İzmir’de düzenlenen “Yaşar Kemal ile Binbir Çiçekli Bahçede” sempozyumu büyük yazarın doğa tutkusunu ve yapıtlarındaki insan-doğa ilişkilerini gündeme getirirken, TAKSAV’ın düzenlediği İzmir Tiyatro Festivali, onuncu yılında ‘Emek’ teması üzerinde odaklanıyor.

Binbir çiçekli bahçeden
Yaşar Kemal Sempozyumu. (Fotoğraf: BirGün)

İzmir, gerçek bir sanat kenti olma yönünde hızla ilerliyor. ‘İzmir Edebiyat Festivali’ ve ‘Uluslararası Akdeniz Sinemaları Buluşması’nın ardından yeni bir etkinliğin tanıtımı yapıldı geçen hafta. İzmir’i bir dünya kenti yapma konusunda kararlı adımlarla ilerleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Akdeniz’in genç sanatçılarını buluşturacak ‘İzmir Akdeniz Bienali’nin tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, “İzmir 8500 yıldır rengi, dili, inancı ve kimliği ne olursa olsun, farklı kültürlerin birbirine saygı gösterdiği, uyum içinde yaşadığı bir barış şehridir… Akdeniz’e münhasır bu uyum kültürüne biz döngüsel kültür adını veriyoruz. Döngüsel kültür, dünyanın içinden geçtiği zorlu süreçlere çözüm üretmeyi ve bunu yaparken Akdeniz’den dünyaya yayılan evrensel değerleri yaşatmayı esas alan bir vizyonun tarifidir. 21 Mart’ta, doğanın uyanışı ile başlayacak 1. İzmir Akdeniz Bienali işte bu uyumun bir ürünü olacak” diyordu.

K2 Güncel Sanat Merkezi işbirliği ile, Caroline David’in küratörlüğünde gerçekleşecek Bienal’i beklerken, boş durmuyor elbette Büyükşehir. Cuma ve cumartesi günleri Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde düzenlediği ‘Yaşar Kemal ile Binbir Çiçekli Bahçede Yaşar Kemal’ Sempozyumu ile İzmir’in ‘Unesco Edebiyat Kentleri’ arasında yer almasını sağlayacak etkinliklerin bir yenisi gerçekleşti. İzmir Büyükşehir Belediyesi, cuma akşamı İzmir Mimarlar Odası Mimarlık Merkezi’ndeki açılış töreni ile başlayan 10. Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali’nin destekçileri arasında, bazı ilçe belediyeleri ile birlikte. TAKSAV’ın düzenlediği festivalde, 2-12 Aralık tarihleri arasında İzmir’in farklı sahnelerinde 25 oyun sahnelenecek. 11-29 Aralık tarihleri arasında İzmir Şehir Tiyatroları, Türkiye’nin farklı kentlerinden tiyatroların katılacağı ‘Şehir Tiyatroları Buluşması’na ev sahipliği yapacak; 20 Aralık Aziz Nesin’in doğum gününde ‘6. İzmir Uluslararası Mizah Festivali’ başlayacak. Aynı tarihlerde, Sefarad Kültür Kolektifi’nin Konak Belediyesi işbirliği ile düzenlediği ‘4. Uluslararası Sefarad Kültür Festivali’ var. Kısacası, İzmirli sanatseverler bir etkinlikten diğerine koşturacak.

DOĞA DOSTU YAŞAR KEMAL

Edebiyatımızın en güçlü çınarlarından biri olan Yaşar Kemal üstüne çeşitli etkinlikler yapıldı bugüne dek. Nilüfer Belediyesi’nin yıla yayılan kapsamlı etkinliklerini, Adana Büyükşehir ve Sarıyer belediyelerinin sempozyumları izlemişti. İzmir’de gerçekleşen sempozyumun diğerlerinden farkı, büyük yazarın yapıtlarına yansıyan doğa ve çevre bilinci üzerinde durulmasıydı. Yaşar Kemal Vakfı Başkanı Ayşe Semiha Baban’ın öncülüğünde, İzmir Büyükşehir Belediyesi kuruluşları APİKAM, İZDOĞA ve İZPA’nın katkıları ile düzenlenen sempozyumun ilk gününü baştan sona izleyebildim. İkinci gün oturumları ise ben bu satırları yazarken devam ediyor. Umarım, ilk günkü gibi salon tıklım tıklımdır.

