Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

50’li, 60’lı yıllarda iletişim araçları ve baskı tekniği bugünkü gibi gelişmemişti. Özellikle Anadolu’da emek-yoğun ağırlıklı bir basın yaşamı vardı. Şimdi durum çok farklı. Olağanüstü teknik olanaklara sahip gazeteler. Ama çoğu inanılmaz dizgi ve yazım yanlışlarıyla çıkıyor. Bilgi yanlışları da cabası. Haberleri, köşe yazılarını okurken şaşırıp kalıyorum. Özensizlik diz boyu! Gazetelerin vitrini sayılan birinci sayfalarda bile dil yanlışlarından geçilmiyor. Bunların bazıları, “arif olan anlar” türünden küçük yanlışlar belki ama profesyonel yayıncılık açısından kabul edilebilir şeyler değil.
Gazetelerdeki dizgi ve yazım yanlışlarını başka bir yazıda örneklemeye çalışacağım. Bugün, Cumhuriyet’te ve BirGün’de gözüme çarpan “bilgi yanlışları”na değinmek istiyorum.

• • •

-15 Haziran 2015 günlü Cumhuriyet gazetesinin 3. sayfasında, “Dostları alkışlarla uğurladı” başlıklı haberde, Sümer Tilmaç’ın cenaze törenine katılanlar arasında, tiyatro ve sinema oyuncusu “Sadi Kalyoncu”dan söz ediliyor. (Bu ünlü oyuncumuzun adı “Sadi” değil Salih’tir.)

-7 Ekim 2015 günlü Cumhuriyet gazetesinin “Duvar Yazıları” köşesinde, “Önce, Mustafa Karaalioğlu, Yusuf Ziya Cömert ve Mehmet Ocak yandaş medyadaki görevlerinden alındılar” deniyor. (Anılan gazetecilerden sonuncusu, Mehmet Ocak değil Mehmet Ocaktan’dır.)

8 Ekim 2015 günlü BirGün’ün birinci sayfasındaki “Buruk Acı” başlıklı haberde Sennur Sezer’den söz edilirken, “Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli şairlerinden biri” nitelemesi kullanılmış. Haberin 15. sayfasındaki devamında da aynı tanım yinelenmiş. Bir ozanın değerli olması başka, “gelmiş geçmiş en değerli” nitelemesiyle sunulması başka… Sennur Sezer hayatta olsaydı, bu yargıya en başta kendisi karşı çıkardı. Bir sanatçının değerini vurgulamak için, hiçbir ölçüye sığmayacak abartılı nitelemelerden kaçınmak durumundayız. Haber dilinin böyle öznel tanımlara uygun olmadığını bilmek gerekiyor.

9 Ekim 2015 günlü BirGün’ün Kültür-Sanat sayfasında yayımlanan “Sennur Sezer son yolculuğuna uğurlandı” başlıklı haberde ise şöyle deniyor: “Kelimelerin ustası şair, yazar Sennur Sezer alkışlarla son yolculuğuna uğurlandı. Törende yazarın eşi Adnan Sezer, ‘Sevgi, yaşam ve umut yüklü bir defter kapağıydı’ diyerek üzüntüsünü paylaştı.” (Sennur Sezer’in eşinin soyadı “Sezer” değil Özyalçıner’dir.)

9 Ekim 2015 günlü BirGün’ün 7. sayfasında yer alan “Bahçelievler Katliamı 37’nci yılında anıldı” başlıklı haberde şöyle bir ifade var: “HDP adına Ankara İl Eş Başkanı Komünist parti adına…”. (Karmakarışık bir ifade. İki partinin temsilcileri iç içe girmiş. Komünist Parti adı da küçük yazılmış.)

12 Ekim 2015 günlü BirGün’ün 4. sayfasındaki “Gidenlere en acı veda” başlıklı haberde şu ifade geçiyor: “Törene HDP Eş Genel Başkanları Sabahat Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve çok sayıda milletvekili de katıldı.” (Selahattin Demirtaş’ın hem adı hem cinsiyeti değiştirilmiş!)

-4 Kasım 2015 günlü Cumhuriyet gazetesinin Yaşam sayfasında Ceren Çıplak imzasıyla yayımlanan “Sandıklarla birlikte ‘Reis’ de halka açıldı” başlıklı haberden: “11’inci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çocukluğundan başlayıp özel yaşamına odaklanan ‘Reis” filmi…” (11. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan değil Abdullah Gül’dür.)

5 Kasım 2015 günlü BirGün’de çıkan “Büyüme masalı artık sona erdi” başlıklı haberin birinci sayfadaki sunuş bölümünde, “CHP milletvekili, iktisatçı Prof. Dr. Oğuz Oyan…” diye bir niteleme kullanılmış. Oysa Oğuz Oyan, haberin yayımlandığı tarihte milletvekili değildi.)

-20 Kasım 2015 günlü BirGün’ün 7. sayfasındaki “O ıslıkları savundular!” başlıklı haberde hem sözel hem görsel yanlışlık var. Haberin başında, “Akşam gazetesinin yayın yönetmeni” olarak Turgay Güler’den söz ediliyor. Sayfaya da onun fotoğrafı girmiş. Metnin sonunda ise, adı belirtilmeden, “Kelkitlioğlu” diye birinin yazısından alıntı yapılıyor. Hayli karışık bir durum. Merak edenler için söyleyelim: “Havuz medyası”ndan Akşam’ın Genel Yayın Yönetmeni Murat Kelkitlioğlu’dur. Turgay Güler’in adı ve fotoğrafı bu haberde neden yer almış, anlayamadım.

Bilgi yanlışları bu kadarla sınırlı değil elbet. Ne var ki bana ayrılan yer sınırlı! Denk düşerse ileride yine söz ederiz…