Birkaç kez “fırsat olursa Kim ile görüşmek isterdim” diyen Trump’ın hiçbir seçim vaadini tutamadığı anımsanırsa, birden bire kendisine gelen görüşme çağrısını geri çevirmesi tuhaf olurdu. Şimdi, görüşmenin gerçekleşmesi için protokoller hazırlanıyordur kuşkusuz. Dediğim gibi bir “mani çıkmazsa” dünyanın en ilginç “zirvesi”ne tanık olacağız. Bir takım zorluklar var elbette. Mayıs çok erken bir tarih her şeyden önce. Bu kadar kısa sürede zirvenin nerede yapılacağı da sorun. Trump’ın da Kim’in de ne yapacakları belli olmaz ama ikisi de birbirlerinin ülkesine gitmezler diye düşünüyorum. Ya Güney Kore’de ya da bir başka ülkede gerçekleştirebilecek bir zirve olacak belki de bu.

Özellikle Trump için hem risk hem fırsat taşıyan bir görüşme olacağı da kesin. Riski şu; kendisine karşı olanların gözünde, “dünya için tehlikeli olan nükleer bir gücün” kendisini meşrulaştırmasına yardımcı olmuş olacak. Fırsat da kuşkusuz, “bölgeye barışı getiren ABD Başkanı” olacak oluşu.

ABD siyaseti içinden bakalım ne tür itirazlar gelecek? Bildiğim Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un bu işten pek memnun kalmayacağı. Buradan Trump’ın Kuzey Kore’ye karşı şefkat dolu, Tillerson’un çok gaddar olduğu sonucu çıkmasın, ikisi de farklı bakıyor değiller Kuzey Kore’ye. Sadece alınacak tutum konusunda görüş ayrılığı var Tillerson’un Beyaz Saray’la arasında.

Eğer gerçekleşirse Zirve’den ne çıkar? Daha zirvenin yapılacağının tek bir işareti bile yokken Kim Jong-un, Güney Kore’den gelen heyete bir anlaşma yapılırsa nükleer silahları kullanmayacağını açık açık söylemişti. Kimse ondan böyle bir söz vermesini istememişken üstelik. Zirve’de daha başka ne sözü vermesi beklenir ki artık? Dolayısıyla Zirve’de söz vermesi, verdiği sözü tutması beklenen taraf ABD olacak haliyle.

ABD, Kore yarımadasında Kuzey Kore’yi provoke eden girişimlerden vaz geçeceğini söyleyecek örneğin. Güney Kore’yi silahlandırmaktan vaz geçeceğini de.

Kim, “nükleer kullanmayabilirim”i zirveye gitmeden önce söyledi zaten.
Eli sağlam yani.