Sempozyumun açılış konuşmasında Yaşar Kemal’in ‘toplumun vicdanı, Anadolu’nun sözü’ olduğunu söyleyen Tunç Soyer’in “Bize birbirimizle, doğamızla, geçmişimizle ve geleceğimizle uyumu en yalın haliyle, ustalıkla anlattı. Bu topraklardaki çok renkliliğin, çok sesliliğin, çok nefesliliğin eşsiz manzaraları onun eserlerinde hayat buldu” vurgusu önemliydi. Ayşe Semiha Baban da konuşmasında sempozyumu “Yaşar Kemal’in bizlerle doğa/çevre gerçeğine bakışını paylaşırken, bugün dünyamızın en yakıcı sorunu olan çevre sorunu için yeni bakışlara ihtiyacımızı hatırlatan bir çağrı” olarak değerlendirdi. Sempozyumun koordinatörü Feridun Andaç da ‘Yaşar Kemal’in anlatı dünyasında doğa/çevre/ ekolojik gerçeklik’ üzerinde durarak, Yaşar Kemal’in çağrısını vurguladı.

‘Yaşar Kemal’e Merhaba’ başlıklı ön oturumdaki konuşmacılar, Yaşar Kemal’e ilişkin anılarını aktardılar. Yaşar Kemal’in Almancaya çevrilen kitaplarının editörü Lucien Leitess, ustanın ‘kahkaha, sevgi ve öfke’ olarak özetlenebilecek hümanizmini anlattı. ‘Deniz Küstü’den bir opera yapan Amerikalı besteci Michael Ellison, kitaptaki çevre anlayışı üzerinde durdu. Ataol Behramoğlu, “Yaşar Kemal çocuk gibiydi. Ama çocuktaki kıskançlıktan eser yoktu onda” diyordu. Behramoğlu’nun Yaşar Kemal’in 80 sonrası İsveç’te yaşadığı yıllarda değiştiğini, toplumundan uzaklaştığını söylemesi, bir sonraki oturumda Umur Talu tarafından eleştirildi. İlk oturumun konuşmacılarından Türkan Şoray, “Yılanı Öldürseler”i çektiği günlerde Yaşar Kemal’le başlayan dostluğunu anlatırken, filmi izleyen yazarın kendisine “Bu, en iyi filmim oldu” dediğini söylüyordu.

Sempozyumun ilk oturumunda ‘Gazeteci Yaşar Kemal’i anlattı gazeteci dostları. Oturum yöneticisi Umur Talu’nun ‘Basınköy’den Yaşar abim’ başlıklı konuşmasında çocuklara uçurtmalar yapan Yaşar Kemal’i anlattı. Ardından, Yasemin Giritli İnceoğlu yazarın ‘Anadolu Röportajları’ndan söz açarak, bu metinleri edebi gazetecilik olarak tanımladı. Büyük yazara ilişkin anılarını paylaşan Derya Sazak, insan Yaşar Kemal’in özelliklerini yorumlarken, Hemite’ye giden yazara köylülerin “İnce Memet’in yazarını niye yaptırmadın Yaşar?” diye sorduklarını aktardı. 2009’da Çetin Altan’a ödül verirken yaptığı umut dolu konuşmaya, Musa Anter’le ilgili yazısına değindikten sonra, Kemal’in dostlarına bağlılığını, katıksız sevgisini vurgulayan Sazak, Onat Kutlar’ın bir terör cinayetine kurban gitmesinin ardından Yaşar Kemal’in yazdığı yazıdan söz etti. “Hep sosyalist, hep demokrat kaldı” diyerek noktaladı sözlerini.

BAŞKALDIRININ EVRENSELLİĞİ

Yaşar Kemal’in Anadolu’ya bakışındaki coğrafya duyarlığı ve yol göstericiliği üzerinde duran Kenan Mortan konuşmasına Fethi Naci’nin “Hiçbir romanımızda Türk insanının böylesine somut, böylesine derinliğine, tabiatın böylesine zengin, canlı, kıpır kıpır verildiğini hatırlamıyorum” sözleri ile başladı. Yaşar Kemal romanında başkaldırının evrenselliğini vurgulayan Mortan, yazarın 55 eserinde Türkçemize 677 yeni sözcük kazandırdığını, kendisini “Homerosoğlu” olarak nitelendiren Yaşar Kemal’e ‘büyülü gerçekçilik’ deyiminin çok yakıştığını söylerken, Boratav hoca’nın Yaşar Kemal yazarlığını coğrafi ağları sürekli genişleyen yörük kilimi’ motifi olarak değerlendirmesine gönderme yaparak, yazarın yapıtlarında “Türk geleneğinden âşıklar, Kürt anlatım geleneğinden gelme dengbejler içiçe geçmiştir, harmanlaşmıştır” diyen Mortan konuşmasını “Yaşar ağabey! Bizim serüvenimiz sürdüğü sürece, sen bu insanlık serüveninin birincil tanığı olacaksın. Bizi, bizleri lütfen terk etme, hep ‘alloş çekerek’ barışı çığıran sana ihtiyacımız her günden fazla” sözleri ile tamamladı.

İkinci oturum, ‘Toprağın Rengi İnsanın Sesi’ başlığını taşıyordu. Gonca Gökalp Alpaslan’ın yönettiği oturumda, Onur Bilge Kura, ‘Akçasaz’ın Ağaları’nda ekonomik ve toplumsal değişimin doğa ve insan davranışlarına yansımalarının yazınsallaştırımı’, Kemal Arı, ‘Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’ romanında mübadele ve terk edilmiş mallar (Emval-i metruke), Erol Köroğlu ‘Bir Ada Hikâyesi’ dörtlüsünün savaş karşıtı söyleminde insan ve toprak ilişkisi üzerinde durdu. Kemal Arı, konuşmasında Yaşar Kemal’deki yoğun tarih birikimi ve bilincine değindikten sonra, romanlarında Kurtuluş Savaşı sonucu evlerini terk eden Yunanlıların geride yaklaşık 250.000 hane bıraktığını, bu hanelerin bir kısmının yağmalanması gerçeğine edebiyatımızda ilk kez Yaşar Kemal’in yapıtında rastlanıldığını anlattı. Ve, vurguladı: “Onun yapıtlarında her zaman düşmanlıktan barış ortamına geçiş anlatılır”.

Cumartesi gündeminde ise, ‘Doğanın Rengi, İnsanın Sesi’, ‘Yaşar Kemal Anlatılarında Doğanın Doğası’, ‘Yaşar Kemal ile Dünden Yarına’ ve ‘Yaşar Kemal ile Binbir Çiçekli Bahçede’ başlıklı oturumlarda yazarın yapıtlarındaki doğa sevgisi ve çevre bilinci, yazarın yapıtlarındaki halk kaynakları, gerçekçilik gibi konular ele alınıyor. Buket Uzuner’in ‘Tabiatın gizli yaşamını bilen yazar’, Ayşegül Tözeren’in ‘Yaşar Kemal Eros’un tarafında’, Şeyhmus Diken’in ‘Yaşar Kemal üstadın edepli ve edebi gerçekçiliği’, Gürsel Korat’ın ‘Yazar ve coğrafyası’, Evin İlyasoğlu’nun ‘ Yaşar Kemal yazısında müzik ögeleri’, Yalçın Karayağız’ın ‘Yaşar Kemal’in heroik anlatısı’ başlıklı bildirilerini dinlemeyi çok isterdim. Ne var ki, yazı günüm işte! Artık onları da, yayımlanacak Sempozyum kitabında okurum.